İnsan olarak, gerçek anlamda varoluş sebebimizi ne denli yerine getirebildiğimizin derecesi acaba ne kadardır? 

Gerçekte nasıl ve neyle tatmin oluruz?

Yaratıcıyla olan bağımızın sağlamlık ve yoğunluk keyfiyetini nasıl anlarız?

Sanırım bu soruların cevapları; "NAMAZ"da gizli!

Namazları zamanında ve huşû ile eda edebildiğimiz, kendimizden geçip derin bir tevazu ve "hiç"liğe bürünerek eda edebildiğimiz kadar ruhumuz mutmain ve Rabbimizle olan bağımız sağlam ve yoğundur..

Bizi yoktan var edene, maddi-manevî ihtiyaçlarımızı arz ettiğimiz bir yakarış hâli ile,gafletten, dünyevî düşüncelerden uzak bir kalp ile namazımızı eda edebildiğimiz kadardır kul olma derecemizin yoğunluğu..

Alemlerin Rabbi, Mülk'ün Asıl Sahibi'nin huzurunda olmanın heyecanı ve coşkusu ile yaşadığımız mutluluğun ve ulvi hazzın kesafetinden gözyaşlarımızın yüzümüzden secde yerine süzüldüğü bir namaz eda edebildiğimiz kadardır ruhumuzun mutmain olma yoğunluğu..

Namazımızı, aşığın maşuğuna vuslat hâli gibi eda edebilme oranı kadar, Rabbimizle olan bağımız sağlam, güçlü ve yoğundur!..

Cenâb-ı Hak buyuruyor: 
Bismillâhirrahmânirrahîm 
“Gerçekten müminler kurtuluşa ermiştir; Onlar ki, namazlarında huşû içindedirler.” (Mü’minûn, 1-2)

Rasûlullah (sav) buyurdular: 
“Namaza kalktığında, dünyaya vedâ eden bir kimse gibi namaz kıl!” (İbn-i Mâce, Zühd, 15; Ahmed, V, 412)

Bizi bizden daha iyi bilenin rızasını kazanabilmek için, yasakladığı çirkinliklerden ve kötülüklerden ne kadar uzaklaştığımız da namazımızın niteliğinin bir göstergesidir!

“…Namaz, çirkinliklerden ve kötülüklerden alıkoyar…” (Ankebût, 45)

ACABA BİZİM NAMAZIMIZ DA BÖYLE Mİ?!

İnsan ilişkilerimizin kalitesi, bizim nasıl namaz kıldığımızın da âdetâ bir göstergesidir.

Bizim namazımız, bizi, menfaat icabı yalan söylemekten, Allah’ın kendisine hasletler ve nimetler verdiği kardeşlerimizi haset etmekten, paraya, lükse, şehvete be sünya malına hırslanmaktan alıkoyuyor mu? 

Bizim namazımız, bizi, dünya ve makam sevgisinden, dalkavukluktan, Allah'tan başka güç odağı belleyip ona dayanmaktan, egomuzun yükseklerde gezmesinden ve fesatlıktan alıkoyuyor mu? 

Bizim namazımız, bizi, liyakatsiz insanlara sadece yalakalıklarından dolayı sahip çıkıp haketmedikleri makamlara koyarak millete zulmetmekten alıkoyuyor mu?!.. 

Bizim namazımız, bizi, kibirden, enaniyetten, samimi ihlaslı insanları itibarsızlaştırmaktan, gıybetten, iftiradan, fitne çıkarmaktan, insanların kötü hallerini araştırıp onları yaymaktan alıkoyuyor mu?!.. 

Bizim namazımız, bizi, hep kendi menfaatini düşünmekten, kendi çıkarlarını milletin çıkarlarının önüne koymaktan, toplumda fesadı, kötülüğü ve ayrılığı körüklemekten, öfkelenerek çevresine zarar vermekten alıkoyuyor mu?!..

Bizim namazımız, bizi, makamına statüsüne güvenip kibirle etrafına çalım satmaktan alıkoyuyor mu alıkoymuyor mu?!..

Namaz kıldığımız halde kul hakkına giriyorsak, torpil yapıyorsak, ihaleye fesat karıştırıyorsak, rüşvet yiyorsak, harama bakıyorsak, ahlaksız dizilerin müptelası olmuşsak, akşam-sabah kadar her ortamda gıybet ediyorsak, hoşlanmadığımız ya da rakip gördüğümüz kimseleri itibarsızlaştırmak için kolayca iftira ediyorsak, insanların haysiyet ve şerefiyle oynuyorsak, başkalarının ırzına ve namusuna göz dikiyorsak vay bizim halimize! 

Ne o namaz, ne o rükûlar, ne de o secdeler bizi kurtaracak!…

Bizim namazımız, aile hayatımıza, ekonomimize, ticari hayatımıza, siyasetimize, çocuk eğitimimize, işyeri ve komşuluk ilişkilerimize, ahlakımıza olumlu etki etmiyorsa,

bizim namazımız, günlük hayatımızın, insan ilişkilerimizin ve karakterimizin niteliğine olumlu bir katkı sunmuyorsa;

YAZIKLAR OLSUN O NAMAZ KILANLARA!

Onlar, kıldıkları namazdan gafildirler, namazlarını ciddiye almazlar.
Onlar (namazlarıyla) gösteriş yaparlar.
Hayra/yardıma da engel olurlar.

(Mâûn Suresi, 4-7. Ayetlerin mealleri)