Kubbealtı Lugatinin pragmacılık/pragmatizm maddesi şöyle: İyinin ve doğrunun hayâta faydalı olmak, aklın temel görevinin ise bize, hayâta iyi intibak etmiş eylemler sağlamak olduğunu savunan görüş...
Açıklamaya bakınca herhangi bir sorun çarpmıyor göze... F
akat açıklamada yer alan kavramların mahiyeti, mevzuuyu başka yere çekebilir.
Zira iyi ve doğru kavramları da izaha muhtaç... Neye göre iyi, neye göre kötü? Kimin iyisi, kimin kötüsü?
Bunlar bilinmeyince, hayata faydalı olmak muallakta kalmış oluyor.
Hangi hayat suali bir köşede cevabını beklemeye koyuluyor. Çünkü hayat çok değişken bir mefhum ilginç bir şekilde...
Mesela Filistinli mazlumların hayatıyla, onlara kasteden güruhun hayatları aynı değil!
Pragmatizm tarifindeki, hayata iyi intibak etmiş eylemler üzerinden devam edelim.
Hangi hayat? Kimin hayatı? sualleri bu noktada derinleşiyor.
İntibaktan kasıt, senaryoyu yazana göre oynamak olabilir mi?
Eğer böyle ise bize intibak değil sırılsıklam bir intibah lazım diye çığlık atacak yerdeyiz. Değerler manzumemize takla attıran her cereyan pragmatik davranmakla övünüyor çaktırmadan...
Süslü püslü ithal kavramlar kullanmak entelektüel havası veriyor olsa gerek...
Böyle olunca vardır bir hikmeti deyip kurcalamadan aldım kabul ettim vaziyeti artık sıradan bir akış... Gerisi... Afazi deminde nihayetsiz bir itiş-kakış!
Aklın temel görevi ifadesi en vurucu yer sanırım...
Akıl üzerinden aklı boşa düşürmek çok etkileyici(?)
Akıl deyince yine sormadan geçemiyorum: Hangi akıl? Kimin aklı?
Dijital zeminde herşeye format atıldığı gibi idrakin taşıyıcısı şuur da formatlanmış olmasın?
Osmanlıların çokça eleştiri konusu olan "etrak-ı biidrak" ifadesi buraya kadar didiklediğimiz zemin ile ilişkili olabilir mi?
Artık hiçbirşeyin mecraında akmadığı, çılgınca manipüle edildiği bir zamanın sakinleri(?) olarak; bundan gayrı kenarında kıyısında pragmatik bulaşığı olan her şeye dikkat kesilmek lazım!
Çünkü müslüman pragmatik olamaz. Müslüman Türk ise hiç!
Sözü bir Karadeniz türküsüyle bağlayalım:
"Ben ortaya konuştum,
Herkes alsın payına...
Vurdum yalan dünyayı,
Kemençenin yayına!"