Derin Gerçekler

Şimdi Kırmızı buzağıcılar, hafta sonunu bekliyorlar. Bakalım, bu defa takvimi tutturacaklar mı? Bu tartışma öyle anlaşılıyor ki, 24 Nisan’a kadar sürecek. Bu hafta sonu da onlar için kritik bir takvim. Görelim Mevlam neyler, neylerse güzel eyler.

Her hangi bir şey hayır da olsa şer de olsa bu O’nun iradesi içindedir. Biz o şey karşısında o şey olurken, nerede duruyorduk. Bizi ilgilendiren asıl konu bu olmalı.  Kim bilir belki bize Hayır gibi gelen şeyde şer, şer gibi gelen bir şeyde Hayır murat etmiştir. Belki de olan bir cezadır, elimizle, dilimizle yaptıklarımızın bir sonucu bir kefarettir. Ya da Allah birilerini başımıza musallat ederek, ya o kefaretin faturasını ödetmek ya da tevbe edip, başımıza musallat edilen zalimleri bizim ellerimizle cezalandırmak ve mazlumlara yardım etmemizi istemektedir!. Biz bilmeyiz, Allah bilir. Ve sakın, Şeytan sizi / bizi Allah’la aldatmasın, dua ediyor gibi yaparak, Allah’ı (cc) kendi beklentilerimizi gerçekleştirmek için ikna etmeye çalışmayalım.

Ali imran 26’da Allah (cc) ne buyuruyordu: “De ki: «Ey mülkün sahibi olan Allah'ım! Sen mülkü dilediğine verirsin ve mülkü dilediğinden çeker alırsın ve dilediğini azîz edersin, dilediğini de zelil kılarsın. Hayır (iyilik), Senin Yed-i Kudretindedir. Şüphe yok ki, Sen her şeye ziyâdesiyle kâdirsin.» Bu “De ki” diye başlayan ayette emredildiği gibi demiyorsanız o zaman sormak gerek, yoksa siz Allah’ı (cc) iktidara zorlamak isteyenlerden misiniz, hani şu Tanrılarını kıyamete zorlamaya çalışanlar gibi!? O zaman ya tevbe ederseniz, ya da daha ağır bir imtihana, hatta gazaba uğrayanlardan olursunuz.

Hz. Yusuf’un başına gelenleri biliyorsunuz.. Biz kendi çabalarınızla Allah’ı (cc) kendi arzularınıza mecbur bırakacağımızı zannetmiştik. Bu haddi aşmaktır. Başarı dediğiniz şey, Allah’ı (cc) sizin arzu, heva ve heveslerinize, ihtiraslarınıza mecbur bırakmak mıdır?.

Kem alat ile kemalat olmaz. O haram paralarla, gösterişlerle, kaz gelecek yerden esirgenmeyen tavuk hesabı ile yapılan israflarla rızaya ulaşılmazdı. Gizli pazarlıklar üzerinden vaadlerde bulunanların oyunlarını Allah bozdu. Oysa ne çok çalışmışlar, ne cömert harcamalarda bulunmuşlar, bu hayal uğruna gecelerini gündüzlerine katmışlardı. Bir kumar oynadılar, kazandım zanneden de kaybettiğini düşünen de kaybettiler. Batıl bir yoldan Hakka ulaşılmaz, bu türlü kirli işlerin kazananı olmaz. Kanadığı zannedenlerin ahirette neyle karşılaşacaklarını biz o gün göreceğiz de, bu dünyada neyle karşılaşacağını da yaşayarak göreceğiz.

Sahi, eğer sonuç bekledikleri gibi değilse, Bir daha Allaha hamd etmeyecekler mi, Fatiha okumayacaklar mı?. Ona teşekkür etmekten vazgeçmek midir çözümünüz. Bu sefer olmadı, bir sonraki seçimde Allah’ı (cc) büyük hocaların muteber dualarını vesile kılarak, sizin taleplerinize uygun bir sonuç halk etmesi için, haşa, Allah’ı (cc) ikna edeceğinizi mi sanıyorsunuz!?. Eğer öyle ise siz ne kendinizi “çok akıllı” sanan akılsızlardan, kendini “ıslah edici” sanan “bozguncular”dansınız!

Söz konusu siyaset olunca, ya siz ya da toplum kendini değiştirecek. Bu toplum daha iyi bir iktidara layık değilse olacak olan belli. Başlarına kendi içlerinden bir peygamber de gelse, sonuç değişmeyecek. Peygamberler kurtarıcı değiller çünkü. Onlar insanlar Hakka, Hakikate, Adalete, Barışa, Allaha, resulüne, kitaba çağırırlar.

Biliyorum, halk, kendini değiştirmeden, kurtarıcı, peygamberler soyunda mucizeler gösteren birini ya da krallar soyundan kir kurmay bekliyor kendilerini kurtaracak. Evet bir lider, bir komutan, manevi ya da siyasi bir önder bekliyor “göklerin hazinesinin anahtarını elinde taşıyan ve göklerin ordularına komuta edecek biri”ni. Öyle biri yok bilesiniz. Böyle düşünüyorsanız, onlar Allah’ın ve resulünün lanetlediği beni İsrail oğullarının aymazlıklarına benzeyen bir aymazlık içindesiniz demektir.

Din ve devlet büyüklerinizi İlah ve Rab edinmekten, ya da halka kendini bu şekilde tanıtan siyasilere sormak gerek, Allah’ın gazabına davetiye çıkartan, gaflet sahiplerinin bu iddialarına benzeyen iddialarınızdan ne zaman vaz geçeceksiniz?. Hiç de “İnşallah” dediğinizi duymadık neredeyse. Ki Allah (cc) “İnşallah” demeyi unutan peygamberini nasıl mahrum bıraktı, bilmez missiniz! Yazıklar olsun size. Kendini böyle lanse eden, “ben gelirsem bunu yaparım, ben gelmezsem bunların hiç biri olmaz” diye kendini ve halkı kandırmaya çalışan ve Şeytan’ın kandırdığı bu insancıklara.

Olan oldu. Geçen zaman bir daha geri gelmez. Ama şimdi tevbe etme, pişmanlık zamanıdır. “İnni küntü minezzalimiyn” diye itiraf zamanıdır.

Biz, Gazze,  Habat, Epstein benzeri yapılar, Agartha’cılar, İstanbul sözleşmesi, Lanzarote, GENDER, TransHumanizm, Uluslararası sisteme karşı zaaflarınız ve verdiğiniz tavizler sebebi ile aslında daha da beterine layıktık. Allah merhamet etti de bu kadarı ile kaldık. Eğer inat etmeye devam edecek olursanız, daha beterini bekleyin.

Doğrusu Ramazan ayı içinde yaşanan aymazlıklar sonucu daha beteri de mümkündü. Allah’tan korkun, Şeytan’dan ve onun dostlarından, ABD’den, İngiltere’den, AB’den, NATO’dan, GlobalReset’çilerden değil, Allaha sığının bunlara değil. Habat’ın yardımına umut bağlamayın, rızık Allah’ın elindedir. Ecel de öyle, kader de. Yoksa siz Allah’tan umudunu kesenlerden misiniz?.

Bilin ki, bizi gören, duyan, bilen, kadiri mutlak /mutlak iktidar sahibi, “ol” deyince olduran, “öl” deyince öldüren bir Allah var. Kadere, rızga ve ecele hükmeden O Allah’ın ortağı yoktur. Korkmayın ecelinizden önce ya da sonra ölmeyeceksiniz, rızkınızdan az ya da çok yemeyeceksiniz ve kaderinizden başka bir kader de yok ve bütün bu olanlar ve olacak olanlar, zamandan ve mekandan münezzeh olan Allah’ın, bilgisi ve iradesi içindedir. Allah’ın (cc) rızasını gözeten ve ona uygun şeyler yapanlara ne mutlu, onlar mahzun da olmayacaklar. Ötekilere gelince onların canı cehenneme ve onlar Demokratik çoğunluğa sahip olanlardır!

Siz sonucu merak ediyorsunuz değil mi? Ben çok da merak etmiyorum. Çünkü halimizi biliyorum, toplumun beklentilerini, iktidar sahipleri ve taliplerinin korku ve umurlarını da. Tevbe ve isitigfar makamındayım. Servet ve iktidar verilenlere gelince o servet ve iktidarın onların lehlerinde olduğundan da emin değilim. Bunların, herkes için değil ama, bir çoğu için, aslında kendileri aleyhlerine Allah’ın (cc) gazabını artıracak bir tuzak olmasından, dua ile istenen bir bela olmasından endişe edenlerdenim. Allah tuzak karanların en hayırlısıdır. Onlar tuzak kurdular. Allah onları gördü, onların oyunlarını bozdu ve yolun sonunda o kurdukları tuzaklar, kendi aleyhlerine bir delil olacaktır. Mekerallahu.

Seçim sonuçlarına gelince, gelen neticeler biraz daha netleşsin o zaman sonuçları daha doğru okuma şansımız olacak inşallah. İşin bu kısmı kıyl-ü kal. Züğürt tesellisi şeyler, yine birileri sonuçlara bakım kendilerine aklayacak, içlerinden ve karşılarındaki birilerini suçlayacaklar, o “canı çıkasıcalar” Şeytanın iğvasına kapılıp yine onun ayak izlerinde teselli arayacaklar ve şu şöyle olmasaydı, yapmasaydı, bu böyle olmazdı diyecekler ve Allah (cc)yi hesaba katmayacaklar. Öyle ya, “babam kız olsaydı ben kim olurdum”.

Bütün bu süreçte tek gerçek var: İmtihan oluyoruz, yapıp yapmadıklarımızla, söyleyip söylemediklerimizle imtihan oluyoruz. Allah rızası için doğru bir şekilde çalışıp kaybedenlere ne mutlu, onlar kazanmışlardan olabilirler. Allah onları böylece belki de zor bir imtihandan muaf tutmuştur. Öyle ya, bize denmedi mi, “mallarınız, canlarınız, sevdikleriniz sizin için fitnedir” diye. Allah’ın bu süreçte yapıp yapmadıklarınız, söyleyip söylemediklerinizle, sizin hakkındaki hükmünü merak ediyorsanız, Allah’ın rızası ve gazabını beyan eden ayetler penceresinden kendinizi bir sorgulayın ve Allah’ın sizi neyle meşgul ettiğine, nefsinizin sizi nereye çektiğine bakın. İhtirasla istediğiniz şeyler nelerdi ve kapalı kapılar arasındaki, birileri ile fısıldaşarak konuştuklarınızı, şifreli haberleşmelerinizi hatırlayın. Mallarımızı, canlarımızı, sevdiklerimizi kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek, bizi imtihan eden ve olgunlaştıran Hz. Yusuf’un, Hz. Eyyub’un Rabbi olan  Allah’a (cc) hamdolsun. Bilip gizlediklerinizi hatırlayın Evet, olan oldu, şimdi tevbe zamanıdır.

Selam ve dua ile.