Biz nasıl Müslümanız? Görmedim, duymadım, bilmiyorum diyerek Yüce Yaradan'a kulluk mu arz edeceğiz? İmanın bir tavır ve tutarlılık olduğunu görmezden gelerek; kıl beşi kurtar başı mümkün mü?
Biz nasıl Müslümanız? Gören, duyan ve bilen Rabbimizden gafil gezmekle olur mu? Alemlere rahmet olarak gönderilen sevgili Peygamberimizi kılavuz edinmek varken, peşinden gittiklerimiz ne manaya geliyor? Halimizi kolaylaştırmak yerine zora sokuyoruz tuhaf bir şekilde...
Biz nasıl müslümanız? Bu suali sorunca, boşa koysak dolmuyor, doluya koysak almıyor! Malumatfuruşluk ile cahillik arasına gerili ipte yürüyen cambazlarız sanki... Halbuki iman aynasından netlik aksetmeli değil mi? Bunca bulanıklık hayra alamet değil!
Biz nasıl müslümanız? Tövbe kapısının varlığı, gevşekliğin bahanesi olabilir mi? İman ve aksiyon ciddiyet ister elbet... Peki bu özümüze sakız gibi yapışan laubalilikten kurtulasımız var mı? Sanırım hazmetmeyi başarmışız ki lakayt oluş gitmiyor gücümüze!
Biz nasıl müslümanız? Emr-i bil maruf nehy-i anil münker hepimize farz değil mi? Aman boşver dercesine dinleyip geçiyoruz. Vah ki halimize, dünya tarlasından boş başaklar biçiyoruz.
Biz nasıl müslümanız? Akşam yastığa baş koyunca kendimizi sigaya çekmiyoruz. Kendimize ettiğimiz zulmün haddi hesabı yok belki de! Korku ve ümit göç etmiş kalbimizden ki cüretimiz akıllara zarar!
Biz nasıl müslümanız? Mümin ünvanını almak kaygımız yokmuş gibi... Nefsin emrinde herşeye bir kılıf bulmak ne kadar tehlikeli! İrademiz? Kimin? Peki mesuliyet? Herşey karmakarışık ise nasıl olacak? Pusuya düşüren pusulaları fırlatıp atmadıktan sonra... Maazallah!
Biz nasıl müslümanız? Diye sorup duruyorum ya... Belki yanlış soru soruyorum. Doğrusu "Biz müslüman mıyız?" olmalı kim bilir...