Milletimizin başı sağ olsun! Uğradığımız afet ve açtığı yara, tarife imkân vermez acıları, dikenli tel misali sardı yüreğimize… Şimdi sabır ve dua zamanı… Bu çetin imtihandan Allah’ın lütfu ve keremiyle rızaya nail olanlar olarak çıkmamız yegâne niyazımız… 
Depremi o sabah seher vakti telefonumda yüklü olan meteoroloji uygulamasına gelen uyarı mesajıyla öğrendim. Kahramanmaraş ve Hatay hava durumu ibaresinin yanında parantez içinde deprem bölgesi yazıyordu. Meydana gelen afetin büyüklüğünü ilk saatlerde anlamaya çalışsam da tasavvurumun yetmediği açıktı… İşe gelirken yöredeki eş dosta ulaşmaya çalıştım lakin telefonlar iletişime imkân vermiyordu. Bir ümit kısa mesaj atarak dostlarımın ahvalini öğrenmeye çabaladım. Saatler sonra ulaşabildiklerimin iyi haberlerini alabildim. 
 Mesaiye geldiğimde hadisenin boyutları kendini belli etmeye başlamıştı. Valilik tarafından gelen gönüllü personel talebini duyduğumda çok ciddi bir durum ile karşı karşıya milletçe kaldığımızdan şüphem kalmadı. Allah’ın rızasını umarak, çalıştığım İstanbul Tarım İl Müdürlüğünden 39 mesai arkadaşımla birlikte pazartesi akşamı Hatay’a uçakla yola çıktık. Aynı gece karayolu ile sabaha karşı Hatay’a vardığımızda karanlığın örtücülüğüne rağmen uğradığımız hasar aşikârdı. Hatay AFAD koordinasyon merkezinin yönlendirmesiyle görev bölgemize süratle intikal ettik… AFAD gönüllüsü olarak görev yapacağımız yer Hatay Antakya’da bulunan 600 Konutlar bölgesiydi.
 600 konutlara vardığımızda Erzurum AFAD ekibini canla başla kurtarma çalışması yaparken bulduk. Bizim vazifemiz bu ekibe her türlü destek ve yardımı vermekti. Aynı bölgede Ankara Jandarma Özel Harekat Tuğrulbey taburunun yiğitleri de vardı. Yüzün üzerinde insanımızı enkazdan çıkararak kurtardıklarına şahit oldum. Allah, Erzurum AFAD ekibi ve JÖH taburundan razı olsun… Hiç durmadan dinlenmeden ve bir lahza dahi yorgunluk ve yılgınlık göstermeden iki-üç gün uykusuz ve istirahatsiz çalıştılar. İkinci günden itibaren şehrin her tarafında hummalı bir faaliyet vardı. Bütün olumsuzluklara rağmen ulaşım kolaylığı sağlanmış ve bölge için gereken ne varsa –ki kurtarma personeli, teknik personel, makine ve teçhizat, gıda, su, kıyafet vb- hızlı bir şekilde afetzede kardeşlerimizin yarasına merhem olmak üzere sunuluyordu.
Evet! Çok büyük bir afetle daha doğrusu felaketle karşı karşıya idik. Çok şükür Allah’a ki bütün manilere rağmen gereken yapılabiliyordu. Koparılan yaygaralar, dezenformasyonlar, can pazarının yaşandığı bir atmosferde kayıkçı kavgasından medet uman çapsızlara bakmayın… Olmasını gerekeni oldurmak için çırpınıldı… Hala da çırpınılıyor. Kusur, eksik, yetersizlik yok mu? Elbette var. Lakin bu çapta bir felaket karşısında hiçbir ülke bu kadar hızlı refleks koyamazdı inanın… 

Konuya devam eden yazılarımda devam etmek üzere burada bir ara verelim!

Allah, depremde hayatını kaybeden kardeşlerimize Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in müjdelediği şehitlik makamını nasip eylesin. Geride kalanlara sağlık, afiyet, sabr-ı cemil versin. Hepimize, başa gelenden ibret almayı ve istikamet sahibi olmayı ihsan eylesin.

 Fatihalarınızı eksik etmeyin…