Katıldığınız ve kazandığınız bütün seçimlerde size oy verdim. Oy vermekle de kalmadım, yazılarımla ve özel sohbetlerimle destek de verdim. Üstelik bir de seçip önümüze koyduklarınızı da seçtim. Ama artık yalnızca vasıflarını Rabbimizin belirlediği adayları seçmek istiyorum. Çünkü -hüsn-ü zan besliyor isem de-hangi vasıflar dikkate alarak aday seçimi yapıldığını tam olarak bilmiyorum ve bu durum benim Rabbim katındaki sorumluluğumu düşürmez. Âhiretime zarar vermek istemiyorum.
Uyarı Görevimizi Unuttuk
Biz Müslümanların fert ve toplum olarak olmazsa olmaz bir görevimiz var. Orijinal adıyla Emir bil-Marûf ve Nehiy ani’l- Münker. Yani Dinimizin, ortak aklın ve ilmin gerektirdiklerine yönlendirmek ve dinimizin ortak aklın ve ilmin/bilimin sakındırdıklarından men etmek.
Biz bu görevimizi yapmaz olduk. Bir diğer anlatımla size de yardımcı olamadık.
-Sayın Cumhurbaşkanım!
İstanbul seçmeniyim. Oy vermemi istediğiniz kişileri yakından tanımıyordum. Tanıtma gereği de duyulmadı. Seçtirdikleriniz arasında önemli bir toplumsal meseleyi irdeleyecek, inceleyecek, tespitlerini kaleme alacak ve meclis kürsüsünden dile getirecek daha da önemlisi görüşlerinize katılmadığını beyanla muhalif görüş bildirecek kadar inançlı, bilgili, bilinçli ve izzetli kaç kişi var? Siz batı kültürü ile şartlanmış bürokratlar ve teknokratlar ile nasıl başarılı olacaksınız?
Yüzeysel başarılarımız varsa da eğitimde, kültürde ve ekonomide öze ilişkin problemlerimiz devam ediyor. Size yerel yönetimlerde de ufuk açacak, problem çözecek, alternatif yol ve yöntem oluşturacak yardımcılar gerek.
-Sayın Cumhurbaşkanım
Aşağıda sizlere yerel adaylarınızı seçerken öne çıkarmanız gereken Kur’ânî vasıfları özetlemeye çalıştım. Yaratan en iyi bilendir. Oy vermenin îman, ibadet ve özelde cihad olduğuna inanan ben oyumdan sorumluyum. Aklımı ve irademi özgürce kullanmak istiyorum. Lütfen bana da yardımcı olunuz.
-Sayın Cumhurbaşkanım
Anayasal düzeni seküler/laik olan toplumumuzda kemiyeti arzu edilen keyfiyete dönüştüremediğimiz için her seçim bölgesinde aranılan Kur’ânî vasıflara sahip kişiler bulunmayabilir. Bu durumda niteliklerimize en yakın olan tercih edilmelidir.
Sözü, Şanlı Peygamberimizin her birimize sorumluğumuzu hatırlatan ve içeriği ile ürpertici olan hadisine bırakalım:
“Topluluğunuz içinde Kurânî vasıflara uygunluğu sebebiyle Allah’ın daha bir razı olacağı kişiler varken onları değil de vasıfsız ve yeteneksiz kişileri görevlendiren yetkililer Allah’a, Peygamberi olan Muhammed’e ve müminlere hainlik etmiş olur.”
Seçilecek İnsanların Sahip Olması Gereken Kur’ânî Vasıflar
Seçilmek üzere seçime katılacak kişiler genç-yaşlı kadın veya erkek olabilir. Ama onların aşağıda açıklanacak Tevbe sûresinin 71. âyetindeki dört vasıf/şart ile Nisa sûresinin 58. âyetindeki liyakat şartını taşımaları gerekir.. Şimdi bu ayetlerin anlamını sunarak içerdiği vasıfları görelim:
Tevbe 71:
“Mümin erkekler ve kadınlar birbirlerinin Evliya’sıdır: Onlar yalnızca birbirlerini temsil edebilir ve birbirleri adına hukuken tasarrufta bulunabilir.
Onlar Ma’ruf olanı emredip gerçekleştirmeye çalışırlar, Münker’den de (güçleri ölçüsünde sözlü ve fiilî olarak) sakındırırlar.
Namazı birliktelik içinde kılar ve zekâtı verirler.
(Hayatı düzenleyici emirleri ve yasaklarında) Allah’a ve Resûlü’ne itâat ederler. Onlar Allah’ın kendilerini merhametiyle kuşatacağı insanlardır. Hiç şüphesiz Allah karşı koyulamayacak güç sahibidir ve neylerse güzel eyleyendir.”
a. Mümin Olmak.
Yüce Rabbimiz Kur’ân-ı Kerîm’inin Tevbe sûresinin anlamı verilen 71. ayetinde mümin erkek ve kadınlarının birbirlerinin Evliyası olduğunu açıklamaktadır. Tekili Veli olan Evliya velayetten gelir. Birçok benzeri ayetler yanısıra (Maide51,57) özellikle de bu âyette (Tevbe 71) müminlerin kendilerini hukuken temsil ve tasarruf edebilir olma hakkını yalnızca mümin olan erkekler ve kadınlara verebilecekleri açıklanmaktadır. Bir diğer anlatımla mümin erkekler mümin kadınların, mümin kadınlar da mümin erkeklerin velîsi olabilir. Bu anlamda veliliği gerçekleştirmemenin yeryüzünde ağır zulümlere ve bozulmalara sebep olacağı da Kur’anî bildiriler arasındadır.(Enfal 73)
b. Maruf’a Çağırıcı ve Münker’den Sakındırıcı Olmak
İslâm dinin, olgun aklın ve ilmin gereği olan Marûf’a çağırıcı ve ve Marûf’un zıddı olan Münker’den sakındırıcı olabilecek konumda olmak.
Bu şart ana hatları ile sağlıklı olmayı, İslâm’ı bilmeyi ve genel kültürle donanımlı olmayı gerektirmektedir; Ayrıca demokrasilerin en büyük zaafı olan deist ve eşcinsel tipler gibi inançsız ve erdemsiz insanların seçilmesini engelleyici niteliktedir.
c. Namaz kılar ve şartları gerçekleştiğinde zekât verici olmak.
Namazla Hak ve şartları gerçekleştiğinde Zekâtla halk ile bağlantılı olmayan topluma yönetici olamaz.
d. Allah’ın emirleri ve yasaklarını itâati benimsemek.
Bunun anlamı da İslâmî emirleri ve yasakları uygulayıcı olmaktır. Daha açık bir anlatımla bu vasıf doğru ve adil olmak gibi ilahi emirleri uygulayıcı ve faiz ve zina gibi haramlardan kaçıcı olmayı gerektirir. Emirleri ve yasakları alenen çiğneyen fasıklar aday olarak da seçilemezler. Allah’ın başarı vadi yalnızca imanlı ve salih amellileredir. (Nûr 55)
Nisa 58:
e. Yönetime liyakatli olmak.
Yukarıda açıklanan dört şart liyakati içeriyorsa da Nisa 58 de “” Şüphesiz Allah size emanetleri ehil /liyakatli olanlarınıza vermenizi emreder. İnsanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hüküm vermenizi de emreder…” buyrularak liyakate özel vurgu yapıldığı için biz de zikretme gereğini duyduk.