‘’Ne destanlar yazılır / Hey canım rinnanay rinna rinnanay
Memleket sevdasından / Hey canım hey…’’
(…)

Dünyada hiçbir kimse yoktur ki (Allah’ın koruması olmassa) suikast ile öldürülemesin! Hakezâ hiçbir lider! Hem de alınan ve alınabilecek tüm koruma tedbirlerine rağmen! Malumunuz dünya tarihi bunun örnekleriyle doludur. Abraham Lincoln’den Rus Çarı II. Alexander’a, Butros Gali’den Ürdün Kralı I. Abdullah’a, İndra Gandhi’den Olof Palme’ye, Kral Faysal'dan İzak Rabin'e, Şeyh Yasin’den Rantisi’ye, Fatih Sultan Mehmet’ten Muhsin Yazıcıoğlu ve Turgut Özal’a kadar içeriden ve dışarıdan suikaste uğramış bir çok isim sayabiliriz. İsimlerini yazdığım ve yazmadıklarım arasında fikir ve idealleri büyük birer tehlike olarak görüldüğü için yok edilmek istenenlere özellikle dikkat çekmek isterim. Zaten en tehlikeli olanlarda onlardır!
Otoritelerinde kabul ettiği gibi; gelmiş geçmiş en eğitimli ve başarılı suikastçiler hiç şüphesiz Hassan Sabbah'ın, Alamut Kalesi’nde özel olarak sadece bu iş için yetiştirdiği naipleriydi. Bu fedailer, Sabbah’ın elinde hem ideolojik, hem fizyolojik ve hem de mental bir hazırlık sürecinden geçerek durdurulması imkan dışı birer silaha dönüşüyordu. Bilinen isimleriyle Haşhaşiler, kendilerini; Batiniliği merkeze alarak dinin asli unsurlarını, özünü ve esasını temsil ettikleri iddiasıyla esasiyyun olarak adlandırıyorlar ve başka kim varsa herkesi İslam dışı görüyorlardı. Müridân ve muhibbânını etki altına almak için, ‘’haşhaş-kenevir-esrar’’ ve özel terkiplerini ustaca kullanan Sabbah, esasiyyunu oluşturan doktrinlerini nakış nakış işliyor, naiblerinin, dailerinin, fedailerinin algılarını modifiye ederek vakti geldiğinde düşmanlarının kalbine saplanacak birer hançere dönüştürüyor ve tarihe ilk suikast örgütü olarak geçerek kendinden sonraki tüm akımları, ideolojileri, devletleri ve istihbarat örgütlerini etkiliyordu. Öyle ki; suikastçi kelimesi İngilizceye bu iki kavramın ortak tanımıyla (haşhaşi/esasiyyun) (Assassins) kelimesiyle geçiyor ve etimolojik bir kazanıma dönüşüyordu.
Haşhaşi suikastçileri, Selçuklu’nun efsane veziri Nizamu’l Mülk ve oğlu Fahr’ül Mülk başta olmak üzere Selahaddin Eyyubi’den, Abbasi Halifelerine, valilerden, kadılara kadar nice önemli isimlere suikast eylemlerinde bulunmuşlar ve liğme liğme edileceklerini bile bile verilen emirleri (büyük bir çoğunlukla) başarıyla ifa etmişlerdi.
İsmail Ağa’nın eğer yaşasaydı bugün; en itibarlı, sözü senet sayılabilecek, magazine boğulmuş kürsülerin izzetini koruyacak sayılı isimlerden biri olan Bayram Ali Öztürk Hocamızda böyle bir suikastle şehid edilmiş ve suikastçi, yüzlerce kişinin içinde bu kahpe eylemi gerçekleştirmişti. Yakın tarihimizde Kennedy’den, Hasan El Benna’ya, Cevher Dudayev’e meşhur suikastler vardır. Yolu yolumuz olan Efendimize sav yönelik gerçekleştirilmiş ve Rabb’imizin müdahalesiyle/muhafazasıyla boşa çıkartılmış üç önemli suikast, bir de örtülü suikast girişimi vardır. Hakezâ ciğer paresi Hz. Hasan’da ra zehirlenerek suikaste uğramıştır.
Daha dün, Şeyh Yasin atılan füzelerle paramparça edildi. Geriye kanlı bir kefiye ve delik deşik bir gömlek kaldı. Ama o şehadet, Filistin Davası’nı öyle bir noktaya taşıdı ki Siyonistler; ‘’ihtiyar, tekerlekli sandalyesinde yaşasaydı da biz bu haltı yemeseydik!’’ noktasına geldi! İntifada’nın sembol ismi olarak dillerde ezgi, sıkılan yumruklarda öfkenin adı oldu Şeyh Yasin!
Ve Hasan el Benna! Öyle ki belki de yaşarken bile böyle etkili değildi! Belki de sadece Mısır sınırları içerisinde kalacak olan o mücadele, gerçekleşen kahpe bir suikastle tüm İslam Dünyası’nı kuşattı. O’na yapılan suikastle ortaya çıkan rüzgar, Anadolu’dan Bosna’ya, Suriye’den Hind alt kıtasına öyle bir etki oluşturdu ki bugün halen Müslümanların gönül gönderindeki dava sancağını nazlı nazlı dalgalandırmaya devam etmekte.
Peki ya Malcolm X? ‘’Adı ateş! Andı ateş! Aşkı ateş bir adam!’’ Derin dünya devletinin en büyük pişmanlığı oldu! İdealleri İslam dünyasını çepeçevre kuşattı! Şehadeti, özellikle Müslüman olmayan Afro-Amerikan toplumlarda çarpan etkisi yaptı!
Bu ve benzeri isimler arasında hiç kuşkusuz öldürülmelerine rağmen halen yaşıyorcasına etkileri devam eden devlet ve dava adamları var. Karanlık, küresel çetenin hayattan kopardığı nice isimlerin; kendi ülkelerinde, bölgelerinde, coğrafyalarında ve hatta dünya da halen etkileri sürmeye devam ediyor! Ve bu karanlık yapılar; İslam Davası’nın kritik isimlerini öldürmekle meselenin kapanmayacağını her suikaste bir kez daha tecrübe ederek yaşamaktalar. Öldürerek kurtulduklarını zannettikleri isimlerin dava ve fikirlerinin daha da büyüyerek devam edeceğini öngörselerdi ‘’o isimleri yine de suikastle öldürmeyi düşünürler miydi?’’ diye bir soruyu tam da bu noktada sorabiliriz sanırım. Bu girizgahtan da muradımız tam da bu soruya aradığımız cevapta yatmaktadır!
(…)
Yazılarını takip ettiğim, Pentagon’da ki küresel siyonizmin ofisboy’u, Neocon’cu, think thank kuruluşu American Enterprise Institute'de kıdemli bir araştırmacı olan Michael Rubin'in, dış politika dergisi The National Interest’de 27 Aralık 2022 tarihli makalesinde yine klavyesine Türkiye’yi ve Başkan Erdoğan’ı doladığını görünce içimden;
‘’Rubin için bu durum El Clásico!’’ dedim.
Çünkü 15 Temmuz’dan bu yana Başkan Erdoğan için her fırsatta; ‘’gideceksin, devrileceksin, öleceksin, öldürüleceksin!’’ naraları atmaya doyamayan bu şahısın Erdoğan düşmanlığı yeni değil!
Rubin’in son yazısı ''Turkey Must Prepare for a Post-Erdogan Future''
(Türkiye Erdoğan Sonrası Bir Geleceğe Hazırlanmalı) başlığını taşıyordu.
Başlığı okuyunca; ‘’bizim ki yine aynı teraneleri zırvalayacak?’’ diye düşünmeme rağmen mesleki refleksle yazıya bir bakayım dedim. Ve gördüm ki bu yazı diğer yazılar gibi değil! Farklı! Satır aralarında üstü kapalı göndermeler var!
Yazı da; ‘’Erdoğan, Atatürk'ten bu yana Türkiye'nin en önemli lideri ama hesap günü yaklaşıyor!’’ ibaresini/tehtidini görünce doğal olarak dikkat kesildim. Rubin, hem Gazi Paşa’yı hem Reis beyi aynı cümlede ilk kez kullanıyordu! Gazi Paşa’da, kayıt dışı tarihe göre suikastle zehirlenmişti! Yazıyı en baştan dikkatle okumaya başladım!
(ilgili bölümlerden kısa alıntıyla):
''Birgün Türkiye'nin hükümdarı (Başkan Erdoğan’ı kastediyor) artık ortalıkta olmayacak. O gün Türkler çok sayıda karmaşık meseleyle uğraşmak zorunda kalacaklar. Her demokrat, her sabah görev süresinin ne zaman biteceğini bilerek uyanır. Her diktatörde, bugünün son günü olabileceğini bilerek uyanmalıdır. Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkiye üzerindeki iktidarının nasıl ve ne zaman sona ereceğini kimse bilmiyor. Muhtemel rakibinin hapsedilmesi (Selahattin Demirtaş’ı ima ediyor) 2023'te demokratik bir geçişi olası kılmıyor. Benzer şekilde bir darbe de olası değil. Büyük olasılıkla Erdoğan’ın sonu kolon kanseri ya da bir suikastçının kurşunuyla olacak.''
devamla:
''Erdoğan'ın devrilmesinin veya ölümünün ertesi günü Türklerin uğraşması gereken meseleler!'' diye açtığı başlık altında ise alt başlık ''Erdoğan'ın Mezarı'' bölümünü taşıyor ve,‘’Erdoğan görevi başında ölürse bir anıt mı yapılır yoksa Erdoğan’dan sonra gelecek olan yeni rejim, Erdoğan'ın mezarı bir hac yeri haline gelmesin diye bilinmez bir yerde mezar mı yapar…’’ şeklinde, kursağında beslediği hevesini seslendirmeye ve Erdoğan’ın şahsında necip milletimizi ve devletimizi aşağılamaya devam ediyor…
(…)
Mr. Rubin!
Müsadenle hiç uzatmadan direkt konuya giriyorum.

Tehtidler yağdırdığın Recep Tayyip Erdoğan bir fânidir! Aynen senin ve benim gibi!
Ve her fâni gibi Erdoğan'da bir gün son nefesini (Allah hayırlı bir ömür lütfetsin) verecektir.
15 Temmuz’dan bu yana her fırsatta Başkan Erdoğan’ın öldürülmesi yönünde suikast çağrısı yapıyor ve efendilerini harekete geçirmek için tezler, gerekçeler, stratejiler, bahaneler üretiyor, dünya kamuoyunun bilinçaltını kirli ve karanlık planlarınıza hazırlamaya çalışıyorsun. Çok önemli stratejik düşünce kuruluşlarında uzmanlık yaparak düşünce üretiyorsun ama farkındamısın Başkan Erdoğan’a olan öfken, aklını zail ediyor! Sağlıklı düşünemiyorsun!
Önce şunu bilmelisin ki;
İslami Hareket, Anadolu’da (astığınız, kestiğiniz, zindanlarda çürüttüğünüz nice isimlere rağmen) kendi içinden çok önemli şahsiyetler (alimler-dava adamları) yetiştirdi.  Bunlar öyle adamlardı ki onların varlıkları efendilerinin uykularını kaçırdı!
Devlet-i Âli ve bu aziz millet;
Şehid ettiğiniz Merhum Menderes'i Anadolu Davası iddiamıza,
Şehid ettiğiniz Merhum Özal'ı Türki coğrafya Davası iddiamıza,
Şehid ettiğiniz Merhum Muhsin Başkanı Balkan Davası iddiamıza,
‘’Davasının yorgunu olarak hastalanan ve inşAllah Şehid olarak vefat eden’’ Necmettin Erbakan Hocamızı, Ümmet Sınırları Davası iddiamıza vakfederek,  iddiasından vazgeçmediğini ve vazgeçmeyeceğini her fırsatta ortaya koymuş ve bu uğurda evlatlarını feda etmiştir! Burçlarında Hak, adalet, barış ve özgürlüğün sembolu olan dava sancağımızın dalgalandığı hisarımızı tarumar ettiniz ya! Buna rağmen;
Aşkolsun ki son olarak bu aziz millet,
Devlet-i Âli kozasında yetişen Erdoğan evladını, sonunda suikastle ölüm de olsa tüm insanlık Davası iddiamız için yetiştirmiş ve insanlığa rızaenlillah, fisebilillah vakfetmiştir!
Ve Reis bey gibiler de bu yola kefeniyle çıkmış fedailerdir.
Mr. Rubin!
Emireri olduğun karanlık, küresel efendilerinin şöyle bir açmazı var! Bunu sen o zail olmuş aklınla göremiyorsun ama efendilerin biliyor ki; dün MalcolmX’i, Şeyh Yasin’i, Hasan el Benna’yı, Özal’ı ya da Muhsin başkanı ve Devlet-i Âli’nin diğer fedailerini suikastle öldürmüş olmaları; yerel, bölgesel ve coğrafi sonuçları açısından çok ağır oldu! Katlettiklerinizin bıraktıkları bayrak oralarda yere düşmedi ve İslam Dünyası başta olmak üzere Anadolu’da direnişi genişleterek büyüttü! Fikirleri daha da büyüttü!
‘’Öldürün’’ dediğin Erdoğan, bugün davasını devlete taşımış bir devlet ve dahi dava adamıdır.  Suikast çağrıları yaptığın Erdoğan, emrinde olduğun küresel çete için artık; dirisi de bela, ölüsü de bela bir adamdır! Hatta bir ihtimal, velev ki, olası bir ‘’şaibeli ölüm’’ durumu ve hele ki bir suikast bu belanın kat sayısını arttıracaktır. O, artık küresel bir fenomendir! Yukarıda isimlerini saydıklarım ve sayamadıklarıma yapılan suikastlerle bölgesel ya da coğrafi etkiler oluştu ama Erdoğan ismi Balkanlar’dan Ukrayna’ya, Şili’den tüm Afrika’ya, Venezuella’dan Avrupa kıtasına, Libya’dan Kırgizistan’a ne kadar bölge, ülke ve sınır biliyorsan küresel anlamda bir duruşun, direnişin, dirilişin, intifadanın ve uyanışın fitilini ateşleyecek güçtedir! Adam Sırbistan’a gidiyor, Sırbistan Cumhurbaşkanı ile halkın içine karışıyor, sırp vatandaşlar Sırbistan Cumhurbaşkanı’na cep telefonlarını verip, Erdoğan’ın yanına geçerek ‘’Sultan’la resmimizi çekermisin’’ diyorlar! Küresel emperyalistlerin hançer sapladığı her ülke sokaklarında Türkiye bayrakları dalgalanıyor! Erdoğan posterleri açılıyor! Kudüs’te, Suriye’de, Libya’da, Karabağ’da, Venezüella’da, Paris sokaklarında ve her yerde! Efendilerin bunu görüyor ve biliyor! Fatih Sultan Mehmet suikastinden bugüne, hiç bu kadar çaresiz kalmamışlardı!
‘’Bu adamın dirisi de bela, ölüsü de bela! Nerede hata yaptık?’’ sorusuna halen cevap bulamadılar!
Hem efendilerin, kendi aralarında bir araya geldiklerinde şu soruya da cevap arıyorlar!
Bulabilirlerse bir karar verebilecekler:
‘’Receb’i öldürsek, Tayyip Erdoğan var!
Tayyib’i öldürsek, Erdoğan var!
Erdoğan’ı ölürsek, Recep Tayyip var!
Recep Tayyip Erdoğan’ı öldürsek, Reis var!
Hepsini birden nasıl öldüreceğiz?’’
(…)
‘’ Bir emanet canımız/ Hey canım rinnanay rinna rinnanay
Vatan uğruna feda / Hey canım hey
Kahramanlık şanımız / Hey canım rinnanay rinna rinnanay
Tarihi biz yazarız / Hey canım hey
Vakit gelir gideriz/Hey canım rinnanayrinnarinnanay
Dualarda yaşarız / Hey canım hey…‘’

Bülent Deniz
Habervakti.com Genel Koord.
www.bulentdeniz.com

''neyse ki yarın var... umutların en sevdiği gün!''