HAMAS’ın, ABD-İsraili’nin ablukasındaki Gazze’den, işgal altındaki yakın şehirlere roket atarak başlattığı harekâttan (7 Ekim 2023) bugüne tam bir yıl geçti.
HAMAS bu harekâtında tahminen 250 Yahudi’yi rehin aldı. Bunlardan 117’sini, insani haklarını kullanmayı talep ettikleri için ABD-İsrail’inin hapishanelerinde yıllardır tutsak olan Filistinliler’le değiştirdi. Kalan rehinelerin büyük bir kısmının Gazze yıkımında ABD-İsraili’nin bombalarıyla öldürüldüğü tahmin ediliyor; sağ kalanlarının nerede olduğunu ise sadece HAMAS biliyor.
ABD’nin 7 Ekim sabahından başlayarak bugüne kadar vekil devletine hibe ettiği 20 milyar dolarlık silah ve askeri yardımın, İngiltere, Fransa ve Almanya’nın verdiği sayısız silah ve füzelerin desteğinde ABD-İsraili’nin Gazze’de dikili bir taş bırakmaması, 42.000 kişiyi katlederek soykırım yapması, 100.000 kişiyi yaralaması, Gazze’de yaşayan yaklaşık 2,5 milyon kişiyi uzunluğu 41 km., genişliği 6 - 12 km.’lik dar bir şeritte kuzeyden güneye, güneyden kuzeye defalarca sürmesi… son bir yılın ilk sonuçlarıdır.
ABD’nin vekil devletini koruma bahanesiyle, İran’la giriştiği her ağız dalaşını takiben Kıbrıs’ın Rum kesimine, Doğu Akdeniz ile Kızıldeniz'e, Bahreyn ve Basra körfezlerine, Ürdün, Sudi Amerika ve BAE gibi Arap krallıklarına yığdığı gemilerin, silahların, askerin sayısı belirsiz olduğu gibi, bu tahkimatın tek başına 30 bin km. kare olan Filistin’e bile sığmayacağı ortadadır.
ABD-İsraili’nin son günlerdeki Lübnan ve Suriye saldırıları söz konusu silah ve askerlerin ne için kullanılacağına açık bir işarettir. Suriye’nin kuzey-doğusunda ve İrak’ın kuzeyinde kaç zamandır ABD tarafından beslenen PKK ve onun türevi terör örgütlerinin muhtemel bir ABD işgali için hazır kıta bekletildikleri de göz önüne alındığında, geçmişte rafa kaldırılan Sykes-Picot Anlaşması’nın adım adım uygulanmak istendiği anlaşılmaktadır.
Bu planın Yahudilerin Arzımevud hayaliyle Haçlıların sömürge hırsının bir sentezi olarak bölge halklarına dayatılması ise yaşanmış ve yaşanabilecek en büyük garabettir.
Türk halkı başta gelmek üzere yıllardır Müslümanları, hayvanca bir yaşayışla özgürleşmek adına dinden soğutmaya çalışan, laikçiliğe özendiren Batı’nın konu kendi sömürgesini büyütmek olunca zikrettiğimiz senteze Eski-Yeni Ahit’in zorunlu emriymiş gibi sarılması, içimizdeki din düşmanı aptalları uyandırır mı bilemeyiz ama Arzımevutçuluğun her Batılı’nın zihninde yerleşik olduğunu, Tevrat ve İncil’i katillerin el kitabına dönüştüren telkinlerden biliriz.
İşte Samuel 1/15’te yazılanlar:
“Şimdi git, Amalekliler’e saldır. Onlara ait her şeyi tümüyle yok et, hiçbir şeyi esirgeme. Kadın erkek, çoluk çocuk, öküz, koyun, deve, eşek hepsini öldür.
Bunun üzerine Saul askerlerini toplayıp (…) vadide pusu kurdu. (…)
Saul Havila’dan Mısır’ın doğusundaki Şur’a dek Amalekliler’i yenilgiye uğrattı. Amalek Kralı Agak’ı sağ olarak yakaladı. Halkının tümünü de kılıçtan geçirdi.
Ne var ki, Saul ile adamları Agak’ı ve en iyi koyunları, sığırları, besili danaları, kuzuları –iyi olan ne varsa hepsini– esirgediler. Bunları tümüyle yok etmek istemediler. Ancak değersiz ve zayıf ne varsa hepsini yok ettiler.
Samuel, Saul’la görüşmek için erkenden kalktı. (…) Saul kendisine gelen Samuel’e, Rab seni kutsasın! Ben Rabbin buyruğunu yerine getirdim dedi.
Samuel, öyleyse nedir kulağıma gelen bu koyun melemesi? Nedir bu duyduğum sığır böğürmesi? diye sordu.
Saul şöyle cevapladı: Halk bunları Amalekliler’den getirdi. Tanrın Rabbe kurban sunmak üzere davarların, sığırların en iyilerini esirgediler. Ama geri kalanları tümüyle yok ettik.
(…) Samuel konuşmasını şöyle sürdürdü: Kendini önemsiz saydığın halde, sen İsrail oymaklarının önderi olmadın mı? Rab seni İsrail’e kral meshetti.
Rab seni bir göreve gönderip, ‘Git, o günahlı Amalekliler’i tümüyle yok et; hepsini ortadan kaldırıncaya dek onlarla savaş’ dedi. Öyleyse neden Rabbin sözüne kulak asmadın? Neden yağmalanan malları sakınarak Rabbin gözünde kötü olanı yaptın?
Saul, ama ben Rabbin sözüne kulak verdim! diye cevapladı. (…)
Samuel şöyle karşılık verdi: Rab kendi sözünün dinlenmesinden hoşlandığı kadar yakmalık sunulardan, kurbanlardan hoşlanır mı? İşte söz dinlemek kurbandan, sözü önemsemek de koçların yağlarından daha iyidir. (…)
Samuel ölümüne dek Saul’u bir daha görmediyse de onun için üzüldü. Rab de Saul’u İsrail Kralı yaptığına pişmandı.”
HAMAS’ın 7 Ekim harekâtı, işte bu inanışla SiyoNazilerin 75 yıldır gün be gün Filistinlilere reva gördükleri işgale, vahşete ve sömürüye karşı güçlü bir feryattı ve tarihe de böyle nakşoldu.