Yazarımız Osman Çakmak Cumhuriyetimizin 100. Yılında Eğitimi ve okulları değerlendirdi. Bu çerçevede, Milli Eğitim Bakanlığı’nın tedbirleri okullarda niçin karşılık bulmuyor? Sorusuna cevap veren bir yazı hazırladı. Merkezi sınavların oluşturduğu “Paralel Müfredatı” ve “gizli müfredat” ve programların çalışma şekillerini anlattı. Milli Eğitim Bakanının “Milli bir maarif bilinciyle kendi eğitim modelimizi üretmenin vakti geldi” sözünü değerlendirdi. Eğer bu gerçekleşirse gelecek yüzyılın Türkiye yüzyılı olacağını belirtti.
Türkiye Yüzyılı vizyonundaki boşluğun MAARİF olduğuna dikkat çeken Çakmak sözlerine şöyle devam etti:
Osmanlının torunları maarifin ve ilmin gücünü keşfedemediği için tarihteki rolünü icra edemiyor. O yüzden dünyanın büyük kısmı sömürü altında, bilhassa islam dünyası zalimlerin pençesinde kıvranmaya devam ediyor.
Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren hayata geçirilen Tevhidi Tedrisat, ülkemizde yerli ve milli eğitim/maarif potansiyellerinin ve alternatiflerinin yönünü/önünü tıkadı. Milli Eğitim Temel Kanunu ve tekelci müfredat; halka rağmen, kendi halkını dışlayan ve ona güvenmeyen uygulamalar olarak devam etti. Tevhidi Tedrisat sebebiyle ülkemiz için yerli eğitim modelleri geliştirenler hiç gündemde olmadı. O yüzden cumhuriyetin hemen sonrasına hayata geçirilen Tevhid-i Tedrisat gelişimin ve değişimin önünde aşılmaz bir kale gibi durdu.
Geleceğimizi heba etmemek için yapacağımız belli: Milletin bütün halinde ahlak, sanat ve marifet alanına seferber edilmesi, insanların bilimde, teknikte, sanatta ve edebiyatta özgün eserler verme yollarının açılması için kendi eğitim modelini inşa etmek... İhtiyaç duyduğumuz şey ders kitapları müfredatlarının bu toprakların ruhuna, dünyasına, ruh köklerine ve ruh iklimine yabancılaşmış olmaktan kurtarılmasıdır. Mesele, müfredata medeniyet iddiası kazandırmak; medeniyet dinamiklerimizle harekete geçirmek meselesidir.