Kongre Suudi Arabistan’a füze satışına karşı. Ama Trump dinlemiyor. İsrail üzerinden ve “Acil durum” gerekçesi ile bazı hassas donanımları, Kongreyi by-pass ederek Suudi Arabistan’a satıyor. 

Öte yandan; Suudilerin ihtiyaç duydukları diğer bazı donanımları ise Çin üzerinden temin etmek için silah tüccarları devreye giriyor. Bunun anlamı şu: Suudi Arabistan bir füze savaşına hazırlanıyor.

Bu savaşın hedefi belli. İran ve Yemen’in Husi bölgeleri.

Böyle bir savaş olur mu, olmaz mı, o ayrı bir konu. Olacak gibi gösterip, bölgeyi silaha boğabilirler. Savaş tehdidi-baskısı ile ekonomi, siyaset, sosyal hayat baskı altına alınmış olur. Bu da bir sonuç. Yani silahlı kuvvetlerin dışında silahsız kuvvetler için de uygun ortamın hazırlanması gerek.

ABD tâ işin başından beri terörü bir savaş biçimi olarak görüyor. Soğuk savaş bunun son zamanlardaki en büyük örneği. Adını da “kontrollü bunalım stratejisi” koydular. Terörü donatıyor, yönetiyorlar. Herhalde bunu bilmeyen kalmadı. Kimsenin de bu iddiaları “komplo” diye görmezden gelecek hali yok.

Zaman daralınca bazan iş başa da düşebiliyor. ABD böyle bir kritik eşikte. Bazı işleri profesyoneller eli ile başlatması ya da son noktanın konulması gerekiyor.

CIA’nın başına Gina Haspel’in getirilmesinden sonra, Genelkurmay İstihbarat Dairesi eski Başkanı emekli Korg. İsmail Hakkı Pekin bu atamayla ilgili olarak şu yorumu yapmıştı: “CIA Başkanlığı’na getirilen kişi örtülü harekât dairesinin başkan yardımcısıydı. Bunun anlamı şu; biz dahil birçok ülkede ABD’nin örtülü faaliyetleri olacaktır, zaten oluyordu, ama bundan sonra çok daha çok olacaktır...”

Pekin bu açıklamayı yaptığında takvimler 17 Mart 2018’i gösteriyordu. Gelişmeler bu iddiaların doğruluğunu gösteriyor.

ABD artık sadece Trump tarafından yönetilmiyor. CIA ve Pentagon’un, yani askerlerin yönetim üzerindeki belirleyici rolü çok daha baskın hale geldi. Tabii FED ve NSA’ı da buna eklemek gerek.

Tunca Bengin, Milliyet’teki röportajında, “bundan sonra neler bekliyorsunuz” sorusuna, Pekin şu cevabı veriyordu: “Devlet adamlarına suikastlar olabilir. Bazı yerlerde başkaldırmalar, karışıklıklar çıkarabilir. Hem IŞİD’i hem PYD’yi yeni baştan dizayn edip bunları farklı kullanabilir. Sadece bize karşı değil, diğer ülkelere de. Darbeler olabilir, mesela Körfez ülkelerinde, Ürdün’de, Pakistan’da. Yani belli gruplar kullanılmak suretiyle o bölgelerde kargaşa çıkarılması, merkezi hükümetlerin zayıflatılması, siber saldırılar gibi her türlü örtülü operasyon yapılabilir.”

Evet, maalesef “biraz daha yıkıcı, kanlı, sıcak bir döneme doğru gidiyoruz.”

Bunların neler yaptıklarını biliyoruz. Bütün darbelerin arkasında bunlar. 15 Temmuz’da ya da Gezi olaylarında da gördük bunları. Terör örgütleri ile bunlar iç içe çalışıyorlar. Soğuk savaşta bunları gördük. Hep diyorum da bunların kadrolarında Şeyh de var fahişe de. 28 Şubat’taki “5’li çete”yi biliyorsunuz. TİSK ile DİSK kol kola. Ekonomiyi hedef alan operasyon yaparlar. Döviz, borsa, faiz hepsi kontrollerinde. Media ve STK içinde topluma yönelik provokasyonlar, sabotajlar yapabilirler. FETÖ ya da BÇG, PKK ya da DAEŞ fark etmiyor. Her yerde varlar. Sağ, sol, liberal, muhafazakar, alevi-sünni, adamların ilişkisi olmayan kesim yok.

“2. Arap baharı”ndan, “Arap NATO”sundan, İran ile Suudi Arabistan arasında bir füze savaşından söz ediliyor. Doğu Akdeniz’de durum iç açıcı değil.

Gelecek günler, bu anlamda geçen günleri aratabilir. “Topyekûn bir saldırı” ile karşı karşıyayız. Birileri FETÖ’nün yarım bıraktığı işi tamamlamak üzere, Media, piyasa, siyaset, toplum, bürokrasi ve STK’yı, hatta dini yeniden dizayn etmek istiyor.

ABD elini çabuk tutma çabasında. Çünkü kendi içlerinde de sorunlar var. İngiltere ve AB ülkeleri ile ilgili sorunlar yaşıyorlar. Ancak dünya barışı çok hassas dengeler üzerinde duruyor. Bu işlerin bu şekilde devam etmesi zor gözüküyor. Bir yandan geç kalmaktan korkuyorlar, bir yandan işi aceleye getirmenin işleri daha da içinden çıkılmaz hale getirmesinden korkuyorlar. Belirsizlik ise işleri daha da içinden çıkılmaz hale getiriyor.

Bu şartlarda Trump, gerçekten dünyanın başının püsküllü belası. Siyasetini, ülkesinde ve dünyada krize bağlamış gibi. Bir yandan sürekli kriz üretiyor, bir yandan emrivaki siyaseti ile birilerinin paralarına el koyarken, bir yandan da bölgede silah satışını hızlandırarak yoluna devam ediyor.

ABD tarihinin en büyük savaş uçağı alımı için imzayı attı. Oysa 2025’de savunma sistemlerini de içine alan bütün teknolojilerde radikal değişiklikler yaşanacak. Bunun anlamı şu, ABD yakın gelecekte bu silahları kullanacağı bir operasyona hazırlanıyor.

Aslında adres belli; Ortadoğu dedikleri coğrafya. Peki Ortadoğu dedikleri coğrafyada nerelerde Amerikan üsleri var: Dünyada 202 ülke var ve bunun 150 tanesinde Amerikan üssü bulunuyor. 150 ülkede 1000 Amerikan üssü var ve bu üslerde yaklaşık 350.000 Amerikan askeri bulunuyor. Türkiye’den başlarsak, Irak, Suriye, Kuveyt, Katar, Umman, BAE, Yemen, Suudi Arabistan, Pakistan, Afganistan, Tacikistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan’da ABD üsleri var. Cibuti’de var Bahreyn’de var, Mısır’da var.. Bölgedeki denizlerde var, Diego Garcia’da var, Hind okyanusunda.

Dün Husi bayrağı altında Yemen’e girmesi için yol açanlar, şimdi Husi’lere karşı orada bulunuyorlar güya! BAE’yi Yemen’e kim niçin çekti. Yarın soğuk savaş yıllarında sağ-sol çatışmasında yaptıkları gibi, Suudi, BAE görüntüsü ile İran’a bir füze saldırısı olursa, ya da İran görüntüsü ile Suudi Arabistan yanında ABD üslerine ya da bu üslerin olduğu ülkelere, 11 Eylül’deki gibi örgütlenmiş bir saldırı gerçekleştirilirse, sahi Körfez ülkelerinin hali nice olur. Kim kalır oralarda. Yeryüzünde bir cennet hayali ile yola çıkanlar, bir anda kendilerini cehennemin ortasında bulabilirler.

İsrail seçimlerinin ardından Trump’ın zamana ihtiyacı var. Onun için oyalama taktikleri ile zaman kazanmaya çalışacak. Ama tarihin çarkı dönmeye devam ediyor. Haziran değilse eylül-ekim!.. Ama tabii, o zamana kadar görelim Mevlam neyler! Trump bu Şeytani plan içinde bir parça sadece. Bundan sonra ne olacağını hep birlikte yaşayarak göreceğiz. Selâm ve dua ile.