Hz. İbrahim aleyhisselamın Nemrudun ilahlık iddiasına karşı; “Rabbim güneşi doğudan getiriyor, gücün yetiyorsa sen de batıdan getir” diyerek onun aczini suratına vurmasına karşılık, peygamberinin sözünü sadık çıkarmak için Cenabı Hakkın kıyametten önce güneşi batıdan doğuracağı rivayet edilmiştir. 

Şüphesiz istikbale dair olan rivayetlerin bir zahiri, bir de hakiki manaları vardır. Nasıl ki ahir zamanın dehşetli şahsı hakkında onun alnında “haza kâfir” yazılacağı rivayet edilmiştir. Her ne kadar bu rivayet, o şahsın her fiili ile İslam’a darbe vuracağını ifade etmişse de yine hakiki olarak onun alnında herkes göremese de bu yazının bulunacağını ifade eder. Çünkü zahir de asıl manaya ters düşemez. Ancak herkes için bilinebilir olmaz.

Güneşin batıdan doğması aşikâr bir kıyamet alameti olarak bilinir. Çünkü bu hadise ile tevbe kapısı kapanır, sebepler artık vazifesini bitirir. Sünnetullah tabir edilen kanunlar geçerliliklerini yitirir, imtihan vesilesi için kapalı olan perdeler açılır. 

Fakat hadislerin rivayetlerinde bazen her asra bakan yönler olduğu gibi bu rivayetin, şüphesiz bir kanaat olarak, asrımıza bakan yönü de uzaktan uzağa görünüyor. Maddeten güneşin batıdan doğmasının yanında bazı yorumların bu manaya ilaveten batının Müslüman olması şeklinde ortaya çıktığını çok kişiden gözlemlemek mümkündür. 

Aslında Yahudilerin bir ağaç arkasına saklansa bile o ağacın Yahudi’yi ele vereceği ile ilgili rivayet herkesin malumudur. Ancak burada ilginç bir şey var. Bu hadis Yahudilerin büyük bir katliama uğrayacaklarını haber veriyor ve bu haberden bu katliamı Müslümanların yapacağı gibi bir mana anlaşılıyor. 

Fakat tarihin hiçbir döneminde Müslümanlar soykırım yapmamıştır, kaldı ki, bu Yahudi katliamı kıyametten önce olacağına göre şer’an bir soykırım yapılması Müslüman için mümkün değildir. Müslümanların Yahudi bölgelerine girip gördükleri Yahudi’yi öldürmesi pek mümkün görünmüyor çünkü şeriatın böyle bir katliama izni yoktur. Ancak öldürenler öldürülebilir ki, bu da soykırım ya da hadiste haber verilen katliama uymaz. 

Öyleyse bu durumda hem Yahudilerin katledilmesi, hem de şer’an bunun mümkün olmaması büyük bir soru işareti bırakıyor. Acaba bu katliamı Müslümanlara yardım olarak yapacak olan galeyana gelmiş Hıristiyan bir millet olabilir mi? Malum, onlar bu konuda çok beceriklidirler. 

Bu mesele gayba dair olduğu için kanaatten öteye geçmez. Ancak, tekerrürden ibaret olan tarihin değişmez düsturları olarak sürekli cereyan etmesinden anlaşılan bazı meseleler var ki, eğer tüm Yahudiler cinayetle yargılanmayacaksa, bu katliamı henüz Müslüman olmamış, fakat bugün Amerika’nın İsrail’e sahip çıkması gibi Müslümanlara sahip çıkacağını ilan edecek olan bir gayrimüslim devletin yapacağını tahmin etmek zor değil. Hususan Hıristiyanların Yahudilere olan ezeli düşmanlığı Müslümanların gayreti ile birleşebilir ve Yahudileri halletmek görevini üstlerine alabilirler ki bu durum kıyametin kopması gerçekleşmeden önce başka türlü gerçekleşemez. 

Hıristiyanların düşmanlığı sadece dini bir düşmanlık olmayacak gibi. Çünkü batı medeniyeti menfaat üzerinde dönen bir medeniyettir. Tüm sermayeyi kontrol eden Yahudi’nin kendilerini köleleştirdiğini fark etmeleri önce kendi ülkelerinde Yahudi karşıtlığı bir şiddete, sonra da Amerika’nın İsrail’e şartsız desteği gibi Müslümanlara şartsız desteğe dönebilir. 

Medyasından gıdasına kadar her alana el atmış olan Yahudi’nin, devletleri kendi menfaatleri için gerektiğinde savaşa sokmaları ve sırf biraz daha silah satabilmek için o milletin insanlarının ölmesine neden olduklarının bilinmesi, Yahudilere karşı tahmin edilmedik bir vahşeti doğurabilir. Son dönemde onlara hizmet eden medyanın mutlak kontrolünü gerçekleştirememeleri, insanların doğru haberi başka kaynaklardan da öğrenebilme imkânlarının doğmuş olması onlar için sonun başlangıcı demektir. Yavaş yavaş 1930’ların Almanya’sı gibi tüm milletler Yahudi karşıtlığında birleşebilir. 

Şüphesiz Allah nurunu tamamlayacaktır. Bazen olur ki bir “racul ul facir” ile de dinine hizmet ettirebilir. Bu “racul ul facir” henüz Müslüman olmamış bir devlet de olabilir. 

Ya da Yahudilerin henüz bilinmeyen ve tüyler ürperten bir sırları ortaya çıkabilir ki, vaktiyle Avrupa’da böyle olmuştu. Ne olduğunu, ne olacağını bilemeyiz. Fakat fıtraten tüm milletlere düşman olan bu güruhun yaptığı veyahut yapmaya devam ettiği bir alçaklık deşifre edilebilir ki her asırda yapılan Yahudi katliamına bu sefer bu dehşetli sırları sebep olabilir. Sonuçta mücessem düşmanlık demek olan bir ruha sahipler. 

Onları Kur’an uyardığı gibi, kendi inançları da her asırdaki katliamların nedenini azmaları olarak bildiriyor. Biliyorlar fakat ebu cehil gibi inatlarından vazgeçmiyorlar. Aşk ile yapıştıkları dünyayı kimseyle paylaşmak niyetinde değiller. Her nerede olurlarsa olsunlar, binlerce yıllık geleneklerinde olduğu gibi, o yaşadıkları coğrafyayı perişan etmekten vaz geçmiyorlar.

Şu anda Filistin’de yaptıkları da aslında sırf bir Filistin meselesi değildir. Arz-ı Mev’ud inancı ile “köle hayvan” yani “goyim” olarak gördükleri insanlara karşı, o insanlar kim olursa olsun yürüttükleri bir safsatadır. Bu topraklarda Hıristiyanlar da yaşasaydı durum değişmeyecekti. Yine kemikle besledikleri devlet başkanları ile aynı fiili icra edeceklerdi. 

Bu batıl davaları için önce Filistin, sonra Lübnan, Ürdün, sonra Suriye, sonra Türkiye olmak üzere kanlı davalarına devam etme niyetindedirler. Her devlet içindeki azınlıkları o devlet yıkılıncaya kadar destekleyecek, sonra onları da yok edecektir. Tabi şüphesiz insanlar onları daha önceden ortadan kaldırmazsa..

Bu mesele sırf Filistin meselesi olmadığı gibi, sırf İslam dünyasının da meselesi değildir. Öyle görünüyor ki yavaş yavaş bu dava insanlık davasına doğru seğirmektedir. Hatta ilginçtir, İslam dünyasının davasından çok Hıristiyan dünyasının davası gibi, orada daha ciddi protestolar yapılmaktadır. Kim bilir belki de ..

Elbette ki her ne kadar insanlık davasına doğru seğirse de şu anda katledilen masum Müslümanlardır. O katliamı yapanların Âlemlerin Rabbinin ne zaman gazabına uğrayacaklarını bilmiyoruz. 

Ara ara yeryüzünde Müslümanların yaptığı her savaş bazen cihat anlamını taşımayabiliyordu. Usul veya amaç olarak her savaş şehitlikle neticelenir mi bilinmeyebiliyordu. Fakat şu anda Filistin’deki savaş hiç sorgusuz İslam dünyası için “cihat” anlamı taşımaktadır. Ölenlerin şehit olduğu muhakkaktır. Belki de bu kadar açık ve net bir şehitlik savaşı çok nadir olabilir ki, saflar çok net, sonuç çok net. Filistin’den cennet kokusu geliyor.