Ramazan geldi hoş geldi. De... Biz niçin hoş değiliz?

Eskiden bütün her yere sinen o letafet, sırra kadem basmış gibi. Gazze aklımıza geldikçe, boğazımıza düğümleniyor her nefes... Her sahur her iftar buruk! Görünüşe bakılırsa kederimiz dahi laftan ibaret.

Tamah ettiklerimizin örttüğü kalplerimiz, taşa taş çıkartıyor. Gündelik telaşımız herşeyin önüne geçmiş. Kâr odaklı bir toplum olarak telafisiz zarara koşuyoruz. Tamah ipiyle çeke çeke can bineğimizi, bir tekeri yalpalayan menfaat arabasına hunharca koşuyoruz. Tamahkârız vesselam!

Kâr zaptetmiş her zerremizi. Tamahkârız, hilekârız... Yüzümüze vurulunca da zeytinyağı gibi üste çıkıp sitemkârız. Riyamızı riyazat ile rakamlara boğarken, düpedüz çakma vefakârız. Özümüz, sözümüz, tutmak bilmeyen hesap misali, kendini avcı zanneden bir şikârız. İşler bilindiği göründüğü gibi değil diyerek itiraz etsek de aşikârız!

Rahmet ayında, rahmetten hissemize düşen nedir aceb? Onbir ayın sultanını incittiğimizi kimsecikler duymasın diye, kul-köle edilmişliğimize bakmadan yalancı pehlivanlar misali koftiden hünkârız!

İzzetin terk eylediği bir mevsim bu, yakamızdan yakalayan. Gözlerimizi kapatınca görülmediğimizi sanmaktaki pecmurdeliğimiz, yama tutmaz elbise gibi dökülürken üstümüzden... -mış gibi yapa yapa harcıyoruz harcımıza katılmış güzellikleri. Çirkinleştiğimizi de fark etmiyoruz korkarım.

Mananın çöküşü maddenin çöküşünü kaçınılmaz kılarken, gafletten ötesine sürükleniyoruz. Hem aldatan hem aldanan olmanın ağır yüküyle saplandığımız yer, yer çekiminden ziyade göklerin itişinden ötürü mü? Allah vergisi şu fıtrata mugayir hallere teşne oluşumuz, hesap cetvelinde ziyadesiyle götürü mü?

Göklerin parsellendiğini, maviye atılan façalardan anlamış olmak yetmiyor. Destursuz girilmiş bağlarda hazan kol geziyor. Sual etsek, pervasızca yankılanır mı beklenen cevaplar gam duvarında? Meğer dünleri eritmişiz, çoktan kayıplara karışmış yarınların civarında!

Ramazan geldi de gitmeye dahi davrandı. Kârdan zarar etmekten yakamızı ne vakit kurtaracağız? Geleceğin geçmişi aratmaya, akıbetin ruhları kanatmaya devam edeceği bir sır değil. Mübarek Ramazan gitmeye davrandı deyince hatırıma düşen, Halil Cibran'ın şu şiiriyle bağlayalım meramımızı:

"Geldim, gitmelere bekle diyerek.

Attım valize birkaç kırgınlık,

Bir iki vefasızlık.

Bir kaç acı söz,

Benim hatırladıklarım.

Bir kaç iyi söz,

Senin unuttukların.

Geride kalan ne varsa;

Boğazın sularına serdim.

Geldim, korkma aç kapıyı,

Sende kalmaya değil;

beni almaya geldim."