ABD, İran ile yaptığı nükleer anlaşmayı iptal edip uyguladığı ambargoyu genişletme kararı aldıktan sonra geçtiğimiz sene İran Ordusunu, Devrim Muhafızlarını, Kudüs Gücünü ve bir takım devlet adamlarını terörist ilan edip eşkıyalar listesine aldıktan sonra ekonomik baskı altında sıkılan İran halkını isyana teşvik etmek için halk ayaklanmalarını organize etti.

İran’ın ABD’nin bu yaptırım kararlarına karşı herhangi bir cevap vermek için teşebbüse geçtiğini bu güne kadar göremedik. İran devlet adamlarının boş gevezelikten başka bir şey ifade etmeyen İran halkının gözünü boyayan tehditlerinden başka da bir şey işitmedik.

İran’ın ABD’nin ağır yaptırımlarına karşı kendi halkını korumak ve bölge halklarının huzur ve güvenini sağlamak içinde bir adım attığını da görmedik. Tam tersine Sünni Şii çatışmalarında Müslüman kanının dökülmesi, ABD yaptırımları altında inim inleyen halkının sesine kulak vermemesi tam tersine ABD ile birlikte kayıkçı kavgası yaptığı izlenimini vermektedir.

ABD’nin İran ordusunu terörist ilan ettikten sonra İran’ın bölgede terörizmi organize eden CIA ve MOSSAD ajanlarından bir tanesini yakalayıp ibreti âlem için yargıladığını ve cezalandırdığını da görmedik. Bunların bütün husumeti kendi halklarına ve Sünni halklaradır.

Aslında temel felsefe şudur; “Müslümanlar ölsün de hangi taraftan ölürse ölsün”

Son Kasım Süleymani’nin vurulması hadisesine baktığımız zaman şu hadisler gerçekleşmiştir. Trump demiştir ki; İran’ın mukabelesi orantılı olsun. Mademki İran halkının gazını alacaksınız kabul edemeyeceğimiz bir tepki göstermeyin! Bunun karşılığında İran ne yapmıştır? ABD’nin Irak’taki askeri üssünü vuracağını söylemiş saldırıdan hemen önce Irak Cumhurbaşkanını arayarak bölgenin boşaltılmasını istemiştir. Makamında ABD’nin izniyle oturan bir Cumhurbaşkanının bunu anında ABD’ye iletmemesi mümkün müdür? İkinci nokta ise Kasım Süleymani’nin yerini telefon görüşmesinden tespit eden ABD istihbaratı, İran Irak görüşmesini yine aynı echelon sistemiye anında öğrenmez miydi? İnsanın aklına şu geliyor. ABD Irak’taki üslerini boşaltıp çekip gidecekti. Bu askeri üsleri Irak ordusuna bırakmak istemiyordu. İran’a vurdurarak yıkım masraflarını İran’a yüklemiştir Böylelikle ABD bir sapan taşı ile birkaç kuş vurmuştur. Böylece ABD’ye büyük hasar verdirdiğini söyleyen İran yönetimi hem İran halkını aldatmış hem de ABD ile birlikte hareket ettiğini göstermiştir. Bunun böyle olduğunu nereden anlıyoruz? Irak’taki ABD üslerinin vurulduğu gece İran haber ajansları ABD üssünün vurduklarını ve 80 ABD askerini öldürdüklerini söylediler. İran, üsleri vurur vurmaz bu kadar ABD askerinin öldüğünü hangi istihbarat kaynaklarından öğrenmiştir. Hangi hedef tespit sistemleri kullanılmıştır? Kim ölenleri gidip yerinde tespit etmiştir. Gecenin zifiri karanlığında göz gözü görmediği bir ortamda 80 cesedi kim saymıştır? Ve neden seksen bir değildir? Bütün bu veriler gösteriyor ki İran yönetiminin vazifesi Sünni ve Şii Müslümanları birbirine vurdurarak katletmektir.

Yine insanın aklına şu nokta da geliyor: İran yönetimi içindeki hizipler arası güç paylaşımı mücadelesi Kasım Süleymani’nin katledilmesini gerekli kılmış olabilir. Böyle bir operasyonu kendilerinin yapması Kudüs Gücü Komutanını görevden alması İran içerisindeki makamlara yapılan atamalarda söz sahibi olması ciddi rahatsızlık uyandırmış olabilir. Bu da İran hükümetinin el altından ABD ile anlaşarak Süleymani’nin böyle elim bir operasyonla tasfiye edilmesine yol açmış olabilir. Yakın zaman İran tarihi incelendiğinde İran ne zaman altından kalkamayacağı bir operasyona maruz kalmış ise ABD ve batılıların artan bir şekilde kontrolüne girmiştir. Afganistan’ı işgal eden ABD güçlerine İran hedef listesi vermiştir. 2003 Irak işgalinden sonra başlayan direnişte Halkın mücahitleri milis güçlerini devreye sokarak Irak halkının direnişini ezmiştir. 2010 yılından sonra başlayan Suriye iç harbinde Esad devrilmek üzereyken; ABD Esad’ın yerinde kalmasına karar vermiş, İran Şii militanları Suriye’ye göndererek muhalifleri ezmiş, ABD politikasının tetikçiliğini yapmıştır. Bu makalem “Kasım Süleymani Operasyonunu Anlamak” adlı makalemde anlattığım üzere öngörülerimi teyit eder mahiyette olmuştur.

Sonuç:

İran ABD’ye değil Müslümanlara düşmandır.

Kendi Halkını emperyalizmle mücadele ediyor süsü verip aldatmaktadır.

İran halkını ekonomik ve sosyal olarak ambargolar, ablukalar altında sefil bir hayata mahkûm ederken diğer İslam coğrafyasının her tarafında Müslüman kanı dökmeye devam etmektedir.

ABD üssüne son füze saldırısını yapacağını belediye hoparlörü ile haber vererek, savulun içi boş binayı yıkacağım demiştir.

Halen 80 ABD askerinin nasıl öldüğünü anlayabilmiş değilim.

İran ABD dış politikasına uyum içinde kalmış, bu durum yaklaşan ABD seçimlerinde Trump’ın ekmeğine yağ sürmüştür.

ABD Kasım Süleymani'nin parçalarını en ince ayrıntısına kadar yayınlarken, İran'ın ABD üssünü vurduktan sonra öldürdüğünü ve tespitini iddia ettiği 80 ABD askerinin ceset resimlerini neden yayınlayamamıştır?!  

İran ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesinin (BOP) taşeronu ve ayrılmaz bir parçasıdır.

Selam ve Dua ile Allah’a emanet olun.