Doğal çevremizi oluşturan varlıklar bize verilmiş emanettir. Kur’ân penceresinden baktığımızda tespit edebileceğimiz yedinci hakkikat de budur.

Doğal varlıkları biz oluşturmadık, çevremizde hazır bulduk. Onların bir bölümünü Rabbimiz bizi halk etmeden yarattı. Bize yalnızca yararlanma hakkı verildi. Ama onların tabii düzenini bozma, yararlarını azaltma ve yok etme hakkı bize verilmedi.

Rabbimiz canlıların bizler gibi bir ümmet / bir amaç etrafında kümelenmiş varlıklar olarak nitelerken biz onların hayatına olumsuz şekilde nasıl etki edebiliriz? (Enam 38)

Havanın-denizin kirlenmesinden, önlem almayışımız sebebiyle çıkan yangınlarla yok olan ormanlar ve hayvanlar/böceklerden ötürü sorgulanacağız.

Biz, bize emanet olarak verilen bütün nimetlerden ve onları koruyup korumadığımızdan ve nasıl kullandığımızdan sorgulanacağız.

Emaneti Korumak Vazifemizdir

Emanetleri gözetip korumak ve aldığımız gibi bir sonraki emanetçi olan nesillere aktarmak, Müslümanlar olarak vazifemizdir, Cennet’e girme vesilemizdir.
Mearic 32’de şöyle buyrulur:

“Cennete gireceklerin bir vasfı da üstlendikleri emanetleri koruyanlar, sözleri ve sözleşmelerinin yerine getirenlerdir.” ( Meâric 32; Müminûn 23)

Tekâsür sûresinde de şöyle buyrulur:

“O büyük sorgulama gününde doğal çevre nimetleri dahil bütün nimetlerden mutlaka sorgulanacaksınız.”

Canlılara Muhtaç Oldukları Bilgiler Kodlanmıştır

Doğal çevremizi oluşturan her bir varlık, yaşamını sürdürmesi ve yaratılış amacını gerçekleştirebilmesi için muhtaç olduğu bilgilere sahiptir. Varlığına kodlanmıştır.

Yumurtasını delen yılan yavrusu kendini savunmasını bilir, kendince avlanmasını da bilir. Arı da nasıl bal yapacağını bilir. O harika varlıklar olan balinaların nasıl yüzdüklerini görüyoruz. Her varlık Rabbini ve yaratılış amacını bilir; güneş bilir, yıldızlar bilir, akrepler bilir.

Güneşe ve her hangi bir yerel ve göksel varlığa bizim hayatımıza müdahale hakkı verilmediği gibi bize de doğal varlıkları tahrip hakkı verilmedi.

İnsan Olarak Farklılığımızı Bilelim

Biz ne büyük varlıklarız ki bütün gök ve yer varlıkları bizim için yaratıldı. Onlar rablerini tanıyor, irade verilmiş olan biz insanlar da tanımalı değil miyiz?

Önceleri düşünür ama anlamlandıramazdım. Cehennem neden ebedidir? (Ebedi midir, çok çok uzu süreler sonra sonlandırılacak mıdır, tartışmasına gerek yok, konu bizi de aşar. ) İnsan Rabbini tanımamakla, O’nun varlığına delil olan trilyonlarca varlık adedince suç işlemiş olur da onun için.

Bizler Müslümanız. Hayata Müslümanca bakmak, çevremizi oluşturan varlıkları tanımak, korumak, yaşatmak, geliştirmek ve gelecek nesillere devretmek konumundayız.

Tespit edilecek hakikatler pek çok, bunların üzerinde düşünme melekelerimizi işletmezsek hayatımızda kulca zevklerden de mahrum oluruz.

Her yaratık bizi yaratana götüren bir âyet olmalı. Her bir Kur’an âyeti de bizim hayatımıza yön verici olmalı, imanımızı yaşamımıza vesile olmalıdır.

Sözü Rabbimize bırakalım:

“ Ey Peygamber; Ey Yükümlü insan insanlara sor: Eğer biliyorsanız söyleyin bakalım, bu yeryüzü ve onda bulunan varlıklar kimindir?
“Allah’ındır” diyecekler. Sen de şöyle de:

Öyle ise siz hiç düşünüp öğüt almayacak/azgınlıklarınızı sonlandırmayacak mısınız?
de.” (Müminûn 85…)