Lanetli Grupları Bitirme Talimatı (LGBT)

Ehline malumdur ki, Kur’an’da geçen peygamber kıssaları külli düsturların ipuçları olarak verilmiştir. Yani bu kıssalar peygamberlerin sadece adlarının bilinmesi için değildir. Gerçi Kur’an sadece orta doğuda adı geçen bazı peygamberlerin isimlerini, Yahudilerin onlara attıkları iftiralardan kurtarmak ve onların salih kullar olduğunu bildirmek için zikretmişse de umumi olarak kıssalar, Âlemlerin Rabbı’nın ne zaman nasıl davrandığını bildirmek cihetinde külli manalar taşır.

Firavun’un erkek Yahudi çocuklarını öldürmesi kıssasıyla Kur’an, isyanları nedeniyle sürekli her asırda bir milletin Yahudilere musallat olmasıyla uğradıkları erkek katliamının daimi olacağını bildirmek cihetinde bir düstur olarak anlatmıştır ki, her asırda bu minval üzere tarihin cereyan ettiğini biliyoruz. Hz. Musa aleyhisselam kıssası çok kıssaları da içermektedir ki, her asırda Yahudilerin isyanları nedeniyle katliama uğrayacaklarını haber verdiği gibi, Hz. Musa gibi Firavunun saltanatını yıkacak olanın yine onun sarayında beslettirmesi ile de başka düsturların ipuçlarını vermektedir.

Tüm sebeplerin sükût ettiği anda balığın karnında gaybi hitap olması gerekirken bir anda sebeplerin arkasında Âlemlerin Rabbı’nın onun yanında hazır ve nazır olduğunu hakkal-yakin intikal ettiği anda iki defa “sen” diye hazırane muhataplık şeklinde yaptığı dua ile (Allahtan başka ilah yoktur yerine, senden başka ilah yoktur demesiyle) sebeplerin fevkinde denizden ve balığın karnından kurtarılan Hz. Yunus aleyhisselam kıssası ile ümitlerin tamamen bittiği anda, ancak ve ancak sadece Allah’ın yardım edebileceği hakkal-yakin anlaşıldığında Allah’ın yardımının geldiğini bildirmesi gibi…

Bu kıssaların içinde her asra bakan yönler olduğu gibi bazıları daha bir şiddetle bu asra bakmaktadır. Bunların belki en önde geleni Hz. Lut aleyhisselam kıssasıdır ki herhalde teferruatını anlatmaya gerek yoktur.

İnsanoğlu her asırda emri İlahiyi çiğneyecek bir sapıklık icat etmiş ve belasını bulmuştur. Ancak bu belalar, sebepler dairesinde geldiği için nedeni başka tarafta aranmıştır. Hz. Azrail’in gelişine musibetler perde olduğu gibi, belanın gelişine de musibetler perde olmuştur. Sebepler dairesinde cereyan eden hadiselerdeki İlahi ikaz ancak basiretle kavranabilir, itiraz edeni haklı çıkaracak bir mahiyette imtihan sırrını bozmayacak şekilde gelir. Bazen vaizlerimizin musibetlerle ilgili sözlerini anlamak yönünde çaba sarf etmek yerine aklını her türlü melanete çalıştıranların en çok itiraz edecekleri şey, musibetlerin bir hatanın neticesi olarak gelmesidir. Ancak sonuçta bu imanın şartlarına dâhil olmayıp, basiretin şartlarına dâhildir. Küresel bir çetenin insan fıtratını bozmaya yönelik gayretlerine İlahi bir tokadın geleceğini anlamak için kâhin olmaya gerek yok.

Hz. Lut aleyhisselam kıssası önce şüphesiz Müslümanı muhatap alıyor. Fakat bu melaneti Müslüman işlemeyeceğine göre, bu kıssanın daha önemli düsturları ihtiva etmesi gereklidir. Nedir onlar?

Öncelikle İslam’da, “hünsa” tabir edilen çift cinsiyetli yaratılanların dışında hiçbir şekilde bu melanete izin yoktur ve lanetlenmiştir. Hünsa olanların hükmü de idrarın geldiği yere göredir. İnsanlar kadın ve erkek olarak yaratılmıştır, bunun dışındaki her türlü fiil ve düşünce tüm mezheplerin içtihadı ile yasaktır. Kur’an’ın meleklerce taşlanarak öldürülen bu insanlar hakkındaki hükmü kesindir.

Ancak İslam’da daha başka ince kurallar da vardır ki, mesela zulme rıza zulümdür, küfre rıza küfürdür. Bir zalime taraftar olan kimse onun suçlarının aynısı da onun defterine yazılmış olarak hesap verecektir. Fiilen zulmetmediği halde zalim olarak yargılanacaktır. Çünkü arzın halifesi olarak insan sadece fiillerinden değil, taraftarlıklarından da hesaba çekilecektir. Hadisçe bir kavme benzeyen, benzemeye çalışan onlarla aynı muameleyi görecektir.

Her halde bu hükümlerin en acıklısı lutilik fiillerine taraftar olmak veya ses çıkarmamak ve bu melaneti özgürlük olarak yorumlayanların başına gelecektir ki; kendisi bu melaneti işlemese bile tarafını belli etmemek veya ses çıkarmamak suretiyle o fiilleri işlemiş gibi, işleyenlerin günahlarıyla beraber hesaba çekilmek çok acıklı bir durum olsa gerek. Zalimin yaptığı zulmü bizzat yapmadığı halde sırf taraftarlığından onun günahlarının bir mislini yüklenen insan, bu melanet günahların da bir misliyle utanç ve rezillik içinde hesaba çekilecektir. Çünkü Kur’an’ın lisanında açıkça ifade edilmiştir ki, bu fiiller Âlemlerin Rabbi olan Allah’ı gazaba getirmektedir. Külli düstur olarak anlatılan kıssanın hükmüyle hem dünyada hem mahşerde durum feci olacak görünüyor ki Allah şaka yapmaz!

Fıtrat Allah’ın kanunudur ki ona müdahaleye onun izni dışında (sünnet olmak gibi) izni yoktur. Allah’ın emrinin gerekçesi bizzat emir olmasıdır. Ehli Sünnete göre güzellik ve çirkinlik yani iyi ve kötü Allah’ın emir ve yasağından sonra doğru-yanlış hükmünü alır. Emir ve yasak yoksa eşyada asıl olan mubah olmasıdır. Bu melanet fiiller konusunda açık bir yasak vardır, bu nedenle Müslüman tarafsız olamaz. Bu taraflılığını önce dille, imkânı olduğunda da eliyle göstermek mecburiyetindedir, tüm insanlar akıl tutulmasına uğrasa da, tüm insanlar aklını kaybetse de, tüm insanlar (kıyamet kopmadan önce olacağı gibi) İslam’ı terk etse de Allah’ın hükmü bakidir.

Biz dille ilgili emrin asgarisine bakalım, yani bir emir olan dille mücadele nasıl yapılır? Şüphesiz söverek değil. Malum sövme denen o her millette bulunan pis kültür insanın canını yakmak içindir. O nedenle her milletin en önemli kültür unsurlarını sövmesinden tanıyabilirsiniz. Bir Almanın anası hakkındaki sövme pek bir şey ifade etmezken, pork deseniz kıyamet kopar. Bizde ise önce aileye yöneliktir çünkü dokunulmazdır.. (Not: bu arada bu cinsel sapıkları rahatsız edecek bir kelime aradım ama bulamadım.)

Daha önce çocuk terbiyesinde de bahsettiğimiz gibi, terbiyenin baş şartlarından biri çocuğa tarafını seçtirmek yani doğru ve yanlışı öğretmektir. Fakat bu; şu doğru şu yanlış diye öğretilmez. Nasıl öğretilir? Kullandığımız kelime nötr olmamalıdır. Yani söz konusu edilen şeyi olumlu ya da olumsuz tanımlamalıdır. “Eşcinsel” değil “lanetli sapık” veya “cinsel sapık”, “eşcinsellik” değil “lanetli cinsel sapkınlık” veya “cinsel sapkınlık”. “Lezbiyen değil” “lanetli sapık kadın”. “Gay” değil, “lanetli erkek” veya “lanetli sapık erkek”.

Bu ve buna benzer kelimeler böyle kullanılmazsa çocuk “eşcinsel” kelimesinden olumsuz bir anlam hissetmediği için o mahlûklarla araya mesafe konulması gerektiğini düşünmez. Kendi gardını almaz. Mutlaka kelimeler doğru ve yanlış anlamını içermek zorundadır. Hem de bizim dil ile mücadelemizin asgari şartıdır. Bu melanetleri özgürlük gibi düşünen beyni sapık olanlara karşı da her zaman onların yanında bu kelimeleri bu şekilde kullanmak gereklidir. Sonuçta Müslüman cennet yolcusudur. Bu lanetli gruplara ve onları destekleyen lanetli beyinlere karşı Hz. Lut aleyhisselamın yanında olduğumuz mesajını vermek zorundayız. Kur’an lanetlemişse biz de lanetleriz. Biz Kur’an’ı ölçü alırız. Allah’ın değer vermediği her ne varsa bizim için de değersizdir, tüm insanlar karşı fikirde olsalar bile…