Cumhurbaşkanı Reisi ve beraberindeki heyetin ailelerine, İran halkına ve İran yönetimine en derin taziyelerimi sunuyorum. Allah’tan ailelerine sabır ve teselli vermesini diliyorum.

  »Şüphesiz biz Allah’a aidiz ve O’na döneceğiz. »

Her şeyi  terör devletine bağlama hastalığına yakalanmış olanlara sesleniyorum. Siz bilinçsizce terör devleti yaptı desenizde onlar bu sözün yayılmasını inanılmaz büyüklükte bir haz ile arzuluyor. Korksun herkes ve onların her şeye gücü yetiyor anlayışı yayılsın her yere. Evet tamda istedikleri bu. ! Ilahlaştırılma arzuları böylece egemen hale geliyor. 

Sayın Erdoğan’ın, 29 Ocak 2009 tarihinde İsviçre’nin Davos kentinde düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu panelinde yaptığı

  « One Minute » çıkışı, sınırsız egemen güç  anlayışlarına gölge düşürdüğü için çok büyük tepkiler koymuşlardı. O güne kadar isimlerinin ilk harfleri bile korkutmaya yetiyordu.  « Ortadoğu » coğrafyasını korku algısıyla esir almışlardı .  Tam anlamıyla istedikleri şeyi yapıyor herkes.  Dünyanın neresinde bir şey olursa ya terör devleti yapar ya da büyük şeytan planlar. Böylece halkların içine istendik korku salınmış olur.  Sakın terör devletine karşı çıkmayın ! Etimiz ne butumuz ne seslerini hep duymadık mı ?

Nice az orduların çok ordulara galip geldiğini unutturmak en çok istedikleri şey.

Burada terör devletini aklamak değildir derdim. Kirli islerin arkasında bir parmaklarının olduğunu konuşmak ayrı şey onlar isterse herşey olur demek ayrı şey.

 İki açıdan  önemli olaylara bakış açısı.

·  Terör devletinin gücünün her şeye yettiği algısını halka yaymanın dezavantajı oluşturulan algı ile istedikleri korkuyu yayarak işgallerine kapı aralamaları kolay hale dönüşüyor . İşid terör örgütünün ortaya çıkış ve yayılma süreci dikkate alındığında aynı yöntemler kullanılmıştı. İşgale yöneldikleri yerlerdeki halklar kaçıyor ve direniş ihtimalleri ortadan kalkıyordu. Hal böyle olunca istedikleri zulümleri yapabiliyorlardı.

· İçerideki derin terör odaklarını aklamak. Dikkatleri dağıtmak ve istedikleri algıyı oluşturmak.  Kendi yakın tarihimize baktığımızda onlarca örnek sayabilirim.

• Adnan Menderes, 27 Mayıs Darbesi sonrası Başbakanlık görevinden alındı. Mahkemede suçlu bulunan 62 yaşındaki Menderes, İmralı Cezaevi’ne nakledilerek 17 Eylül 1961, Pazar günü asılarak idam edildi.

• Eşref Turgut Bitlis, Eski Jandarma Genel Komutanı. 17 Şubat 1993 tarihinde bindiği uçağın düşmesi sonucu hayatını kaybetti.

•Adnan Kahveci, 1993 yılında kendi kullandığı arabayla meydana gelen trafik kazasında eşi ve kızıyla birlikte öldü.

•Uğur Mumcu,24 Ocak 1993’te Ankara’da Karlı Sokak’taki evinin önünde arabasına konulan bombanın patlaması nedeniyle suikast sonucu öldü.

• Madımak ve Başbağlar,

2 Temmuz 1993’te Pir Sultan Abdal Şenlikleri için Sivas’ta bulunan yazar ve sanatçılardan oluşan 33 kişi, kaldığı otelde yakılarak öldürüldü. Bu katliamın ardından üç gün sonra ise Erzincan’ın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar köyüne silahlı bir grup tarafından düzenlenen baskında 33 kişi hayatını kaybetti.

•28 Şubat 1997 darbesi.

• Ahmet Taner Kışlalı , 21 Ekim 1999 tarihinde saat 09.40’ta Ankara’da evinin önünde uğradığı bombalı saldırı da öldürüldü.

•  Diyarbakır halkı tarafından « Gaffar Baba » olarak bilinen ve hala  hatırlanan  Ali Gaffar Okkan , 2001 yıllında  Diyarbakır’da faili hâlen meçhul olan bir suikast sonucu şehit edildi.

• Muhsin Yazıcıoğlu,25 Mart 2009 tarihinde helikopter kazasında Kahramanmaraş’ta şüpheli şekilde öldü.

•Gezi Parkı’nda Taksim Yayalaştırma Projesi kapsamında ağaçların başka yere taşınacağı gerekçesiyle bir grup tarafından 27 Mayıs 2013’te başlatılan eylem, ülke geneline yayılarak o dönem Başbakan olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ve hükümeti hedef aldı.

•15-16 Temmuz 2016 tarihleri arasında Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde kendilerini Yurtta Sulh Konseyi olarak tanımlayan ihanet şebekesi tarafından ortaya konulmaya çalışılan kanlı işgal  ve askerî  darbe girişimi…

Bunlar ile birlikte daha nicesi …

Her olanı terör devletine bağlamak onların  istediği korku algısını oluşturmak ve içerideki ihanet şebekelerini saklamak ve korumaktan öteye geçmez.

İran’da yaşanan  olaya böyle bakmak gerekir öncelikle. Her olaya  dışardan yapılan bir suikast gibi yaklaşmak hem devletlerin egemenlik anlayışlarına darbe hem de içeride mevzi tutan kirli yapılara can simidi atmaktır. Bir devletin Cumhur başkanına  bu kadar kolay suikast yapılabiliyorsa o devlet yok hükmündedir.  Eğer İran devlet yönetimi de bunu terör devleti yaptı diyorsa veya diyecekse devlet olma vasfını yitirmiştir demektir.

Bu tür söylemlerin en büyük etkisi mazlum halkların direnişine gölge düşürmek olur. İran devletinin sınırları içerisinde böyle bir eylemi yapabilmek İran’da bir devlet kavramının olmadığı algısını doğuracağı gibi Hamas’ın direnişine de psikolojik bir baskı oluştur.  İran’a bunu yapan devletin önünde kim durabilir !

Hamasın şanlı direnişi bunun tersini ıspata yetiyorda artıyor.

İran devletinin içerisinde yaşanan  iç  çekişmelere öncelikli bakmak ve devletin içindeki kirli senaristleri görmek  öncelikli bakış açısı olmalıdır.

Reisi’nin ölümüyle Hamaney’in oğlu olan Mücteba’nın önünün açıldığı söylemleri  ne kadar doğru acaba ?

Eski bir helikopterle  bozuk hava şartlarında dağlık bir bölgede uçuş kararı alınması sorumluluğu kime ait ve neden böyle bir karar alındı ?