- Bismillahirrahmanirrahim - Kalblerin ve mekanların Allah’ın (cc) egemenliğine, adalet ve barış dini İslam’ın hakimiyetine açılması manasına gelen fetih; maddi ve manevi fetihler olarak iki kısımdır. Manevi Fetih: Kalblerin çevrilmesi ve gönüllerin Hakk’a açılmasıyla gerçekleşir. Bu inkılabı da yanlız Allah (cc) yapar. İnanç, fikir ve düşüncelerin değiştirilmesi kalblerin inkılabıyla (döndürülmesiyle) ve nefislerin terbiyesiyle mümkündür. Onun için manevi fetih Cihadın en büyüğü ve fetihlerin en zorudur. O başarılmadan maddi fetihleri anlamak ve başarmak mümkün değildir. Değişmez örnek ve önderlerimiz Peygamber Efendilerimiz, silahlı, ihtilalci zorba güçleri sohbet (davet ve tebliğ) metoduyla ve güzel ahlak yoluyla yenen yiğitlerdir. Asrı cehalet vahşetinin, Asr-ı Saadet Medeniyetine çevirilmesi ihtilalle ve işgalle olmamıştır. Bilakis baskı, şiddet, işkence ve yasaklara rağmen gönüllerin fethiyle gerçekleşmiştir. Cahil bir toplumu medeni bir topluma inkılab ettiren bu fetih, ilahi mesajların ışığındaki sohbet, nasihat ve güzel ahlak yoluyla gerçekleşmiştir. Maddi Fetih: Yeryüzünde işgal ve zulümleri önlemek, barış ve adaleti sağlamak için ülkeleri, kaleleri ve tüm mekanları kayıtsız ve şartsız Allah’ın (cc) hakimiyetine, egemenliğine açmaktır. Bu fetih de sadece maddi ve manevi sahada güçlü bir devlet yoluyla gerçekleşir. Güçlü nizam, güçlü iman, güçlü ilim, güçlü bir teknoloji, güçlü bir lider kadrosu, güçlü bir plan, kardeş ve birlik olmuş bir sevgi toplumunun oluşturacağı güçlü bir orduyla başarılabilinen fetihlerdir. Sadece devlet gücüyle yapılmasına müsade edilen savaşlarımız bu maddi fetihleri sağlamak içindir. Kalblerimizi şöhret, servet, şehvet, vahşet, kin ve nefretle doldurmak isteyen şeytan ve yandaşlarına karşı nefsi, nesli ve dini muhafaza ve müdafaadır. İhtilalcilerin ve bozguncu çevrelerin fikri, mali işgal ve sömürülerine son vermek içindir. Bu emperyalist ülkelerin elinden yeryüzü iktidar nöbetini tekrar almak içindir. Çünkü yeryüzü nöbeti şeytan ve yandaşlarının elinde oldukça kalblerin inkılabı ve gönüllerin fethi mümkün değildir. “Yeryüzünde fitne (zulüm, işgal, sömürü) kalmayıncaya ve Allah’ın (cc) Dini İslam ilkelerinin tamamı yeryüzünde hakim oluncaya kadar onlarla (şeytan ve yandaşları ihtilalci, işgalci, sömürücü ve zorbacı zalim emperyalist kuvvetlerle) savaşınız” ilahi emri, 21 yaşında genç Sultan Fatih Mehmed ve ordusunu Kostantiniyye önüne getirmişti. Bu maddi fetih, o devirde yeryüzündeki fitnelerin başkenti Kostantiniyye’nin işgalden kurtarılıp, İslambol’a çevrilmesi gayesiyle yapıldı ve zulüm başkentinin adalet başkentine dönüştürülmesi sağlandı. Sevgili Peygamberimizin Kostantiniyye’nin fethini teşvik ve müjdelemesi de alemlere rahmet olmasının gereğiydi. Evet 29 Mayıs 1453’deki Kostantiniyye’nin maddi Fethi; dünya nöbetinin zalim kuvvetlerden devralındığı miladdır. İnsanlık için bir rahmet olmuştur. Onun için tüm tarihçiler Doğu Roma İmparatorluğunun çöküşü ve başkenti

Kostantiniyye’nin İstanbul’a dönüştürülmesini sağlayan bu fethe karanlık ortaçağın kapanıp yeni (rahmet) çağın açılması hadisesi diyorlar. İstanbul’un fethiyle o devrin süper gücü Roma İmparatorluğunun çöküşü, fiilen Hakk ile batılın, adaletle zulmün nöbet değişikliğini sağlamıştı. Bu büyük Fetih ile Müslümanlar dünya nöbetini devraldılar. İstanbul’un fethinden sonra ne Afrika’da, ne Asya’da aç, sefil, sömürülen ve işgale uğrayan tek bir ülke kalmadı. Bu fetihle Haçlıların doğu ülkelerini sömürmek için kullandıkları İpek Yolu Müslümanların tam kontrolüne geçti. Hindistan ve diğer doğu ülkelerini işgal edip sömüremeyeceğini anlayan emparyalist ülkeler, Osmanlı tokadının ulaşamayacağı okyanuslardan oralara ulaşabilecek bir yol ararken Amerika kıtasını keşfettiler. Osmanlı korkusundan oraya yerleştiler. Amerika Birleşik Devletlerinin temelini attılar. İstanbul’un fethiyle gerçekleşen ve tam dörtyüz yıl devam eden bu yer yüzü nöbetimiz ittihadçı mason alçaklarca cihan sultanı Abdulhamid Han’ın eline kelepçe vurulup Selanik’e sürüldüğü 1909 yılına kadar devam etti. Bunun için yabancı turistler İstanbul’da özellikle Fatih Camii’ni ve bahçesindeki Fatih Sultan Muhammed’in kabri ile Cennet Mekan Sultan Abdulhamid’in Çemberlitaş’taki kabrini ziyaret etmezler. (Bu mekanlarda turist göremezsiniz. Tabii hâlâ uyumakta olan torunları bizleri de göremezsiniz.)(!!!) Cihan Devleti Osmanlı çökertilince geçici başkentleri Washington’da 2. Roma İmparatorluğunu yeniden canlandırılmasının ve Ortadoğu’da Büyük İsrail Devletini kurmanın planını devreye soktular. Ve şimdilik bir kısmını başardılar. Önce içimizdeki satılmış hain ve gafillerin yoluyla gönüllerimizi Allah’a kulluğa kilitlediler. Zorla dikta ettirdikleri şeytani rejimlerle namazdan, sevgiden, merhametten, kardeşlikten ve birlikten uzaklaştırdılar. Mal ve makamlara esir şeytanların maskarası köleler haline getirdiler. Sonra böl, parçala, yut taktiğiyle yeniden ülkelerimizi bir bir işgal ettiler. Fatih Sultan Mehmed’in Sarıyer sahilinde dahiyane bir planla dört ayda inşa ettirdiği ve gökyüzünden bakıldığında Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (sav) ismini okutan Rumeli Hisarını ise diskoteğe ve pavyona çevirdiler. Ve fethin sembolü Ayasofya Camiimizi kapatıp, tam 68 yıldır minarelerinden Allahu Ekber ve Kelime-i Şehadet nidalarını susturup müzeleştirdiler. Fetih ruhuyla gece yarısı dağlardan kalyonlarla 8 saatte Haliç’e indirilen 70 adet Osmanlı savaş gemilerinin yol güzergahını da yok ettiler. Kısaca özetlemek gerekirse önce gönüllerimizi İslam’a kilitlediler ve sonra İslam Medeniyetimizi ve kaçınılmaz olarak Fethin sembolü, Fatih’in emaneti Ayasofya’mızı! Bunun için önce kalblerimiz sonra da İstanbul ve tüm şehirlerimiz yeniden fethe muhtaç hale geldi! Baş öğretmenimiz ve baş komutanımız Sevgili Peygamberimiz Hz.Muhammed (sav) Efendimiz’in “Ne güzel komutan ve ne güzel ordu” müjdesi hâlâ geçerliliğini koruyor! Mekke-i Mükerreme, Medine-i Münevvere, Kudüs-ü Şerif, Bağdat, Şam ve İstanbul gibi kutsal şehirler yeniden Manevi Fatihlerini bekliyor! Yaratıcımız, yaşatıcımız ve yöneticimiz Allah’ın (c.c) yardımı ve lütfuyla İstanbul’umuzun Fethi Mubinle bizlere emanet edilişinin 559. yılı mübarek olsun. Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye’mizin banisi, kurucusu Ulu Önder Hz.Eba Eyyub-el Ensari (r.a) ile Ulu Hakan Fatih Sultan Mehmed Hazretlerinin ve askerlerinin ruhları şâd olsun. Yalnız İslam nizamının izinden gidenlere selâm olsun. Regaibimiz (dua ve isteklerimiz, ilmi ve imani çalışmalarımız) manevi ve maddi fetihleri bekleyen milyonlarca garib mazlumların kurtuluşuna ve hepimizin affına vesile olsun. Amin.