Ülkemizde doksanlı yıllarda yapılan yanlış uygulamalar, plansız işler nedeni ile, emekli işlemleri ve sağlık hizmetleri felç olmuş durumdadır. Bunu SSK' nın yetkilileri ifade etmektedir. O dönemde SSK Genel Müdürü olan Kılıçdaroğlu, bu emeklilik olayına bir çare bulunmaz ise, SSK, batar diye uyarmamış mı idi? Şimdi ise yeni emekli olan EYT mensubu vatandaşlara bu uygulamanın kendisinin çabası ile çıktığını söylemektedir. Bu olay nasıl gelişti. Şöyle maziye bir bakalım.

Şimdi şöyle bir hafızalarımızı tazeleyelim. 1997 SSK GİRİŞLİ KİŞİ KAÇ YAŞINDA EMEKLİ OLUR? O yıllarda, Erkeklerde emeklilik yaşı;

İlk sigortalı olduğu tarih 24 Kasım 1995 ile 23 Mayıs 1997 arası olanlar 25 yılı tamamlamaları ve 5825 gün prim ödemeleri durumunda 56 yaşında emekli olur. Kadınlarda emeklilik yaşı

İlk sigortalı olduğu tarih 24 Mayıs 1996 ile 23 Mayıs 1997 arasında olanlar 20 yılını tamamlamaları ve 5825 gün prim ödemeleri durumunda 52 yaşında emekli olur.

İlk sigortalı olduğu tarih 24 Mayıs 1997 ile 23 Mayıs 1998 arasında olanlar 20 yılını tamamları ve 5975 gün prim ödemeleri durumunda 54 yaşında emekli olur.

EMEKLİLİK İŞLEMLERİ 2008'DEN SONRA ZORLAŞTI

2008’de yürürlüğe giren yeni Sosyal Güvenlik Kanunu’na göre; 1 Mayıs 2008 ve sonrasında iş hayatına adımını atanlar için emeklilik koşulları şöyle oldu. Bu tarihten sonra ilk defa sigortalı olanlar, 31 Aralık 2035’e kadar en az 7200 gün prim ödemiş olmak koşuluyla; kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurduğunda emekli olabilecek.

Bu 38 yaşında emeklilik uygulaması işi, Demirel hükümetleri zamanında hayata geçmiş oldu.   Bu şöyle de açıklanabilir. Mesela bazı meslek okullarına ilk okuldan sonra eğitime başlanıyordu. Dolayısı ile meslek okuluna başladığı 12 yaşından itibaren sigortalı sayıldığı, için 38 yaş civarında m emekli oluyordu. Örneğin Sivas TÜDEMSAŞ ta çalışan bu okuldan yetişmiş çıraklar kırklı yaşlarda emekli oluyorlardı. O yıllarda genellikle siyasi anlamda destek bulmak için, bu erken yaşta emekli olma imkanı hayat bulmuş oldu.

Emekliliğin en önemli iki parametresinden biri yaş haddi diğeri ise hizmet süresi. Turgut Özal dönemini kapsayan dönemde çıkan 3246 sayılı Kanunla ilk kez emeklilik kadınlarda 55, erkeklerde 60 yaş şartı getirildi. Bu dönemde hem yaş haddi hem de hizmet süresi vardı. Süleyman Demirel yönetimindeki DYP-SHP koalisyon hükümeti, 1992’de bir 3774 sayılı yasayla Emekli Sandığı, Bağ- Kur, Tarım Bağ- Kur ve 506 sayılı Kanundaki emeklilikte yaş şartını kaldırdı. Emeklilik tamamen hizmet süresine bağlı oldu. Kadınlar 20, erkekler 25 hizmet süresini doldurunca emekli olabilecek hale geldiler. 18 yaşında işe başlayan bir kadın, 38 yaşında emekli olabildi. Söz konusu karar sistemi çökertince; 8 Eylül 1999 tarihinde 4447 sayılı Kanunla Turgut Özal’ın ilk başta uygulamaya koyduğu, ‘'yaş haddi ve prim günü’' uygulamasına geri dönüldü. Böylece emeklilik yaşı kademeli olarak kadınlarda 58’e erkeklerde de 60’a çıkarıldı. 2008 yılında ise ilk kez sigortalı olanlar için, kademeli emeklilik ve 7 bin 200 gün prim ödeme şartı getirildi.

Emeklilik maaşlarındaki dengesizliğe gelince şöyle bir olay yaşandı. ANAP Kongresinde Liderliğe seçilen Mesut Yılmaz, Başbakan oldu. ANAP, çok yıpranmıştı. Bunu önlemek için, Başbakan işçi insanlarımıza büyük zamlar yaptı. Hatta Sayın Özal, bunu şiddetle kınadı. Mesut Yılmaz'ı uyardı. Devleti iflasa sürüklüyorsun! Diye ikaz etti. Böylece işçi ile memur arasındaki maaş farkı yükseldi. Hatta işçi kardeşler, memur kardeşlere, biraz daha okusaydın da işçi olsa idin, esprisi yapmaya başladılar. Hatta öyle oldu ki, hizmetli bir işçi kardeşimiz, müdür koltuğundaki insandan daha fazla maaş alır duruma geldi. Böyle olunca memur kıdem tazminatları ile, işçi kıdem tazminatları arasında uçurum oluştu. Bugün hala o yasadan yararlanan işçi kardeşlerimiz gayet yüklü bir kıdem tazminatı almaktadırlar. Aynı zamanda diğer emeklilere göre daha yüksek maaş almaktadırlar.

O dönem ANAP hükümetleri tarafından yapılan yüksek zam, bu durum genel kurul tutanaklarına, ''Anavatan Partisinin Yıldırım Akbulut ve son olarak da Mesut Yılmaz Hükümetleri döneminde işçi ve memur maşlarına verilen yüzde 142 ve yüzde 160 oranında, zamlara "Azdır" diyenler vardı.'' Diye geçti. Buna rağmen Mesut Yılmaz'ın başında olduğu ANAP, 1991 seçimlerinden ikinci, parti olarak çıktı. Ancak Mesut Yılmaz, ANAP ın başına geçmeden anketlerde; %14 civarında olan oy oranını; %24' lere çıkarmıştı. İşte işçilere verilen yüksek zammın getirisi bu kadar oldu. O gün bu olay günlerce kamuoyunda tartışıldı...

Dolayısıyla bu şartlarda yüksek maaş alan işçilerin hem kıdem tazminatları yükseldi hem emekli maaşları...

Şimdi, iyi de işçilere ayrıcalıkları AK Parti iktidarı vermedi ki. Yapılan her zam oranı açıklandıkça, yüksek maaş alan işçilerin o, oranda maaşları daha da arttı. Siyasi irade bunu dengelemek için, zaman, zaman düşük maaşlı insanlara seyyanen zam uygulamasına geçti. Verilen hak da hiçbir devlette geri alınmaz. Devlet, o nedenle sendikalı işçi, almak yerine yirmi yıldır memur alıyor, sözleşmeli alıyor, devlette kendi reflekslerini devreye sokuyor. Kendini korumaya alıyor. Böylece gittikçe sendikalı işçi sayısı azaldı. Asgari Ücret uygulaması devreye sokuldu. Kıdem tazminatları tartışılır hale geldi. Halen Ülkemizin değişik yerlerinde simge olarak da olsa, işçilerin grevleri yüzünden kapanan işletmeler olduğunu biliyoruz. Senelerdir devam eden grevler oldu. Söylediğim gibi bütün emekliler eski işçilerin aldığı paraları alsa, ortada SSK diye bir şey kalmaz. Üstelik buna sağlık giderlerini de eklerseniz, ulaştığı rakamı tahayyül bile edemezsiniz... Verilen hak geri  alınmıyor.

Bunlara bir de, yaşanan şu olayları eklerseniz, durumun vahameti ortaya çıkar. 15 yıl hizmeti olanlar bir dönem, bu ülkede emekli edildi. Demirel hükümeti zamanında bu imkanlar sağlandı... O dönemlerde, Sadece, Bir Bakan çıkıp, SSK arşivlerini sorguladı. Bazı usulsüzlüklere olduğundan söz etti. Üzerine gideceğini belirtti. Hatırlatayım. Bunun üzerine Hani Yaşar Okuyanın Bakan olduğu zaman, İstanbul'da bir kamyonluk yakılan SSK arşivini hatırlatayım... Ümraniye çöplüğüne atılan yarı yakılmış belgeleri hatırlatayım. SSK da yapılan yanlışları, hasta hanelerin düştüğü durumları, bazı yolsuzlukları hatırlayalım. O kadar... Şimdi eskilerin yıkıp batırdıkları her türlü yanlışı, hatayı, yanlış planlamayı, Tayyip Erdoğan düzeltsin, diye bekliyoruz? KEY ödemelerinde olduğu gibi, zorunlu tasarrufların geri iadesinde olduğu gibi. Öyle ya, böyle yanlışları düzelten biri, Maaşlar arasındaki farkları da düzeltsin istiyoruz... İNŞALLAH diyelim. Allah O gücü verir ise, onu da yapar... Sabretmek lazım... Bu ne kadar adil bir bekleyiş olur. Devletin yürüyen kuralları ve yasaları var. Bunlara uymak zorundasınız... Devlet ise, kendi reflekslerini ortaya koyarak, yeni personel alımında memur kadrosuna alımlar yaptı. Sendikalı işçi sayısı gittikçe azaldı. Böylece Mesut Yılmaz hükümetinin bol keseden dağıttığı zamlar, Devlet refleksi ile memur kadrosunun çoğalmasına sebep oldu. İşçi alımı nerde ise çok az hale getirildi. Devlet hizmet alımını öne çıkardı. Taşeron sistemi devreye girdi. Asgari ücret uygulaması yaygınlaştı. Böylece yıllar önceki hata telafi edilmeye çalışıldı.

Bu arada Bu Ülkede yaklaşık 12 milyon emekli olduğunu vurgulamak zorundayım. EYT ile bu rakam daha da fazlalaşacak. Devletimiz büyüktür. Bu yükü de taşıyacaktır. İnancındayım. Sosyal Devlet olmanın getirdiği zorunlulukları iyi bilerek, insanının madur etmemenin çaba ve gayreti içerisindedir. Sevindirici tarafı çalışmak isteyenlerin iş hayatına devam etme imkanının sağlanmasıdır. Şimdiden bizlere emekli olacak kardeşlerimize hayırlı olsun demek düşer. Burada unutulmaması gereken bir gerçek vardır. Emekli insanımızın sağlık giderleri de bir hayli yük getirmektedir. Sadece emeklilik konusunu sadece maaşı ile ifade etmemek  gerekir.

Şimdi memurlara ve emeklilere yapılan zamlar tartışılacak. Yetersiz görülecek. Bu tartışmalara taraf olmak istemiyorum. Ancak intibak yasası ile 2000 yılı öncesinde emekli olan insanımız, 2000 yılı sonrasında emekli olan insanımızdan daha fazla maaş almaktadır. Bu İntibak yasası mahkemeye verildi amma, hala sonuçlanmadı. Yine en fazla tartışılacak konu, düşük emekli maaşı alan insanımıza seyyanen zam verilmesi isteğidir. Bu seyyanen zam isteğine dul ve yetimler de dahil edilebilir. Bu makul bir istektir. Konu yasalaşmadan Devlet yetkililerinin bu konuya umarım bir çözüm üretirler. Devlet Baba olma özelliğini ortaya koyar.

Kalın sağlıcakla...