EĞER HEDEFİMİZDE, “YARASA” YOKSA GELECEĞİMİZ YOK’

Rezonans  fizikte bir sistemin adıdır. Tanımlaması da  aynı doğrultuda doğrusal bir ritimle oluşan frekanslar küçükte olsa çok büyük frekanslara dönüşür ve hatta yıkıcı da olur.  

Rezonans’ın yıkıcı olma haline ise “salınımın rezonansa geçmesi” denir. Yıkıcılığa örnek olarakta, genellikle askerlerin, “uygun adım marş” yürüyüşü örnek gösterilir. Çünkü tüm askerlerin hep birlikte, aynı anda ve aynı ritimde yere kuvvetle vurmasının bileşkesi, ortaya bir kuvvet çıkartır. Bu da köprünün salınıma geçirir ve yıkılabilir.

Evet bu örneği, DSÖ’nün  18 aydır yaşattığı zulümden kurtulmak için verdim. Bilindiği üzere 11 Eylül Maltepe mitingi sonra sırada 26 Eylül’de Ankara’da yapılacak olan miting var. Bu mitingin konusu, “DSÖ Sorgulanacak” ve “DSÖ Yarasa Nerede” soruları ile ortaya çıktı.

Eğer plandemiden, özgürlüğümüzü elimizden alan yıkıcı tedbirlerden kurtulmak istiyorsak, artık yapmamız gerek tek şey var. O da  DSÖ’nün 17 Ocak 2020 tarihinde kabul ettiği  PCR tanı kiti protokolü ve  onun 23 Ocak 2020 (*) tarihinde yayınlanan makalesindeki YARASAYI görmek ve sormak yeterlidir.

Herşeyin yani yaşadığımız plandemini başlangıcı, düğmenin yanlış iliklendiği yer tam burasıdır. Ve o düğüme yanlış iliklendiği için, sonraki tüm iliklemelerde yanlış gitmiştir. Zaten fiziki olarak doğru gitmesi de mümkün değildir. Bu yine yanlışın üzerinde doğrunun durmayacağı gibi bir şeydir. Çünkü o metinde, virüsü izole edilmediğini ve yarasının bile ÇİN (At Nalı Yarasası) değil Avrupa yarasası kullanıldığını, ellerinde hiçbir hastadan alınan materyal olmadığı veya görmedikleri çok açık bir şekilde yazıyor.

-Eğer yarasa yoksa, konakçısı ve dolayısı ile bulaşı ve  doğal olarakta PCR testi ve  aşısı da yoktur. Daha da önemlisi pandemi de yoktur! Bundan dolayı da, DSÖ’nün 11 Mart 2020  tarihinde ilan ettiği pandemi değil plandemi olarak görülüyor.

Bunun açıkça sahtekarlık, hile, ilizyon olmadığını kim söyler?

Bu tabii ki aylardır bilim insanlarının sorduğu ve Berlin’de dava konusu olan, II. Nürnberg Mahkemesi bile olacağını düşlediğimiz bir hadise. Ama bu soruyu halk hiç sormadı. Dünya’da,  “DSÖ Yarasa Nerede” sorusu ile bir eylem yapılmadı. O da Ankara mitingi ile  Türk halkına nasip olacak. Nasip olması için de bugünden itibaren, çocuğunu, ailesini, soyunu ve ülkesini biraz olsun, düşünecek bir aklımız kaldıysa hep birlikte  rezonans etkisi yaratmak gerekiyor. Başka kurtuluşumuz yok! Dünyadaki tüm araç ve gereçleri kullanan bu güçleri anacak, “DSÖ Yarasa Nerede” sorusunu sorarak yıkabiliriz. Bu sorunun karşılığı yok hükmünde olup. Tam karşılığı ise tedbirler, PCR test ve aşı da yok demektir.

Bu tarihi fırsatı kaçırmayalım. Bir sorunun çözülmesi hiç bu kadar hap olarak karşımıza gelmedi. Türkiye’de bu soruyu milyonlarca halk hep birlikte sorarsa bu oyun bozulur!. Yapmamız gereken tek şey var, Ankara mitingine kadar gündemimize başka hiçbir şey almamak!.

Eğer bu soruya, 26 Eylül 2021 tarihinde yapılacak olan mitinge kadar, DSÖ veya Sağlık Bakanlığı yanıt vermezse sivil itaatsizliğe gitme hakkımız olacaktır!

(*) Virüs İZOLATLARI ile ilgili elimizde hiçbir materyal / Yani enfekte olmuş bir kişiden, veya doğal ortamdan elde edilmiş, laboratuvar kökenli olmayan, mikrobiyal veya viral anlamda saf bir numune yok diyor.

Açıkçası Covid-19 tanısı konmuş hasta yoktu, laboratuvarda uydurduk diyorlar.

(*) “In the present case of 2019-nCoV, virus isolates or samples from infected patients have so far not become available to the international public health community. We report here on the establishment and validation of a diagnostic workflow for 2019-nCoV screening and specific confirmation, designed in absence of available virus isolates or original patient specimens. Design and validation were enabled by the close genetic relatedness to the 2003 SARS-CoV, and aided by the use of synthetic nucleic acid technology.”

https://www.eurosurveillance.org/content/10.2807/1560-7917.ES.2020.25.3.2000045?fbclid=IwAR144cELnmj5X5yEfLChK9tTaIZTQXZhYV_RCTQv9gMn8vMvx9wnOWaJfWs