Pfizer&BioNTech, aşılarının öldüreceğini biliyordu! Kendi verileri, şok edici sayıda ölüm ve yan etkiler artık resmi olarak orta yerde duruyor!...

Her şey ABD Teksas Bölge Yargıcı Mark T. Pittman’ın, ABD'de 75 yıl boyunca halka açıklanmaması için FDA’nın (Gıda ve İlaç Dairesi) Pfizer&BioNTech ile daha önce anlaştığı belgelerin saklanmasını sekiz ay içinde serbest bırakılmasını emretmesi ile başladı. (bkz) Konu kamuoyu tarafından bilinince bu sefer FDA 10 çalışanı olduğu için başvuruları değerlendiremediğini açıkladı. Güya FDA’nın belgeleri incelemesi 50 yıldan fazla sürecekti. Yani mızrak çuvala sığmıyordu.

Dünya insanlarını  mRNA sıvısı zerk edeceksin, sonra da sıvılar ile ilgili verilerin ki bunların arasında ölümcül olanlar da var, veri çok elemen az diye kamuoyunu bilgisinden kaçıracaksın. Ama kaçıramadılar. Pfizer&BioNTech belgeleri ilk olarak siber saldırıyla sızdırıldı… EMA’nın (Avrupa İlaç Ajansı) İnternet sitesine 40 megabayttan fazla gelen gizli bilgiler yayınlandı. Karanlık ağda, birkaç gazeteci de dahil olmak üzere İngiliz Tıp Dergisi sızıntının kopyalarını gönderdi.

Pfizer&BioNTech Kutsal Sıvı mı?

Ürkütücü olan ise belgelerde en az 1.223 ölüm vardı. Ve bu ölümlerin hiçbirisi başta İngiltere NHS (Ulusal Sağlık Sistemi) veya dünyadaki sağlık kuruluşları, medya ve hükümet sürekli aşılar, “güvenli ve etkilidir” propagandası ile gizleniyordu. Onlar için Pfizer&BioNTech kutsal sıvıydı. Eleştirmek, sorgulamak  günahtı.   

Ancak Pfizer belgeleri, “aşı karşıtları” olarak ayrıştırılan insanların tepkilerine, endişelerine gerek kalmadan binlerce yan etkinin listelenmesini kendi gösterdi. Manzara  endişe vericiydi. Bunlar  deneysel genetik sıvılardı ve bilinmeyen veya ön görülmeyen yan etkiler ölümle sonuçlanıyordu.  

Pfizer  FDA’nın 75 yıl gafını düzeltmek ve elde edilen raporları incelemek için, 600 ek personel alarak  toplam 1800 kişiyi işe almayı planladığını söyledi. Pfizer’den gelen bu açıklama bile sorunun ne kadar büyük olduğunu göstermeye tek başına yetmişti. Eğer ilave personel alacak boyutta yan etki varsa, bu sıvıların devamı ısrarla nasıl devam ettiriliyordu? Hükümetler vatandaşlarını Pfizer’in eştiği ölüm çukuruna neden götürüyordu?

Hemen hatırladığımız ise Sicilya’da geçen günlerde Avrupa Birliği'nin Farmakovijilans veri tabanı olan EudraVigilance'dan gelen verilere göre değerlendirdiği 53 sayfa mahkeme kararının (bkz) ardından da Avukat Marco Mori’nin 1 kişinin bile ölmesi zorunlu aşıların durdurulması için yeterlidir,  o bir kişini ölümüne kim karar verecek açıklamasını hatırlattı.  

Raporlarda Pfizer'in ciddi yan etkilerin başında beklide en önemlisi, oto-bağışıklık bozuklukları vardı. Pfizer’in mRNA sıvıları vücudumuzun bağışıklık sistemini bozuyordu, diğer bir ifade ile de sağlıklı hücrelerin bozulmasına yol açıyordu.  Böylelikle bir çok doku ve organ da bu sıvılardan olumsuz olarak etkileniyordu. Raporlarda yer alan diğer yan etkiler ise körlük; diyabet; uçuk; miyokardit gibi kalp problemleri; tiroid bozuklukları; nörolojik multipl skleroz gibi durumlar; nöbetler; epilepsi; narkolepsi ve Guillain-Barré Sendromlar olarak sıralanıyordu. Ölümcül olmayanlar ise egzama, kabarcıklar, astım, doğurganlık sorunları, inflamatuar bağırsak hastalığı, sağırlık ve hatta dil ısırma da yer almıştır.

Yine hamile kadınlarda kullanımı onaylanmış olsa da, birçok spontan düşük de dahil olmak üzere hamilelik komplikasyonlarına neden olduğu bilinmektedir. Sebep olduğu birçok sorundan biri, hamileliğin anafilaktoid (*) sendromu veya kısaca ASP'dir. ASP anneler için ölümcül bir hastalıktır ve anne ölümlerinin önde gelen nedenleri arasındadır.

ASP semptomlar şiddetli kanama, kafa karışıklığı, nefes darlığı ve kaygıyı içerir. Bu nedenle covid 'aşı' olan hamile kadınlar için yüksek risk vardır.

Ayrıca Pfizer belgesi çeşitli kan hastalıkları, Crohn hastalığı (**) ve karaciğer yetmezliğini yan etkiler olarakta listelendi. Kan pıhtılaşması, mRNA sıvı denemelerinde  bildirilen başka büyük bir sorun olarak karşımıza çıktı.

Listelenen en çarpıcı yan etkilerden biri de, kovid-19 savunucuları genellikle bazı kovid çekimleriyle ilişkili olası yan etkilere rağmen, en azından insanların kovid-19'dan ölmesini engellediğini iddia ettiler. Sorun şu ki, 'aşı' aslında insanlarda hastalığa yakalanmasına neden oluyordu. Bu nedenle de vaka sayılarının artmasına katkıda bulunuyor ve yan etki olarak kovid-19 ile ilişkili zatürre-pnömoniyi listeliyorlardı. Bazıları, bu sorunların yalnızca Pfizer aşısıyla ilişkili olduğunu iddia edebilir, ancak ölüm ve ciddi yaralanmalar diğer enjeksiyonlarda da mevcuttur.

Edinburgh Üniversitesi tarafından geliştirilen araştırma, AstraZeneca aşısını aldıktan sonra yaklaşık 350 İngiliz'in nadir görülen bir pıhtılaşma bozukluğu ile vurulduğunu gösterdi. Bu kan pıhtıları vücutta küçük morluklara neden olur ve bazılarında mor noktalı döküntüler bırakabilir.

Moderna  aşısı da miyokardit ve perikardit gibi kalp problemleriyle ilişkilendirildi. Yan etkiler listesi ayrıca iltihaplanma, bayılma ve nefes alma zorluklarını içerdi.

Birleşik Krallık Sağlık Güvenliği Ajansı'ndan (UKHSA) alınan veriler de aşılı kişilerde, özellikle 18 yaş üstü kişilerde hem kovid-19 ölümlerinin hem de vakaların daha kötü olduğunu ortaya koydu.

Pfizer belgeleri, aşıların kovid-19 ve solunum yolu hastalıklarına neden olduğunu belirten bilgilerle büyük ölçüde uyumludur.

ONS verilerinin yakın zamanda kovid ölümlerinin önceden düşünülenden çok daha düşük olduğunu ortaya koymasıyla birleştiğinde, aşı yaptırmanın riskleri, yaptırmamanın risklerinden çok daha ağır basıyor gibi görünüyor.

Tüm bunların yanına plandeminin başlangıcından itibaren özellikle PCR test sonuçlarına göre yapılan teşhislere yapılan yanlış tedaviler ve ölen insanları da eklersek resmin tamamını görmüş oluruz.

(*) Anafilaktoid; Psödoanafilaksi veya anafilaktoid reaksiyonlar, alerjik reaksiyona değil mast hücrelerinin doğrudan zarar görmesine (mast hücreleri degranülasyonu) bağlı olan anafilaksinin eski isimleridir. Günümüzde Dünya Alerji Örgütü tarafından kullanılan isim "bağışık olmayan anafilaksi"dir.

(**) Crohn Hastalığı; En basit ifadesi, ile  “yemek borusu, mide, ince ve kalın bağırsaklardaki bir veya birkaç bölümü tutabilen, tutulan bölümde kalınlaşma ve ülserlere yol açan bir inflamatuar bağırsak hastalığı olarak tanımlanıyor.