İsrail Başbakanı Benyamin Netenyahu 25 Ekim’de Umman Sultanı Kabus bin Said el Said’i ziyaret etti. Bu ziyaret aslında 20 yıldan beri ilk defa bir İsrail Başbakanı tarafından gerçekleştiriliyordu. İsrail bu teklifin Sultan Kabus tarafından geldiğini söyledi. Netanyahu’nun bu ziyareti Kudüs’ten gelen bilgilere göre aylar öncesinden hazırlandı. Ziyaretin ilginç tarafı, Mossad’ın şefi Jossi Cohen’in de Netanyahu ile birlikte Umman’a gittiği ancak Netanyahu Umman’dan döndükten sonra açıklanmasıydı. Umman’ın resmi haber ajansı ONA’nın aktardığına göre bu buluşmanın Orta Doğu’daki barış müzakereleri üzerine kararlaştırılmış bir görüşme olduğu dile getirildi. Fakat bu görüşme öncesi sürpriz bir gelişme de Netenyahu’dan önce Filistin Başbakanı Mahmut Abbas’ın Umman ziyaretiydi.

Bu iki ülke arasındaki ilişkiler aslında çok geçmişe dayanıyor. 70’li yıllardan beri Umman ve İsrail arasında gizliden sürdürülen bir ilişki sözkonusuydu. Arap ülkeleri arasında bugüne kadar İsrail ile "diplomatik ilişkileri" olan bir Ürdün bir de Mısır vardı. Şimdi buna Umman'ı da ekleyebiliriz. Nitekim Umman Dışişleri bakanı Yusuf bin Alawi bin Abdullah’ın Bahreyn’deki bir güvenlik toplantısında “İsrail bölgede mevcut olan bir devlettir, biz hepimiz bunu anlıyoruz (farkındayız)" dedi. Netanyahu Ekim ayında parlamentodaki konuşmasında “Nükleer İran tehdidine karşı İsrail ile Arap ülkeleri hiç olmadıkları kadar yakınlaşmıştır” dedi. Bu da İsrail’in Arap dünyasında yeni bir açılım gerçekleştirdiğini ortaya koyuyor.

Bu ziyaret aslında İsrail ile Körfez ülkeleri arasında son dönemde gelişen ilişkilerin devamı olarak görülebilir. Nitekim İsrail Başbakanı Benyamin Netenyahu Umman ziyaretini gerçekleştirirken kabinenin diğer üyeleri de Abu Dabi’ye gitti. Her iki yerde de konuşulan konular İran ve Suudi Arabistan’dı. Geçen sene İsrail Genelkurmay Başkanı Gadi Eisenkot’un Suudi Gazetesi Elaf’a verdiği röportajda, İsrail’in İran’a karşı Körfez ülkeleriyle istihbarat paylaşımına hazır olduğunu belirtmesi İran’a karşı İsrail’in bir Arap ittifakı oluşturmak istediğinin ipuçlarını gösterir.

Körfez’den gelen tepkiler ise bu ittifaka gayet ılımlı bakıldığını gösteriyor. Aşağıda verilen örnekler İsrail’in meşruiyetinin Arap dünyasında bir hız kazanıldığını gösterir:

  • Aralık 2017’de ilk önce Bahreyn devlet erkanından bir heyet Kral Hamid bin İssa’nın açık bir şekilde onay vermesiyle İsrail’i ziyaret etti.
  • Nisan 2018’de Veliaht pren MbS tarihte ilk defa topraklarını İsrail için kullanma hakkı verdi.
  • 2018 ilkbaharında İsrail uçakları Suudi Arabistan hava sahasını kullanma hakkı elde etti.
  • Katar’da ilk defa İsrail takımı kendi bayraklarıyla çıkma şansını elde etti.

Ama bunların en ilginç olanı BAE’nin (Birleşik Arap Emirlikleri) İsrail’i devlet olarak tanımadığı halde İsrailli sporcu Sagi Muki’nin Judo dalında altın madalya kazanması sonucunda onuruna İsrail bayrağının çekilip ve milli marşının çalınması Arap dünyasında ilk defa olan bir durumdu. Bu durumu gören İsrail Spor ve Kültür Bakanı Miri Regev gözyaşlarını tutamayıp ağlamaya başladı. Çünkü Arap dünyasında İsrailliler ülkelerinin resmi sembolü olmadan yarışmak zorundadırlar. Nitekim geçen sene aynı turnuvada bir başka İsrailli sporcu altın madalya kazanmasına rağmen İsrail milli marşının okunmasına izin verilmemişti. Arap ülkesinde kendilerine verilen bu şeref karşısında duygulanan İsrail Spor ve Kültür Bakanı Regev aslında yıllar önce ezanı “Muhammed’in köpeklerinin uluması” olarak tasvir etmişti.

Sonuç olarak Körfez ülkelerinin İsrail karşıtı retoriği özellikle halk tabanında görünürde devam ederken aslında devlet bazında İsrail-Körfez ülkeleri ilişkileri örtük bir şekilde gelişmektedir. ABD Başkanı Donald Trump’ta bu işbirliğini ve diplomatik alandaki ilişkinin geliştirilmesini onaylamaktadır. Trump’ın geçtiğimiz Eylül ayında Filistin sorununun çözümü için hazırlayıp “Yüzyılın Anlaşması” olarak adlandırdığı planında, Suudilere önemli bir misyon yüklediği gelen haberler arasındadır. İran’a karşı olası bir saldırı da ABD’nin ve İsrail’in Arapları kullanabileceği de mümkündür. Nitekim geçen ay Mısır’da kara hava ve deniz tatbikatları yapıldı. Bu askeri tatbikata Suudi Arabistan, BAE, Bahreyn, Kuveyt, Ürdün ve Mısır katıldı. Nedeni ise: “Middle East Security Alliance”! Fakat bunun bir Arap Natosu olduğu düşünülüyor. Bu fikir ise aslında ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun Eylül ayında Arap meslekteşlarıyşa görüşmeleri sonucunda ortaya çıktı. Amaç Muhammed bin Selman önderliğindeki diğer Arap Ülkeleriyle Şii İran’a karşı bir Sünni blok oluşturmak olabilir. Bu da Orta Doğu’da yeni düşmanın İran olduğu ve Körfez ülkeleri için Filistin meselesinin İsrail’le normalleşme sürecine engel teşkil ettiği dönemin sona erdiği anlamına gelmektedir.

- - - -