Siyonist katiller Gazze’deki Filistinlilere uyguladıkları vahşete muharref Tevrat ve İncil’den alıntılarla bir din kılıfı giydirmeye çalışsalar da orada bizzat onlara karşı yükselen gür sesler, asil öfkeler ve yaman ilençler de vardır.
Hz. İsa’nın, -Matta tarafından yazılan İncil’de- Ferisilerin ve din adamlarının şahsında o günkü Yahudi toplumsal hayatı üzerine yaptığı eleştirileri ihtiva eden bir vaazı bunun tipik örneklerindendir.
Okurlarıma Nisan 2017’de hatırlattığım söz konusu vaazı, “Tekrar da takdire dahildir” diyerek bugün yeniden iletiyorum.
İncil’in kimi çevirilerde “Vay Halinize” ara başlığı altında verilen bu vaazında Hz. İsa şunları söylemektedir:
“…Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler. İkiyüzlüler! Göklerin Egemenliğinin kapısını insanların yüzüne kapıyorsunuz: ne kendiniz içeri giriyor ne de girmek isteyenleri bırakıyorsunuz!
Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler! İkiyüzlüler! Tek kişiyi dininize döndürmek için denizleri, kıtaları dolaşırsınız. Dininize döneni de kendinizden iki kat cehennemlik yaparsınız.
(...) Siz nanenin, dereotunun ve kimyonun ondalığını verirsiniz de Kutsal Yasa’nın daha önemli konularını -adaleti, merhameti, sadakati- ihmal edersiniz. Ondalık vermeyi ihmal etmeden asıl bunları yerine getirmeniz gerekirdi. Ey kör kılavuzlar! Küçük sineği süzer ayırır, ama deveyi yutarsınız!
(...) Bardağın ve çanağın dışını temizlersiniz, oysa bunların içi açgözlülük ve taşkınlıkla doludur. Ey kör Ferisi! Sen önce bardağın ve çanağın içini temizle ki, dıştan da temiz olsunlar!
(...)Siz dıştan güzel görünen, ama içi ölü kemikleri ve her türlü pislikle dolu badanalı mezarlara benzersiniz. Dıştan insanlara doğru görünürsünüz ama içte ikiyüzlülük ve kötülükle dolusunuz.
(...)Peygamberlerin mezarlarını yapar, doğru kişilerin anıtlarını donatırsınız. ‘Atalarımızın yaşadığı günlerde yaşasaydık onlara uyup peygamberlerin kanına girmezdik’ diyorsunuz. Böylece peygamberleri öldürenlerin torunları olduğunuza kendiniz tanıklık ediyorsunuz. Haydi atalarınızın başlattığı işi bitirin.
Sizi yılanlar, engerekler soyu! Cehennem cezasından nasıl kaçacaksınız? İşte bunun için size peygamberler, bilge kişiler ve din bilginleri gönderiyorum. Bunlardan kimini öldürecek, kimini çarmıha gereceksiniz. Kimini havralarınızda kamçılayacak, kentten kente kovacaksınız. Böylelikle doğru kişi olan Habil’in kanından, tapınakla sunak arasında öldürdüğünüz Berekya oğlu Zekeriya’nın kanına kadar, yeryüzünde akıtılan her doğru kişinin kanından sorumlu tutulacaksınız. Siz doğrusunu söyleyeyim, bunların hepsinden bu kuşak sorumlu tutulacaktır.
Eu Yeruşalim! Peygamberleri öldüren, kendisine gönderilenleri taşlayan Yeruşalim! Tavuğun civcivlerini kanatları altına topladığı gibi, ben de kaç kez senin çocuklarını toplamak istedim ama siz istemediniz.
Bakın eviniz ıssız bırakılacak!
Size şunu söyleyeyim: ‘Rabbin adıyla gelene övgüler olsun!’ diyeceğiniz zamana kadar beni bir daha görmeyeceksiniz.”
Hz. İsa, 30’lu yaşlarında söylemiş bunları, yani yaklaşık olarak bundan iki bin yıl önce.
Biz bunlara “ayet” olarak bakmıyoruz. Çünkü “velev ki ayet bile olsalar”, Tevrat ve İncil’in kitap olarak Kur’an tarafından neshedilmiş olmaları nedeniyle, bizim nezdimizde inanç (din) planında bir geçerlilikleri bulunmuyor. Sadece, Hz. İsa’ya mal edilen bu sözlere, belirlemelere, yorumlara ancak hakikatle irtibatı, kendi zamanını aşan bir gerçekliğin ifadesi olması bakımından itibar ediyoruz.
Bu manada, Hz. İsa’nın, din-Tanrı-insan-toplum ilişkileri açısından otuzlu yıllarda dile getirdiği toplumsal problemler, doğrudan bugüne mahsus problemlerin tarihsel karşılıklarına dönüşüyor. Çünkü, Yeni Haçlı Seferleri’nin mantığında, Siyonistlerin 1900’lü yılların başından beri Filistin’de sürdürdükleri işgal ve zulümde ortak bir etki ve bir işleyiş görünüyor.
Ancak, biraz daha geriye çekilerek, Hz. İsa’nın yukarıdaki sözlerinde dile getirdiği hakikatlerin, tek bir Tanrı’nın varlığına inanan herkese yönelik olduğunu düşünürsek, bizlere de onun öfkesine ve ilencine neden olan tarihi suçlardan, şimdiki zamanda bir pay düştüğüne hükmetmemiz ve hatta bunları vahiy olmaları değil, hakikat olmaları nedeniyle, Yahudilerden ve Hristiyanlardan daha çok önemsememiz gerekiyor.
Orada daracık bir toprak parçasında Siyonist katiller çocukları, kadınları, silahsız gençleri ve ihtiyarları katlediyorlar.
Elbette ki Siyonist katiller Hz. İsa’nın vaazında da vurgulanan şekliyle geçmişte, şimdi ve gelecekte bu suçları hep işleyecekler.
Ya bizler! Ya bizler ne yapacağız?
Bunu düşünürken sorumluluk yüküyle saçlarımız ağarmıyorsa, kendimizi nerede konumlandıracağız?