Özbekler Tekkesi’nin bir kültürel hafıza mekanı olarak yeni işlevinin safhalarını ve bu yönde yapılan çalışmaları, -bir bilgi yanlışına neden olmamak için- hem kendisinin hem de İSAR Araştırma Merkezi’nin web sitelerindeki bilgileri esas alarak iletelim.
Tekke binasının ilk restorasyonu Mimar Cengiz Bektaş tarafından yapılıyor (1983). Harem kısmının restorasyonu ise bundan yaklaşık on yıl sonra Mimar Melih Birsel tarafından gerçekleştiriliyor. Bu restorasyonlardan sonra Tekke on yıllığına, şeyh ailesinden Münir Ertegün adına kurulan Tarih ve Araştırma Vakfı’na tahsis ediliyor.
Zira Özbekler Tekkesi şeyhi İbrahim Edhem Efendi’nin (ö. 1904) nesli kızı Ayşe Hamide Hanım’la sürdüğü için Tekke ile ilgili bu yıllarda verilen kararlar ve yapılan uygulamalar da Ayşe Hamide Hanım’ın oğlu Münir Ertegün ile onun oğullarına ait bulunuyor.
Ertegün Kardeşler’in daha çok Avrupa’da şekillenip, ABD’de devam eden ilginç hayatlarını meraklılarının kendilerinin araştırmasına sunarak, Tekke’nin hikayesine devam edecek olursak, Münir Ertegün’ün oğullarından Ahmet Ertegün’ün 2006 yılındaki vefatını takiben, -yönetiminde sıkıntılar yaşandığı gerekçesiyle- 2008 yılının son aylarında adı yukarıda zikredilen vakıf feshediliyor ve zaten Tekke Ahmet Ertegün’ün vefatından itibaren Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün çalışmalarına konu oluyor.
Bu kurum 2006-2009 yılları arasında Özbekler Tekkesi'ni müze olarak hazırlamak üzere envanter tespit ve restorasyon çalışmaları yaparken, Özbekkangay ailesi de tekkedeki ikametini sürdürüyor. Halihazırda ise Tekke, Abdullah Tivnikli Vakfı İSAR Araştırma Merkezi’nin akademik çalışmalarına ev sahipliği yapıyor.
Mustafa Tahralı Hocamdan gelen bir mesajla varlığına muttali olduğum, tam adı Sosyokültürel, Tarihi ve Dini Boyutlarıyla Sultantepe Özbekler Tekkesi Projesi bu safhada ortaya çıkıyor.
Marmara Üniversitesi, Ortadoğu ve İslam Araştırmaları Enstitüsü, TÜBİTAK ve İSAR Araştırma Merkezi tarafından ortaklaşa yürütülen ve süresi 2023-2025 yılları ile sabitlenen bu proje, “Özbekler tekkesinin 1753 yılındaki kuruluşundan son postnişini Necmettin Efendi’nin vefat ettiği 1971 yılına kadarki yazılı ve görsel malzemelerin tespit edileceği zaman dilimini” kapsıyor ve onunla “tespit edilecek envanter üzerinden bir Osmanlı sosyal ve dini müessesesinin çok boyutlu tarihinin ortaya çıkartılması” hedefleniyor.
Tekkelerle ilgili olarak yapılan çalışmalar daha çok tarihsel boyutu kapsadığı ya da hikaye esaslı olduğu için Özbekler Tekkesi Projesi zikredildiği üzere bir ilk örnek değeri taşıyor.
Şöyle ki, “Sadece yazılı ve görsel kaynaklara odaklanmayan proje; sözlü tarih çalışmalarıyla araştırma sorularını” genişletirken, “dijital tarih yöntemleriyle de elde edilen verilerin sonuçlarının analizine ve sunumuna yeni bir boyut” getiriyor.
Böylece “Özbekler Tekkesi’nin yazılı, sözel ve görsel arşivi”nin oluşturulması hedeflenirken, bununla hasıl olacak “bir veritabanının yer aldığı internet portalının” inşa edilmesi planlanıyor.
Bu sayede “tekke merkezinde oluşan kültürel mirasın gelecek kuşaklara” aktarılmasıyla “İslam, Osmanlı ve Türkiye siyasi, kültürel ve dini tarihindeki rolüne” odaklanılan proje, “tarihi süreç içinde tekkenin dinî, entelektüel, mekânsal, sosyo-ekonomik, siyasi ve gündelik yaşam üzerindeki etkisiyle ilgili kapsamlı” araştırmaların ilk örneği olarak somutlaşıyor.
“Tekkeyle ilişkili defterler, arşiv belgeleri, epigrafik malzemeler kısacası yazılı ve sözlü kaynakların tespit edilmesi, dijital ortama aktarılması, günümüz diline çevrilmeleri; bu kaynakların ihtiva ettiği bilgi ve verilerden bir veritabanının oluşturulması ve uzman akademisyenlerin yazacağı ilgili makalelerin matbu ve dijital olarak yayınlanmasına ise projenin hasılası olarak bakılıyor.
“Proje sonunda çalışmaların sonuçlarını ortaya koyan bir adet editoryal kitap, bir çalıştay ve bir internet sayfası oluşturulması” da yine projenin hedefleri arasında.
Değerli birçok kitabı bünyesinde toplayan İSAR Yayınları arasından 2023 yılında çıkan, Osman Sacid Arı – Melih Sadık Küçüker imzalı Sultantepe Özbekler Tekkesi: Osmanlı'dan Cumhuriyet'e Bir Müessesenin Tarihi adlı çalışmanın söz konusu proje kapsamında olup olmadığını bilmemekle beraber, bundan hareketle, dini bağı nedeniyle unutturulmaya çalışılan tekkelerin, söz konusu proje örneğiyle birer kültürel değer olarak milli hafızamıza yeniden kazandırılmalarını çok önemsediğimi belirtmek istiyorum.
Böylece hem bir hak yerini bulmuş hem de kayıp hafızamızın önemli parçaları yerli yerine konulmuş olunacaktır.
Bu örnek projeyi mümkün kılan kuruluşlara ve ona emek veren kıymetli elemanlara teşekkür ediyorum.