Kur’ânî Bir Yaklaşım

Hac, İhrama girme, İhram yasaklarına uyma, Arafat ve Müzdelife’de Vakfe, Şeytan sembollerini taşlama, saç kesme, Kurban, Tavaf ve Sa’y görevlerinden oluşmaktadır.

Nasıl yapılacağını açıkladığımız bu görevleri Kur’ân çizgisinde nasıl anlayabiliriz ve yorumlayabiliriz?

İslam bütün varlıkların yaratıcısı ve tüm güzelliklerin kaynağı olan Allah’ın

insanlar için koyduğu ve Peygamberleri aracılığıyla gönderdiği ilâhî düzendir.

Hac, nihaî şekli Hz. Muhammed’in tebliğ ettiği Kur’ân’la belirlenen İslâm’-

ın özetidir ve bu özetin ömrün hulâsası olan Hac günlerinde yaşanmasıdır.

Hac İslâm’ın özetidir. En güzel kıvamda yaratılan insanın Kader Senaryosu’na göre şekillenen yaratılış macerası bilinmeden İslâm anlaşılamayacağı gibi, onun özeti olan Hac da kavranılamaz.

İnsanın yaratılış macerasını Kur’ân’a göre 7 perde halinde sunmaya çalışacağız:

1. Perde

Yüce Allah, ibâdetle yükümlü Halîfe varlık olarak ilk insan Âdemi yaratacağını Meleklerine bildirir. Onlar da yeryüzünü ifsat ederek başta temel haklar ve özgürlükler olmak üzere ilâhi buyrukları çiğneyecek ve kan dökecek; bir diğer anlatımla Füsûk yapacak bir canlı mı yaratacağını sorarlar:

“Şu gerçeği de hatırlayın. Rabbin Meleklere, -Ben yeryüzünde bir Halîfe; yasalarımı uygulayıp uygulatacak bir varlık olarak Âdemi/insanı yaratacağım, demişti.

Onlar da Seni övgüyle yüceltir bütün eksikliklerden beri kılarken orada bozgunculuğa yol açacak ve kan dökecek (Füsûk yapacak) birini mi yaratacaksın, dediler. Allah da onlara sizin bilmediklerinizi Ben

bilirim, buyurdu.”1

2.Perde

Allah insanı yaratır. Füsûk yapacak olmakla nitelendirdikleri ilk insan Âdem’e saygı secdesine varmalarını (onun yüceliğini tanımalarını) Meleklerine

emreder:

“Hatırla. Rabbin Meleklerine şöyle demişti: Ben kuru çamurdan, şekil verilebilir özü kara balçıktan ölümlü bir varlık olan (Âdem)’ı yaratacağım. Ona şeklini verip Ruhum’dan üflediğim zaman onun önünde saygı secdesine varın.”2

3.Perde

Yaratılış özellikleriyle Meleklerle ortak vasıflar taşıyan ve Âdem’e secde emrine muhatap Cin’lerden olan İblîs secdeye varmaz. Toprak menşeli yaratık olan Âdem’den üstün olduğu gerekçesiyle baş kaldırarak Cidal yapar. Cidal yaptığı için de aşağılanır, yerilir, lanete uğratılır, taşlanmaya mahkûm edilerek ilâhi huzurdan kovulur. 3

Talebi üzerine Allah tarafından İblîse Kıyâmet Günü’ne kadar yaşama ve iddia ettiği gibi Âdem oğullarının saygı secdesine layık halis ve de şükredici kullar olamayacaklarını kanıtlama ruhsatı verilir.

Kur’ân bu olaylar dizisini değişik sûrelerde farklı boyutlarıyla anlatır. Sâd sûresinde ise şöyle buyrulur:

“Allah saygı secdesine varmayan İblîs’e sorar:

– Ey İblîs! Ellerimle yarattığım (Âdem) önünde seni secdeye varmaktan alıkoyan nedir? Büyüklendin mi? Yoksa sen gerçekten kendini üstün görenlerden misin?

İblîs de şöyle der: Ben ondan daha yüceyim. Çünkü, Sen beni ateşten, onu ise çamurdan yarattın. Allah da onu şöylece yerer:

– Madem ki emrime boyun eğmedin, bulunduğun yerden çık. Sen (tarafımdan)  taşlanmaya mahkum edildin. Kıyâmet Günü’ne kadar lanetli olarak kalacaksın. Mahkum edilerek İlahi Rahmet’ten kovulan İblis yakarır:

-Ey Rabbim! O halde insanların diriltilecekleri güne kadar bana süre ver. Allah, kendisine, “Sen katımda bilinen o güne kadar süre verilenlerdensin,” buyurunca İblîs şöyle der:

– Senin yüceliğine andolsun ki ben Senin gerçek kulların dışındakilerin hepsini azdıracağım. Allah da şu duyuruda bulunur:

-…Ben de gerçeği, değişmez hakikati bildiriyorum; andolsun, Ben Cehennemi seninle ve sana uyanlarla birlikte dolduracağım.4

4.Perde

Allah, Âdemi ve eşi Havva’yı Cenet’e koyar. Onlara diledikleri gibi yiyip içmeleri, fakat İblîs’i düşman tanımaları ve gösterilen ağaca yaklaşmamaları, -en doğrusunu Allah bilir- Kur’ânî anlatımla Refes yapmamaları (cinsel ilişkiye girmemeleri) şöylece emredilir:

“Ey Âdem! Bu İblîs senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın sizi (bulunduğunuz) cennetten çıkarmasın, sonra mutsuz olursun.” 5

“Ey Âdem! Sen eşinle birlikte cennete iyice yerleş, orada ikiniz de dilediğiniz gibi bol bol yiyin. Ama şu ağaca asla yaklaşmayın. Nefislerine zulmedenlerden olursunuz.”6

5.Perde

Kendisine şer aşılama yetkisi verilen İblîs, Âdemle Havva’nın konulduğu Cennet’e gelir. İlk icraatını yaparak Âdem’i etkiler, sonra da ilâhi yasağı çiğnettirerek onları yasaklanan ağaçtan yedirir; Refes yaptırır.7

Saptırıcı ilk görevini yapan İblîs ve onun Allah’a isyan ettirici telkinlerine uyan Âdem’le Havva bulundukları cennet’ten çıkarılırlar. İblîs’le birbirlerine düşman olarak hayatlarını sürdürecekleri yere indirilirler.

“Şeytan orada onların ayaklarını kaydırır ve böylece onları içinde bulundukları cennetten çıkarır. Bunun üzerine Biz onlara (Âdem’e, Havva’ya ve İblîs’e) şöyle dedik:

Birbirinize düşman olarak inin, yeryüzü belli bir süreye kadar sizin için bir barınma ve geçinme yeri olacaktır.”8

6.Perde

Kur’ân’ın işaretlerine göre, sürülen Âdem’le Havva, Mekke’de Arafat’ta hayata başlarken İblîs de Mina‘da mekân tutar ve nesillenir ve orayı yönetim merkezi edinir.9

(Âdem’le Havva yaptıkları Refes’ten ötürü) pişman olurlar ve yürekten şöylece tövbe ederler:

“Rabbimiz! (emrine aykırı giderek) nefislerimize zulmettik. Bizi bağışlamaz, bize merhamet etmezsen kayba uğrayanlardan oluruz.”10

7.Perde

Tövbeleri kabul edilir. Allah tarafından onlara ve onların şahsında Ademoğullarına Peygamberler aracılığıyla İslâm Hidayeti geldiğinde, ona inanıp uyacaklara korku ve hüzün duymayacakları ve Cennet’le mükâfatlandırılacakları vaadi yapılır.

Yaradan’ın egemenliğini tanımayıp buyruklarını yalanlayacakların da Cehennem’lik olacakları bildirilir:

“…Benden size hidayetim olan İslâm geldiğinde, ona uyacaklara hiçbir korku olmayacaktır ve onlar asla üzülmeyeceklerdir. Ancak inanmayanlara ve âyetlerimi yalanlayanlara gelince, onlar da ateş halkı olacaklar ve orada ebedi kalacaklardır.”11

Böylece İslâm Dîni, ilk insan topluluğuna Peygamber kılınan Hz. Âdem aracılığıyla insan hayatına girer.

Yukarıda özetlediğimiz Kur’ânî açıklamalar doğrultusunda ifadelendirilirse insana İslâm’la yüklenen ana görevler şunlardır:

A– Allah’ın hidayeti olan İslâm’ı kabul etmek.

B– Yeryüzünü ifsat ile başta haklar ve özgürlükleri çiğneyerek ve kan dökerek Füsûk yapmamak.

C– İblîs gibi Yaratan’ın buyruklarına eleştirel bir mantıkla baş kaldırarak Cidal’de bulunmamak.

D– Yasaklanan Refes türü ilâhi buyruklara aykırı davranarak Cennet’ten çıkarılmaya neden olacak şekilde Şeytani telkinlere uymamak. Uyulması

halinde tövbe etmek.

E– Kader programı gereği insanlara şer aşılama ile görevlendirilen İblîs’i ve ona bağlı Cin ve insan şeytanlarını düşman bilmek.

F– Yukarıda özetlenenler yanı sıra Allah’a hamd ile O’nu tesbîh ve takdîs ederek yaratılış sebebimiz olan İbâdet görevimizi yapmak.

Altın maddede özetlenen bütün bu vazifeleri yaparak da Allah’ın rızasını ve O’nun ebedî Cennet’lerini kazanmaktır.

Hac bu ana İslâmî görevlerin yaşanmasıdır. Bunun içindir ki Hac İslâm’ın özetidir.

Allah’ın, kendisini birleyen kulları için İslâm’ın özeti olarak yüklediği Hac, ihrama girmekle başlar. Hac’la kişi erkek olarak Âdem ve kadın olarak Havva rolüne çıkarılır. İhram yasakları ile Ona yaratılış, Cennet’ten çıkarılış ve İblîs’le birlikte sürülüş macerası yaşatılır. Bunun için o, insanlık hayatı ve yükümlülüğünün başladığı Mekke- Mina –  Arafat çizgisine yöneltilir. Ona Cennet’e dönüş için yaratılış amacı olan İbâdet’in ancak İslâm’la gerçekleştirilebileceği gerçeği öğretilir.

Hac İhramla Başlar ve Yasaklarıyla Devam Eder

Hac ihramlanma ile başlar ve ihram yasaklarına uyularak sürdürülür.

Kur’ân’ın koyduğu ve Hz.Peygamberin örneklendirdiği İhram Yasakları Refes, Füsûk ve Cidal’dir.12

Refes: Kişinin eşi ile sevişmesi ve cinsel ilişkiye girmesidir. Bu yasak kişinin yalnızca kendisine yöneliktir.

Füsûk: Genelde Allah’a isyandır. O’na itaat etmemektir. Özelde ise temel hak ve özgürlükleri çiğnemek ve cana kıymaktır. Bu yasak genelde diğer insanlara ve doğaya dönüktür.

Cidal: İse İblîs’de örneklendiği üzere Allah’ın emirleri ve yasaklarını eleştirmek; uygulanmalarına gerek olmadığı mantığını işletmektir. Cidalin Kur’ân’daki aslî anlamı budur.13 Bu yasak da Allah’a karşıdır.

Hac Görevlerinin Anlamı

a- Kişi ihrama girerek Allah’ın gönderdiği İslam hidâyetini kabul ve bu kabulü sembolize eden Telbiye ile Hac’ca başlamış olur.

b- Füsûk’tan sakınarak Meleklerin zannettiği gibi yeryüzünde haklar ve özgürlükleri çiğnemeyeceğini, bir diğer anlatımla bozgunculuk yapıp kan dökmeyeceğini, üstelik küçücük bir canlıyı öldürmeyeceği, bitkiciği koparmayacağı ve üzerinden bir kıl bile yolmayacağını kanıtlar.

c- O, Cidal’den kaçınarak İblis gibi maddeci bir mantıkla Yaratanın buyruklarını eleştirmeyeceğini fiili olarak açıklar.

d- İhramlılığı süresince eşle sevişmek ve ilişkiye girmek olan Refes’ten uzak kalarak da Âdem’le Havva’nın ilâhi yasağı unutarak cennetten çıkarılmalarına neden olan eşle cinsel ilişki hatasına düşmeyeceğini ispatlar.

Böylece yukarıda açıklanan dört ana İslâmî görevi yapmış olur.

İhram yasaklarına uyan kişi, haccın ilk ana görevini yapmak üzere insanlık hayatının başladığı Arafat’a gider. Evrensel nitelikli bir insanlık kongresi olarak dirilişi ve Kıyâmet ictimaını da çağrıştıran Arafat Vakfesi’nde hazır bulunur.

İhram’ın Füsûk nitelikli yasaklarından sakınarak Meleklerin bozgunculuk yapıp kan dökecekleri şeklindeki yanılgılarını kanıtladığı için de Arafat’ta Allah’ın Meleklerine karşı iftihar ettiği kullar arasına girer.

Peygamberimiz şöyle buyurur:

“Arefe günü geldiğinde Yüce Allah rahmetiyle dünya semasını kuşatır. Arafat’ta toplanan kullarıyla meleklerine karşı övünür…”14

e- Âdem veya Havva rolündeki kişi, Arafat’tan sonra Baş şeytan İblîs’in yerleşim ve yönetim merkezi edindiği Mina’ya bilgili ve bilinçli olarak gelir. Hz. Adem’in şahsında insana yönelik saygı secdesi emrine aykırılığı sebebiyle Allah’ın recme (taşlanmaya) mahkûm ettiği İblîsi, Allah’ı zikrederek Hac görevi olarak taşlar.

Onu, küçümsediği toprak kökenli Âdem oğlu olarak çakıl taşı türü topraktan bir madde ile ve cihad rûhuyla taşlar. İblîs’in yönetiminde insanlara şer aşılamak için görevlendirilmiş olan küçük ve büyük Şeytan sembollerine de taş yağdırır.

O, taşlaması ile Cin şeytanlarının ve şeytanlaşmış insanların, ilkeler ve kurumların düşman edinilmesi, izlerinden gidilmemesi ve insana saygı duyulması ile ilgili cihad nitelikli ilâhi emirleri uygulamış olur. Yaratan’a karşı Cidal’den kaçınma şuuruyla donanır. Böylece kişi İblîs’i ve ona bağlı şeytanları taşlayıp düşman bilmekle de bir diğer ana İslâmî görevi yapmış olur.

Kişi, Hac öncesi döneminin günahlarından arındıracağı inancıyla saçlarını keser-kısaltır. Erdirildiği hac yapma nimetinden ötürü Allah’a şükretmek için kurban keser. Kurbanı ile kurbiyet kazanır; Rabbine yaklaşır.

f- Âdem ve Havva olarak son ana İslâmi görevini yapmak için Mina’dan Mekke’ye iner. O, en güzel kıvamda yaratılmış varlık olarak yüceliğini koruyabilmenin ve Cennet’e dönüş yapabilmenin ancak Allah’ın buyruklarına itaatle sağlanabileceği inancıyla Allah’ın varlığı, birliği ve rızasını temsil eden Kâbe’yi tavafa yönelir.

Allah’a hamd ile O’nu Tesbîh ve Takdîs ederek ibadet görevini yapmak için Tavaf’a başlarken yapacağı tekbirli selamlama ile görevli meleklere özel kulluk görüntüsü verir ve kulluk sözleşmesi imzalar.

Tavafıyla, hayatını halkla birlikte ibâdet bilinciyle yaşayacağının uygulamasını yapar. Çokluğu yansıtan dönüşleriyle Allah’a kulluğunu bir ömür boyu sürdüreceği bilincini pekiştirir. Tavafın ilk üç dönüşünde güç yansıtıcı dönüşleriyle yaşadığı toplumda kuvvetli olmanın gerekliliğine inancını yeniler.

Bir önceki köşe ile Hacer’ül-Esved köşesi arasında Hz. Peygamberin yaparak örneklendirdiği Kur’ân öğretisi olan duâ ile birini diğerine feda etmeden dünya ve âhiret güzelliklerini birlikte ister.

Kulluğunu sürdürebilmesi için göstermesi gereken sabrın eğitimini almak üzere siyahî bir cariye ve de sabır âbidesi olan Hacer’in manevi izinde Sa’ye koyulur.

İslam’ın özeti olan haccını yapan kişi, kulluk şuuru içinde yaşayacağı andını pekiştirmek için Vedâ Tavafı’nı yapar. Allah’a hamd ile O’nu tesbîh ve takdîs etme ana İsâmî görevini de yapmış olarak Mekke’den ayrılır.

Yukarıda değinildiği üzere İslâm’ın özeti olan Hac’la, Onun yüklediği ana görevler örtüştüğünden İslâm’ın bütününün sağladığı günahlardan arınıp Cennet’e girmeyi Hac da sağlar.

Bu gerçek Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed tarafından şöylece müjdelenmiştir:

“Bir kimse Allah’ın rızasını amaç edinerek Hac yapar ve Hac sırasında ihramlı iken cinsel eylemlerden ve de günah işler ve sözlerden sakınırsa o, anasının onu doğurduğu günkü kadar günahsız olur.”

“Kabul olunacak haccın mükâfatı hiç şüphesiz Cennet’tir.”15

Böylece hacı İslâmî çizgide dünya ve âhiret mutluluğuna talip olarak yepyeni bir hayata başlamak üzere yurduna döner.

DİPNOTLAR 

1) Bakara, 30;

2) Hıcr, 28-30;

3) Araf, 13, 18, Hıcr, 34-35;

4) Sad, 75-85;

5) Taha, 117;

6) Bakara, 35;

7) Araf, 20-22;

8) Bakara, 36;

9) A. İmran, 59, 33, 96, Şûra,7;

10) Araf, 23;

11) Bakara, 38-39;

12) Bakara, 197;

13) Hac 3, 8, Mü’min 56;

14) İ. Mace Hn. 3014;

15) Buhari, Hac B.Muhsar, M. Zevaid 3/207.

Ayrıntıları ve sorulabilecek soruların cevaplarını öğrenebilmek için “Hac ve Umre Yüceliğe Çağrıdır” isimli eserimizin “İkinci Kitabı”nı okumanızı tavsiye ederiz.