İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurulan siyasal düzen ile dünyanın kaderi, beş ülkenin insafına bırakıldı. Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi daimi üyeleri olan Amerika Birleşik Devltleri, İngiltere, Fransa, Çin ve Rusya, Amerika, Avrupa ve Asya kıtalarında yer alıyor. 

Günümüzde BM Genel Kurulu’nda yer alan 193 ülkenin 54’ü Afrika’da yer almasına rağmen, Afrika, özellikle kıtanın kaderini etkileyecek konularda söz hakkına sahip değil. Ayrıca BM Güvenlik Konseyi daimi üyeleri arasında Afrika’nın temsil edilmemesi, küresel sistemdeki adaletsizliği de açık bir şekilde ortaya koyuyor.

Buna itiraz eden Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın ifade ettiği gibi, aslında, “Dünya 5’ten büyüktü.” ve gereği yapılmalıydı.. 

Artık bundan sonra, 54 ülkeli Afrika, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde, hak ettiği temsili elde edecek. 

Türkiye olarak, Afrika’da, Osmanlı dönemine kadar uzanan köklü bir geçmişimiz bulunsa da, kıtadaki aktif varlığımız oldukça yeni. 

Arap kültürünün daha baskın olduğu Kuzey Afrika’da daha güçlü ilişkilere sahip olan Türkiye, Sahra Altı Afrika ile yeni tanışmakta ve kendisini yeni tanıtmakta. 

Türkiye, Afrika'yı, sömüreceği bir ülke olarak değil, eşit bir ortak olarak görüyor. Afrika ile temaslarımızın yoğun bir şekilde artması ile, sosyo-ekonomik kalkınma süreçlerine destek olacak, katkı sağlayacağız. 

Türkiye'nin Afrika'daki şahlanışı katlanarak devam ederken, Afrikalılar ise daha önce hiç yaşamadıkları fevkalade bir duygu yaşıyorlar: Sömürülmeden ortak olmak!.. 

Türkiye, Afrika'yı tarihte de hiç sömürgeleştirmedi zaten! Ecdadımız, bu anlamda da temiz bir geçmişin sahibi. 

Afrikalı bir çok tarihçinin, Batı medyasına şöyle demeçler verdiklerini okuyoruz bugünlerde: "Osmanlı sizin gibi burayı sömürmeye değil, sizin gibi zalimlerden bizi korumaya geldi"

Afrika'nın her yerinde, "Türklere sonsuz güveniyoruz!" haykırışları yükseliyor yine bugünlerde.. Bizi, hala "Osmanlı" olarak görüyorlar. 

Bu da, bizim, oralarda hem ekonomik bağlamda işler yapmamızı, hem de kadim medeniyet değerlerimizin inşası çalışmalarını kolaylaştırıyor. 

Güney Afrika Cumhuriyeti'nin en büyük şehri, Afrika kıtasının da Kahire ve Lagos'un ardından en kalabalık üçüncü şehri olan Johannesburg'da faaliyet gösteren bir düşünce kuruluşu olan Media Review Network'a, Batılılar, "Neler oluyor da bu Türkler Afrika'dalar" diye hayıflanarak araştıtma ve analiz istemişler. Gelen cevap, adeta tüyleri diken diken edecek türden: "Türkler, Afrika'ya, Batının yaptığı gibi bir EFENDİ olarak gelmiyorlar, Afrikalıları eşit olarak gören bir zihniyetle, kıtayı stratejik bir ORTAK olarak kucaklıyorlar".. 

Ardından Afrika'nın önde gelen  sivil toplum önderleri ve üstü düzey devlet görevlilerinden büyük bir kısmı, "Bizim efendilere değil, Türkler gibi ortaklara ihtiyacımız var" diyerek, Batılıların kafasına adeta balyozu indiriyorlar.

Türkiye merkezli olan ve tüm dünyada faaliyet gösteren başta Kızılay ve İHH gibi sivil toplum kuruluşlarımız, kıtanın her şehrine, her köyüne, insani yardımları ulaştırıyor ve mazlumlara, yoksullara, yetimlere, gariblere karşılıksız maddi, manevi destek oluyorlar. 

Afrikalılar, insani yardımlarımızın yanında, eğitim desteğimizi, kalkınma projelerimizi de heyecanla anlatıyorlar. 

Batı'nın, yüzyıllar boyunca Afrika'da yaptığı katliamlar, soykırımlar, öldürdüğü, köleleştirdiği, zincire vurarak çalıştırdığı milyonlar, bugün Afrika'da, yeniden Osmanlı ruhunun kanatları altında canlandırıyor. 

Günry Afrika' nın başkenti Cape Town'da bulunan ve Güney Afrika'nın en eski üniversitesi olan (Kutuluşu 1829) Cape Town Üniversitesi (UCT)`nden başka bir uzman; "Osmanlı İmparatorluğu, kıtaya onurlu bir miras bıraktı. Türk halkı, kıtaya hiçbir zaman 'Kara Kıta' demedi, Batı Dünyası ise, hep öyle yaptı" diyerek, Batı'ya adeta bir Osmanlı Tokadı indiriyor. 

Fransızların en sağlam sömürge olarak gördükleri Senegal'de bile, binlerce insan, Türk bayrakları ile sokaklara dökülerek, "Defol Fransa" diye sloganlar atarak yürüyüşler yaptılar.

Türkiye’nin kıtaya “birlikte kazanma” odaklı, insanı temel alan, eşitlikçi ve adil yaklaşımı, kıta ülkeleri tarafından daha önce hiç karşılaşılmadıkları bir tarz. 

Bugün Batı Afrika’da, Kuzey Afrika’da, Sahel Kuşağı’nda, Sahraaltı Afrika’da ve Güney Afrika’da, Türkiye, etkisini ve varlığını vizyoner dış politikası ile hızla geliştiriyor. 

Uluslararası arenada Afrika’nın sesini daha fazla duyurabilmek için, Büyük Türkiye'nin “Birlikte daha adil bir dünya” mesajına, bugün kıtadan daha fazla destek geliyor.. 

Afrika'nın yakın geleceğinde, Büyük Türkiye, çok mühim bir aktör olacak. 

Adalet ve Merhamet Medeniyeti'nin yeniden ihyası ve inşası ile, bozguna uğratılan, kan ve gözyaşına mahkum edilen, sömürülerek zulümata garkedilen coğrafyada, Hak gelecek, batıl, zail olacak! 

Biiznillah...