Amerikalı sığır çobanları, Türkiye’nin kendi sınırlarını terörist eylemlere karşı korumak amaçlı gerçekleştirdiği operasyonlardan rahatsız, aynı şekilde Ruslar rahatsız, Suriye yönetimi de rahatsız.

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin DAEŞ/İŞİD terör örgütüne yönelik kurduğu  saha hâkimiyeti, PKK /PYD/SDG terör örgütlerine yönelik askeri eylemliliği bu saydığım güçlerin alayının asabını bozuyor olmalı ki hepsi koro halinde “Türk Askeri Suriyeden çıksın” diye bas bas bağırıyor.

 Washington, Ankara'ya ayar mı veriyor?

 ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye’de yakın zamanda bir operasyon sinyali veren açıklamalarına cevap olarak, Suriye’de tüm tarafların ateşkes hatlarına saygı göstermesinin ve bu hatları muhafaza etmesinin önemini vurguladıklarını bildirdi.

Türkiye’ye yapılan saldırıları bir kez daha kınayan ve başsağlığı dileklerini yineleyen Price, haddini aşan bir tavırla sınırötesi saldırıların durdurulması, ateşkes hatlarının muhafaza edilmesi ve sınırötesi saldırılara son verilmesi gerektiğini söylüyor.

Price'e göre, “Tüm bu konularda son derece açık olduk. Şu noktada da açığız: Suriye’de istikrarı ileriye götürmek için tüm tarafların ateşkes bölgelerini muhafaza edip saygı göstermesi ve ihtilafa siyasi bir çözüm bulunması için çaba göstermesi kritik önem taşıyor”  Bu sığır çobanları Türkiye’yi Suriye’de istikrarı bozmak ve barışı dinamitlemekle suçluyorlar. 

Amerikalılar, Suriye konusunda neden bu kadar küstah ve düşmanca  davranıyor dersiniz? Kime güveniyorlar? Yoksa Ruslarla mı anlaştılar?  Türkiye’nin NATO müttefikliği ABD yönetimi için yeterli değil mi? Yoksa Ankara - Londra yakınlaşması, Washington'a zül mü geliyor? Dertleri ne? 

Türkiye bu lafları yuttu mu?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu küstahça açıklamaya tepkisi gecikmedi ve “Suriye'nin kuzeyinde bulunan terör unsurlarına yönelik 'Tahammülümüz kalmadı' dediniz. Bölgeyle ilgili son durum nedir?" şeklindeki sorusu üzerine, sadece kuzey değil Suriye'nin genelinde PKK ve YPG’nin bulunduğunu, koalisyon güçleri ve ABD’nin de PKK’ye destek verdiğini söyledi.

Reis, aslında eksik söylemiş. PKK ve YPG'nin nerelerde hangi başkentlerde temsilciliği varsa işte onların hepsi adı geçen terör örgütüne destek vermiyor mu? 

Türkiye; Suriye - Ukrayna denkleminde yanıldı mı?

Türk Hariciyesi, uluslararası ilişkilerde neredeyse iki yüz yıldır denge politikası yürütüyor. İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesi ile birlikte Türkiye, iki kutuplu dünyada tercihini batı blokundan yana yaptı. 

Sovyetler Birliği ile ilişkilerinde mesafeli duruş sergileyen Türkiye, Batı Blokunun tüm bastırmasına karşın Rus ayısını kızdıracak işlerden sakındı. Çünkü dönemin idarecileri, "Ayıyla dans edersen, dansın ne zaman biteceğine ayı karar verir" diyen Rus atasözünü iyi biliyorlardı.

Moskova'daki Sovyet yöneticileri, NATO üyesi olmasına rağmen  Ankara'nın bu tutumunu, sonraki yıllarda Türkiye’nin kalkınmasında Sovyet teknolojisini transfer etmesine izin vererek ödüllendirdiler.  Mihail Sergeyeviç Gorbaçov döneminde Sovyetler Birliği’nin Perestroika (yeniden yapılanma) ve Glasnost (açıklık) denilen reform çalışmaları sonucu dağılması sonrası, Türkiye, Turan coğrafyasında yer alan soydaşlar ile geliştirmeye çalıştığı ilişkileri, “ABD ve Avrupa ülkelerinin taşeronluğu” gibi algılatma hatasına düştü. 

Kırım halkının Rusya Federasyonu’na ilhak kararını tanımayan Ankara, bu tutumunu Kiev yönetimine yaklaşma yöntemi kapsamında politikaya dönüştürdü ve Rusya'yı özellikle Suriye konusunda Kırım ile dengelemeye çalıştı.  Bunu yaparken, şu hataya kapıldı, ABD’nin Ukrayna ile ilişkilerinde Rusya'ya karşı savaşacak kadar kararlı olduğunu sandı.

Oysa Ukrayna’nın gizli müttefiki Amerikalılar değil İngilizlerdi.  ABD, Kıta Avrupasında Ruslar ile çatışmanın ne kaybettireceğini çok iyi bildiklerinden Ukrayna meselesini Avrupa Birliği’ni katıp katıştırmada merhale gördüler, aygıt gördüler. 

Rusya Devlet Başkanlığı İdaresi Başkan Yardımcısı Dmitriy Kozak ile ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Victoria Nuland Ukrayna'yı konuştular…

İsterseniz Washington ve Moskova başkentlerinin Ukrayna konusundaki anlaşmalarını Dmitriy Kozak'tan dinleyelim: “Ukrayna’nın güneydoğusundaki ihtilafın çözümüyle ilgili kapsamlı ve yapıcı bir diyalog gerçekleştirildi.

Çözüm için tek temelin Minsk anlaşması olduğu teyit edildi.  Görüşme sırasında, daha önce ABD’nin Cenevre’de dile getirdiği, Donbass’ın gelecekteki özerkliğin parametreleri veya başka deyişle Ukrayna içinde özel statüsüyle ilgili anlaşmaya varılmadan çatışmanın çözümünde önemli ilerleme sağlanmasının pek mümkün olmadığı yönündeki görüş yinelendi. 

Bu prensip duruşuyla ilgili yaklaşımların örtüştüğü göz önünde bulundurularak karşılıklı görüşmelere devam etme konusunda anlaştık”  ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Victoria Nuland da Kremlin’de gerçekleşen görüşmelerin verimli ve yararlı geçtiğini dile getirmişti. Sonuç; Amerikalılar, Ukrayna'yı Ruslara sattılar, sadece Ukrayna'yı mı? Suriye'de Türkiye’yi sattılar. Balkanlarda, Rumeli’de Türkiye’yi Yunanistan'a sattılar.  Daha geçtiğimiz günlerde 1990 yılında imzalanan ABD-Yunanistan Savunma İş birliği Anlaşması, 5 yıllığına yenilendi ve genişletildi.

Anlaşma ne öngörüyor?

 ABD-Yunanistan Savunma İşbirliği Anlaşması uyarınca Yunanistan, Türkiye sınırındaki Dedeağaç Üssü ve Girit Adası'ndaki Suda Üssü de dahil olmak üzere, ülkedeki Amerikan üslerinde daha fazla ABD askerinin konuşlandırılmasına izin verecek.

Yenilenen anlaşma ile ABD, Yunan askeri üslerine de erişim hakkına sahip olacak. ABD güçlerinin Yunanistan'da tatbikat yapacağı bölgeler genişletilecek. “NATO mermer NATO kafalar”ın hazırladığı stratejik çukur, Türkiye’ye Suriye’de nasıl irtifa kaybettirdi şimdi daha iyi anlaşılmıyor mu? Hani Necip Fazıl Kısakürek, adamın birine “Sana alçak diyemem... Zira alçaklık da bir seviyedir” demiş ya… Şimdi bu adamlara ‘çukur’ desem bana kızarlar mı?