Biz Müslümanız, Rabimizin insanlığa son mesajlarını içeren Kur’ân’ı hayat düzeni edinen insanlar olarak Postmodernizmin “Tükettiğin kadar varsın! Tükettiğin kadar mutlusun!” şeklinde uydurduğu büyüleyici yalana itibar edemeyeceğimiz açıktır.

Dilediğimiz Kadar Değil İhtiyacımız Kadar Tüketmeliyiz

Allah, bütün taşınır ve taşınmaz malların yaratıcısı ve sahibidir. Bize yalnızca ve de sınırlı olarak yararlanma hakkı verilmiştir.

Biz Rabbimizin koyduğu ölçülere göre ve diğer insanların haklarına tecavüz etmeden yani faiz, rüşvet, karaborsa, işçiyi ve işvereni sömürü, içki kumar ve fuhuş işletmeciliği ve hileli üretim gibi yollara başvurmadan kazanmakla yükümlüyüz,

Bunun gibi Rabbimizin koyduğu ölçülere göre harcarız/ tüketiriz. İslamî kurallara aykırı ve gereksiz harcama olan israf bize haram kılınmıştır. Bir dere kenarında abdest alırken bile gereksiz su harcayamayız.

Toplumsal şartlara göre lüks tüketim ve modern azgınlık türü olan marka düşkünlüğü gibi yönelişler de biz yasaklanmıştır.

Ne var ki nefsimiz ve bakmakla yükümlü oluğumuz insanların ihtiyaçlarını karşılamak hususunda sıkılık da yapamayız. Aksi takdirde ruhen fakirleşir, toplum ekonomisine zarar verir, bir çok zaruri maddenin üretilemeyişine sebep oluruz. Bu sebepledir ki savurganlık yanı sıra cimrilik de de biz yasaklanmış olup orta yolu benimsememiz şöylece emredilmiştir:

“Rahmetli ile bütün varlıkları kuşatan Allah’ı razı olduğu kulların bir vasfı da şudur: Onlar mallarını harcayacakları zaman ne kendilerini ve ailelerini muhtaç duruma düşürecek şekilde savurganlık yaparlar, ne de mala mülke aşırı bir tutkuyla bağlanıp cimrilik ederler; onların harcamaları, bu ikisi arasında ölçülü ve dengelidir. “ (Furkan 67)

Konumuza dönersek biz Müslümanlar ”tükettiğin kadar varsın” yargısını, ret edilmesi gereken bir batıl olarak görürüz.

Yüce Allah, yarattığı bütün canlıların yeme-içme, barınma ve kullanacakları eşya anlamına rızıklarını üstlenmiştir. Bilimsel tahminlere göre birkaç milyonu aşan canlı türlerinin her birinin ihtiyaçları karşılanmaktadır.

Eğer bizler zalim sömürücülere fırsat vermez ve onların, canlıların yaşam alanı olan doğayı tahriplerini engellersek yaşam problemi kalmaz.

Hulasa tükettiğimiz kadar var değiliz ama ihtiyacımız kadar harcamakla yükümlüyüz. Bu gibi harcamalar da Rabbimizin buyruğu olduğu için huzurumuzu sağlayıcı ibadettir.

Tükettiğimiz Kadar Mutlu Olma Yalanı

Allah’ın rızasına ve ebedî cennetlere yönelik toplumcu bir insan olarak yaşamanın dışında insana mutluluk sağlayacak hiçbir şey yoktur.

Harcayarak mutlu olacaklarını sanan insanlar, budalaca harcamaları sonucunda tüketecekleri başka pek bir şey kalmayınca yanılgılarını daha derin den kavrayabilmektedir. Çünkü ne derece aşırı gidilirse gidilsin zaten sınırlı olan ihtiyaçlar ve harcamalar ölümü öldürememekte, kaderle örülü olan ölüm gelinceye kadar sağlığı da garanti edememektedir.

Sosyal çevremize üstünlük sağlama amacıyla yapılacak harcamalar ise ruhumuzu yaralarken yalnızlığı da artırmakta, mutlu kılma bir tarafa mutsuzluğa da yol açmaktadır.

Müslümanca Yaşamanın Amacı Ne Ola Ki?

Allah’ın son elçisi Hz. Muhammedin ve tebliğ ettiği İlahi Kitap Kur’ân’ın izinde Müslümanca yaşamanın amacı ne ola ki?

Ebedî kayıplar ve istıraplar sebebi olacak  “Tükettiğin kadar varsın! Tükettiğin kadar mutlusun!” türü batıllardan da korunmak değil mi?

Kurallarına göre yaşamaksızın yalnızca Müslümanım demekle dünyada da, ahirette de yaşanabilecek mutluk yoktur.

Mutluluğun kaynağı olan Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:

“ Erkek olsun kadın olsun, her kim Allah’a ve âhiret gününe inanarak İslam ve insanlık çizgisinde iyi ve yararlı işler yaparsa, onlara hem bu dünyada hem de âhirette mutlu bir hayat yaşatacağız ve onları, yaptıkları işlerin en güzeli olan Cennet nimetleriyle ödüllendireceğiz. “ (Nahl 97)