Son zamanlarda sonsuz kalacağımız ahiret yurdundan çok, dünya hayatına odaklanıp, yaşamın her türlü tadını çıkarmayı teşvik eden sekülerizmin, 

tanrı vardır ama yaşantımıza dair hiç bir şeye karışamaz diyen deizmin, 

hep kazanmayı, kazanmak için de amaca giden yolda her şeyin mübah olduğunu öğütleyen arrivizmin,

marka tutkunluğunu, ışıltılı, eğlenceyle geçen, lüks ve konforlu bir hayatı özendiren konformizmin,

nefsani hazları tatmak için, insani ve ahlaki olmayan her türlü iğrençliği, sefahati ve gayr-i meşru yaşantıyı dayatan hedonizmin,

çıplaklığın ve eşcinselliğin, 'moda hayat tarzı' olarak özendirildiği,

hayatın amacının “daha lüks ve konforlu bir hayat sürme”ye göre ayarlandığı, 

düşünce ve yaşam tarzının, "zaman sana uymazsa, sen zamana uy" metaforuna göre yoruma tabi tutulduğu bir dünyaya nasıl bir ad koyabiliriz?!


Bu manzara, tam da geçmişte “azgınlıktan helak olan cahiliye toplumlarının” hallerini göstermiyor mu?

Biz inanan ve müslümanlardan olduğunu iddia edenler, 

haksızlığa karşı durmayan, 

Hakk’ı savunmak ve hakim kılmak için rahatını bozmak istemeyen,

hiç bir riskten hoşlanmayan, 

insanı insan yapan değerler adına duruş göstermeyen, 

rahat veya daha iyi hayat sağlayan makamlara veya paraya ulaşmak için her yolu mübah gören,
 
ilkelerini ve merhametini yitirmiş, yürekleri taşlaşmış cahiliye insanlarından olamayız!

Haksızlıklardan dem vurup Hakk’ı haykıranları, haksız düzenlerini bozdukları için dışlayıp çeşitli sudan sebeplerle değersizleştirmeye çalışan cahiliye insanlarından olamayız!

Hep kazanma ideolojisi, sınırsız sermaye biriktirme hırsı ve yaşamın merkezine şehveti oturtup, 'hedonizm' (hazcılık / zevkçilik) in esaretine prangalanarak nefislerine kölesi haline gelen cahiliye insanlarından olamayız!

Seküler yaşama uyum sağlayıp, temel İslami ölçütlerden, ilkelerden, faziletlerden, öğretilerden ödün vererek zillet içerisinde yaşamayı gönüllü olarak kabul eden cahiliye insanlarından olamayız!

İştahla ve hayranlıkla, ışıltılı gayr-i meşru yaşamlara öykünen, ortayolcu, batıl sistemle ve adaletsiz düzenle barışık cahiliye insanlarından olamayız!

Rahata, konfora, lükse, hazza düşkünlüğü artarak ruhları pörsüyen cahiliye insanlarından olamayız!

Konformizm.. Hedonizm.. Arrivizm..


İdrakleri çürüten, insanlığı kokuşturan, Allah'ı ve âhireti unutturan “izm”ler.. 

Birbirimizle hiç uğruna didişmemize, birbirimizden nefret etmemize, birbirimize hased ve çekememezlik ederek kinlenmemize, birbirimizle çekişip, birbirimizin kuyusunu kazarak kötülerden olmamıza sebep olan “izm”ler..

Allah Azze ve Celle’nin, üzerimizden rahmetini, bereketini, huzurumuzu ve birbirimize güveni çekip almasına sebep olan “izm”ler..

Rüzgârımız kesilmesine, gecenin karanlığında, okyanusta yalnız başına kalan küçücük bir yelkenliye dönüvermemize sebep olan “izm”ler..

Sahi bize ne oldu? 


Para, makam ve iktidar mı bozdu bizi yoksa?! Oysa biz, para, iktidar ve makamı bunun için istememiştik. Hakk’ın hükmünü hakim kılmak, adaleti ve merhameti ikame etmek içindi tüm çabamız!


Bize ne oldu?!

Silkinerek uyanma vakti geçmek üzeredir!

Gündelik hayatın her anında, evinde, işinde, ticaretinde, siyasetinde “Allah’ın emir ve yasaklarının işi yok, o devir bitti, artık o ruh kalmadı!” diyenler kaybedecek!

Bir gün gelip de bunların hepsinden hesaba çekileceğini bilerek hareket edenler kazanacak!


Hayatlarını, imanlarına şahid gösterenler!..