Son Bursa'da yaşanan yangın faciasında ölen çocuklar, yüreklerimizi sızlattı. Tekrardan Mülteciler gerçeğini gün yüzüne çıkardı. Düzensiz göçmenleri götüren araç kazası sonrası yine mülteciler hayatını kaybetti. 

Gün geçmiyor  ki; haber kanallarından başka bir memlekete, kendi memleketinden kaçmak isteyen insanların, kaçma girişimleri sırasında geçirdikleri çeşitli kazalarla hayatlarını kaybettiler, haberini duymayalım.  Bu insanlar Vatanlarını keyfinden, iş olsun diye terk etmiyorlar. Çoğunlukla memleketlerinde kargaşa, kaos ortamı vardır. Kimi zaman can emniyeti yok denecek seviyeye gelmiştir.  Halen savaş devam etmektedir.  İŞTE AFGANİSTAN' DA ABD'NİN YAPTIĞI ORTADADIR. Bölgeyi terk ederken de geriye bıraktığı çaresizlik, göz yaşı, kan, kin... Yoksullluk, çaresizlik... Yoksa kolay, kolay bir insan kendi toprağını, yakınlarını terk etmek istemez. Zaten basit bir iş de değildir. Her yıl kaybedilen çoluk, çocuk on binlerce insan bunun delilidir. Bunun yanında siyasi mülteci olarak sığınma hakkı isteyen insanlardan zaten bahsetmiyorum. 

İnsanlar ellerindeki avuçlarında ne kadar maddi imkanları var ise, onları elden çıkararak bu maceralı yolculuğa çıkmaktadırlar. Bu yolda kaçak insanları kurtarma umudu ile soyan çeteler gerçeğini de görmemiz lazım. Bu insan simsarları bu insanların iliklerini, kemiklerini sömürmektedirler.  

Üzülerek ifade edelim bu insanların çoğu da Müslüman ülkelerden kaçma girişimi içerisinde bulunmaktadırlar. Çünkü Dünya üzerindeki hakim güçler, onlar üzerinde oyun, oynamaktadırlar.  Onların yer altı ve yer üstü zenginliklerine le koymak için her türlü yolu denerler.

Kaçma girişimleri sonrası başarılı olan insanların gittikleri ülkede birey olarak, serbestliğini, özgürlüğünü kazanma şansları da kolay değildir. Bir müddet göç ettikleri ülke onları köle gibi kullanmaktadır. Zor işlerde, az para vererek, hiçbir sosyal yardım desteği veya  primi yatırılmadan bu insanlar, köleliklerine devam ederler. O arada bu şartlara katlanabilen yahut dayanabilen insanlar hayatta kalır, diğerleri ölür, gider. Sömürgeci devletlerin istediği de budur. Çünkü hayatta kalan kimilerinin oradaki yaşam şartını geride kalanlara mesaj olarak iletmesi gerekmektedir.  Geride kalanlar için,  kendi memleketlerinden kaçarak, oralara sığınma işlemi, umut şeklinde önlerine konulmuş bir fırsat olarak her zaman canlılığını korumalıdır. Bu sayede dolaylı kölelik devam etsin isterler. 

Batı ise, bu sömürdüğü devletlerin ellerinden aldığı çeşitli yollarla gasp ettiği zenginlikler ile, keyifli ve gayet konforlu bir hayat yaşamanın zevkini duyarlar. 

Bu tür insanların maruz kaldığı her türlü kötülüğe bulaşma , ihtimali de işin fazladan ortaya çıkan ayrı bir dertler yumağıdır. Bunun içerisinde uyuşturucu kaçakçılığından, köle işçilikten, kobay olarak kullanılmaktan, organ mafyasının eline düşmekten v.s. Beter durumlar olduğunu da unutmamak gerekir. Dünya devletleri kendilerine resmi olarak mültecilik başvurusunda bulunanların müracaatlarını hemen sonuçlandırmazlar. Süründürebildikleri kadar, süründürürler. AB Ülkelerinde kaybolan mülteci çocuk sayısı hala belli değildir. 

Dünya üzerindeki hakim güçlerin bir günah dosyası olarak kaçak insanlar sorunu önümüzde durmaktadır. Oldukça acındırıcı, korkutucu, yıpratıcı olan bu durum, gittikçe daha da büyük sorun olmaktadır. Çünkü onların her alanda işine gelmektedir. Zaman, zaman göstermelik girişimlerle Dünya kamuoyuna bu işlerin bitmesi için çaba gösterdiklerine dair çalışmalar yapmaktadırlar, yapıyor gözükmektedirler. Eğer bu konuda samimi olsalar, her gün sofralarında yaptıkları israflarla milyonlarca insanı bu durumlardan kurtarabilirler. Onların tüm kaynaklarını acımasızca kullanan sömürü devletleri, o insanlara, bir dilim ekmeği, içecek bir yudum suyu çok görmektedirler. İşte gerçek hırsızlık budur. 

O nedenle açlıktan, susuzluktan veya can emniyetinden dolayı topraklarını terk ederek, her şeylerini gerilerde bırakan bu insanların ALLAH yardımcıları olsun. Zor bir yolculuğun, kendilerini nasıl bir hayatın beklediğini bilmedikleri bir hayatın, kapısını aralamak istiyorlar. Dünya üzerindeki sömürü işlemleri devam ettiği müddetçe, bu kaçak mülteci sorunu, insanların hayatları uğruna başladıkları yolculuklar, durmadan devam edecektir.    

Ülkemiz bu açıdan da büyük sıkıntılar yaşamaktadır. Oldukça kalabalık olan mülteci sayısı birilerini rahatsız etmektedir. Onar üzerinden siyaset yapmayı alışkanlık haline getirenler vardır. Onları düşman ilan edenler vardır. Belki mülteciler içerisin de de yanlış ve hatalı insanlar vardır. Ancak onlar var diye, masum ve korumasız insanları dışlamak, onlara eza ve cefa etme yetkisini kimse kendinde görmesin. Sonuçta onlar da insandır… Mağdurdur, çaresizdir. Sığınacak bir yer aramaktadır. Sıcak bir yuvanın, emniyet içerisinde, can ve mal emniyetinin olduğu bir mekanın özlemini duymaktadırlar.

Ülkemiz bu konuda büyük bir özveri ve fedakarlık göstererek, bu insanlara sahip çıkmaktadır. Gücü nispetinde yardım etmek istemektedir. Ülkemizi bu alanda tüm Batılı devletler takdir etmelerine rağmen maddi anlamda destek vermeye pek yanaşmamaktadırlar. Hatta söz vermelerine rağmen.  

Mülteciler için, ‘’Umut her zaman vardır.’’ Sloganı onların hayallerini süsleyen bir sihirli sözcük gurubu olarak, önlerinde durmaktadır…

Bu hayal dünyasını aralamak için, canlarını tehlikeye atmaktan çekinmiyorlar. Bol maceralı, serüvenli, uzun ve zor yolculuklar onları bekliyor...