AK Parti kurulduğunda dört önemli kurucusu vardı: Recep Tayyip Erdoğan, Bülent Arınç, Abdullah Gül ve Abdüllatif Şener.

Fazilet Parti’si kapatılmadan önce, parti içinde ve halkın büyük bir bölümünde Recep Tayyip Erdoğan’ın yeni parti kurması talepleri vardı ve 28 Şubat’ın baskıcı uygulamalarını hazzedemeyen çok geniş bir kitle,Erdoğan’ın liderliğinde kurulacak bir partiyi dört gözle bekliyordu. Küçük çocuklar bile, Erdoğan’a Tayyip diye sevgiyle hitap ediyor, yaşlılar da Tayyip evladımız diye muhabbet duyuyordu.

İlk başta Erdoğan ve çevresi parti içinde kongrede mücadele etmiş, az bir farkla kaybetmişlerdi. Daha sonraki süreçte FP’nin yönetiminde sadece yaşlıların olması, o dönemde her biri lider adayı görülebilecek Recep Tayyip Erdoğan, Bülent Arınç, Abdullah Gül, Melih Gökçek, Abdüllatif Şener, Mukadder Başeğmez gibi genç isimlerin yönetime alınmaması, parti tabanında hoş karşılanmıyordu.

Zaten Refah Partisi döneminde İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığı adaylığında, Refah Partisi’nin adayı olarak, herkes Erdoğan’ın adını beklerken önce Ali Coşkun’un adı açıklanmış ama tabandan ve teşkilatlardan gelen yoğun baskı sonucu Recep Tayyip Erdoğan aday gösterilmek zorunda kalınmıştı.

RP-FP geleneğinin üst yönetici olarak sadece Oğuzhan Asiltürk, Şevket Kazan, Süleyman Arif Emre, Recai Kutangibi ak saçlılara yer vermesi, 28 Şubat döneminde yeterli reaksiyon gösterilmemesi ama özellikle 28 Şubat’ın sivil uzantılarıyla birlikte hareket edilerek seçime karşı çıkmak gibi gelişmeler, büyük hoşnutsuzluk uyandırıyordu.

“Sadece ak saçlılarla parti gitmez” anlayışı yaygınlaştı ve parti tabanı, özellikle gençler Bülent Arınç, Recep Tayyip Erdoğan gibi isimlerin yönetimde olması gerektiği düşüncesine sahip oldu. Fakat bu gerçekleşmeyince, yeni parti fikri tabanda yaygınlaştı.

Sadece FP takipçileri değil, geniş bir halk kitlesi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde büyük icraatlar yapan Erdoğan’ı doğal bir lider olarak benimsemeye başladı ve şiir yüzünden hapse atılan Erdoğan’ın lideri olacağı veya yasaklı olduğu için birini işaret edeceği yeni partiyi kendiliğinden bekler oldu.

FP milletvekilleri, teşkilat mensupları her gün karşılarına çıkıp, “Artık ayrılın ve parti kurun, herkes bu partiye oy verecek!” diyen yüzlerce vatandaşla muhatap olmak zorunda kalıyordu.

FP’ye kapatma davası açıldığı süreçte, yenilikçilerin kuracağı yeni parti beklentisi daha da artmış ama Bülent Arınç, “Kapatma davası sürerken yeni parti kurmak hainliktir” diyerek ön almıştı. Hem gelenekçilerin, hem de yenilikçilerin yanlarında olmasını beklediği Bülent Arınç’ın tavrı o dönemde önemliydi.

Gelenekçilerin gönlünde Erbakan’dan sonra Bülent Arınç vardı. Şayet Arınç olursa, yenilikçiler de partiden ayrılmazdı.Erdoğan ve Abdullah Gül gibi isimler de, Arınç’ın genel başkanlığına itiraz etmiyordu.

Bülent Arınç ise, FP kapatıldıktan sonra kurulacak yeni partinin lideri olmak istiyor, ancak Erbakan ve çevresinden yeterli ışık göremediği için bazı konularda yenilikçilerle hareket ediyordu.

FP kapatıldıktan sonra, tabandan gelen yoğun baskı üzerine Erbakan önce Abdullah Gül ile görüştü. Ondan yeni kurulacak (Saadet Partisi) için nefer gibi çalışmalarını istedi. Abdullah Gül, artık zamanın değiştiğini, FP zihniyetiyle ve sadece ak saçlılarla bu işin yürüyemeyeceğini, ancak Bülent Arınç genel başkan olursa birlikte olunabileceğini, yoksa yeni bir partiyle yola devam edeceklerini söyledi.

Erbakan bütün teşkilatlardan da gelen Bülent Arınç’ın ismini duyunca yüzünü buruşturdu ve yine nefer olarak çalışmalarını istedi.

Erbakan daha sonra Bülent Arınç ile görüştü. Ona da benzer sözleri söyledi. Bülent Arınç, çocukluğundan beri bu davanın içinde olduğunu, hiçbir zaman makam istemediğini, her zaman Manisa gibi zayıf bir şehirden aday yapılmasına rağmen Milli Görüş için köy köy propaganda yaptığınıkendine has üslubuyla anlattıktan sonra “Siz neden bana hala güvenmiyorsunuz?” dedi. Onun bu sitemli konuşması görüşmede bulunan Şevket Kazan, Ahmet Tekdal gibi insanları ağlattı.

Artık yollar ayrılmış ve Bülent Arınç, Erbakan’ın kabul etmeyen tavrından sonra, tamamen yenilikçilerin yanında yer almıştı. Ardından Ak Parti kuruldu ve 2002’de girdiği ilk seçimde tek başına iktidara geldi.

Kemalettin İSAOĞLU