5 Kasım’da Riyad’taki el-Yamama sarayında Suudi Arabistan’ın desteklediği Abd Rabbo Mansur ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin desteklediği STC (Southern Transitional Council) arasındaki bir süredir devam eden çatışmaların son bulması için bir anlaşma imzalandı. Bu iki grup Yemen’de 5 yıldır süren iç savaşta Husi karşıtı koalisyonda yer almaktadırlar. İmzalanan Riyad Anlaşmasına göre 5 Aralık’ta yeni bir hükumet kurulana kadar Maen Abdulmalik Saed Aden bölgesinin başbakanı olacak ve STC hem siyasi hem de askerî açıdan yeni hükumete entegre edilecek. STC’nin lideri Aidarus al-Zubaidi ve Mansur Hadi anlaşmada hazır bulunan taraflar arasında yer almaktaydı. Yemen’deki iç savaşta kendi aralarında ihtilafa düşen Husi karşıtı koalisyonun bu anlaşmayla belli bir mutabakata vardıklarını söyleyebiliriz.

Yemen’de Husiler başkent Sanaa’yı kontrol etmekte, güneyde Aden bölgesinde ise Suudi Arabistan’ın desteklediği Hadi yönetimi ve STC’nin içinde bulunan muhtelif gruplar bulunmakta, dolayısıyla Yemen iki parlamentonun yer aldığı bir ülke konumunda. Savaşın şu an için bir galibi bulunmamakla birlikte İran’ın Yemen’de aldığı pozisyon belirsiz bir politika ekseninde ilerlemektedir. 13 Ağustos’ta İran’ın dini lideri Ayetullah Hamaney Tahran’ın Husi hareketini desteklemeye devam edeceğini dile getirmişti fakat 17 Ağustos’ta Tahran’da gerçekleşen 4 Avrupa Ülkesinin katıldığı (İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya) bir toplantı da barışçıl bir pozisyon alıp, acil ateşkes çağrısı yapmış, 13 Ekim’de ise Hamaney dört adımla Yemen’deki savaşı bitirme önerisi sunmuştu. Dolayısıyla İran’ın bu ikircikli politikası Yemen’de kalıcı bir barışın sağlanmasını zorlaştırıyor.

İran Yemen’de, ülke genelinde tamamiyle bir kontrol sağlama ihtiyacı duymuyor, aksine Husilerin kontrol ettiği bölgeleri güvence altına almak öncelikli hedefidir. Bu da Husilerin ülkedeki varlığını korumak ve örgütü Suudi Arabistan için her an bir tehdit unsuru olarak kullanma amacını taşır. İran Husileri desteklemekle Suudi Arabistan'ın bölgedeki mediator rolünü azaltmakta ve bunun karşılığında Yemen'deki savaşta daha az bedel ödemektedir.

İran Husilerin durumunu meşrulaştırmak için Yemen’in anayasal yapısında kapsamlı reformlar yapılmasından yana ve bu anlamda Husilerin Yemen’deki güç paylaşımında ortak olmasını istemektedir. Bu nedenle İran Yemen’de Riyad anlaşmasıyla sağlanan federal bir yapıya karşıdır, yani Husilerin sistemin içerisinde yer almasını hedeflemektedir. Dolayısıyla İran’ın Yemen’in toprak bütünlüğünü savunduğunu söyleyebiliriz. İran Sanaa ve Aden merkezli iki parlamenter sistemin Husilerin ülkedeki temsilini uzun vadede kısıtlayacağı ve ileriye dönük bir garanti taşımadığı görüşündedir.