Gazeteci Yazar Abdurrahman Dilipak, İstanbul Üniversitesindeki cinsiyet değişikliği operasyonu ile ilgili orataya çıkan tartışmalar konusunda BNC Medya'ya çarpıcı açıklamalarda bulundu. 

Dilipak, bu tartışmanın temelinde İstanbul Sözleşmesi, Lanzarote, CEDAW’a bağlı ek protokoller, AİHM kararları ve UNO WOMAN’a tanınan yetkiler çerçevesinde sorunun yasama, yürütme ve yargı alanlarındaki uygulamalarla vucud bulduğunu söyledi.

Nevşehir’deki Agarta şenliği(!?)nin, uyuşturucu ve Fuhuş baronlarının zirvesine döndüğünü söyleyen Dilipak, Erdoğan’ın bu rezalet olurken orada bulunmasının da ayrı bir talihsizlik olduğunu ileri sürdü.

HEDEF İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ Mİ?
"Ne konuşuyoruz. Artık Ünivestilerde Gay ve Lezbiyen kulüpleri var. Belediyeler Birliği Belediyelere Toplumsal cinsiyet ve LGBT topluluklarına pozitif ayrımcılık yapılması için, belediyelerde müdürlükler ve belediye meclislerinde komisyonlar kurulması talebi. Var. Üniversitelerde LGBT Siyonizm, Global reset programlarına aykırı akademik çalışmalar, uluslararası akademik index’e kabul edilmiyor, bu çalışmaları yapanların dahil olduğu projeler desteklenmiyor.

Bakın bu durum bütün Üni.’ler için geçerli. İmzalanan anlaşmalarla cinsiyet değişikliği ameliyatlarının parasını devlet ödeyecek. Bunu yapmayan Üniversiteler kara listeye alınacak, onları uluslararası programlarda, fon desteklerinden dışlanacaklar. Onun için toplumsal cinsiyet eğitimi seminerleri düzenleniyor. İstanbul Üniversitesindeki 8 Doktor, bir iki düzine operasyon konusu, Buzdağının görünen kısmı bile değil. Kibrit çöpü hükmündeki 8 kişiyi, bir Üni’yi gözünüze çok yaklaştırırsanız, arkasında yanan cehennemi göremezsiniz."

TAŞLARI TOPRAĞA BAĞLAMIŞLAR, KÖPEKLERİ SOKAĞA SALMIŞLAR
"Agarta ne, kim bunlar, ŞABAT bunun neresinde, ne oluyor, nereye gidiyoruz? Taşları toprağa bağlamışlar, köpekleri sokağa salmışlar. Evet şimdi Üni. Kendini kurtarmak için idari soruşturma açacak, savcılığa suç duyurusunda bulunacak. Sonra bunlar ya beraat edecek, ya da bu karar AİHM de bozulacak, tazminat alacaklar, göreve geri dönecek ve bu kesinleşmiş, emsal bir karar olacak.

Bakın, bugün, “çocuğumda cinsel sapma” var diye, psikolojik danışmanlık merkezine gitseniz, size söyleyecekleri, çocuğunuz normal, siz bu kurgu ve safsatalardan vazgeçin. Normal olmayan sizsiniz diyecekler, genel olarak. Çünkü sözleşme, yasalar, genelgeler bu yönde. Eğitim bu yönde. Hastahaneye gitseniz, Tıbbi hastalık indeksinde böyle bir tedavi şekli yok. Ne teşhis, ne tedavi mümkün değil, ne de bu tanıya dayalı bir ilaç ve diyet de yok. Bu kabul eden bir yadsa, yürütme ve yargı var."

KAOS GL 220 YAYIN YAPMIŞ, LGBT KONUSUNDA
"Biliyorsunuz, sözleşme, yasa ve yönetmeliklerl “Bu fahişe ve türevleri”ni koruyor. Benim bunların eleştiren ve (Bunlara pozitif ayırımcılık uygulayan holdinglere karşı bizim “Yeşil sermaye” ne yapıyor) şeklindeki bir ifadem sebebi ile açılan dava hala sürüyor. Konunun özün de Trans Humanizm konusu var. Konunun temelinde toplumun tamamını, Biyolojik cinsiyetten, din, ahlak ve gelenekten bağımsız GENDER diye tanımlanan GENOM şeklinde “Nesnelerarası İletişim”in NESNE si haline getirilen BİREY şeklinde tanımlayarak Kimlik kartımıza “Cinsiyet” olarak GENDER yazan kimse, onlar bu cinayetin suç ortaklarıdır. TOPLUMSAL CİNSİYET kavramını meşrulaştırmak için EŞİTLİK mi, ADALET mi diye tartışma açanlar, bu komplonun suç ortaklarıdır."

DOSTLAR ALIŞVERİŞTE GÖRSÜN!
Dilipak resmi çevrelerin LGBT karşıtlığını “dostlar alışverişte görsün” kabilinden işler olduğunu söylüyor. “Tavşana kaç tazıya tut” diyorlar. İstanbul üniversitesi olay hakkında soruşturma açıyor, Dekan konunun bilimsel olarak senatoda tartışılıp karara bağlanmasını istiyor. Bu tartışmanın İÜ’ye yeni bir rektör atanmasının hemen arkasından gündeme gelmiş olması da ilginç. Kısa süre önce de mezuniyet töreninde İmam Hatip kökenli bir birincinin konuşma yapmasına izin verilmemiş, yeni Rektör öğrenciyi odasında kabul etmişti. Senato NORM hukuk olarak sözleşmeye ve sözleşmeye dayalı yasalara ve ayrıca Türkiye’nin üye olduğu ülkelerin tavsiye kararlarına bakacak. DSÖ, UNO WOMAN’a bu günkü yetki, imtiyaz, dokunulmazlığı kim verdi ise bu sonuçtan onlar sorumlu.

Dilipak’a göre Türkiye İstanbul sözleşmesinden geri çekilmedi. Zaten yasada sözleşmenin bütün hükümleri mevcut. Lanzarote’den söz eden yok. CEDAW ile birlikte bu 3 sözleşme ek bir protokolle birbiri ile ilişkilendirildi. BM İnsan Hakları komiserliği ve AİHM bu konuda kararlı bir şekilde LGBTnin arkasında duruyor. Cumhurbaşkanının kararnamesi, bir irade beyanından ibarettir ve geri çekilme ile ilgili hukuki süreç başlatılmadı ve sözleşme hükümleri zaten yasada aynen mevcut ve yasa zaten sözleşme hükümlerini hayata geçirmek için çıkartılmış.

HÜDA PAR, Kudüs'te şehit edilen 'Hasan Saklanan' hakkında açıklama yaptı HÜDA PAR, Kudüs'te şehit edilen 'Hasan Saklanan' hakkında açıklama yaptı

DİLİPAK: İTHAM EDİYORUM!
Dilipak konuyla ilgili açıklamalarında Emile Zola’nın Dreyfus davası ile ilgili olarak "İtham Ediyorum" başlıklı, yazısıyla yasama, yürütme, yargıyı muhatap alarak Basın tarihine geçecek bir tavır sergilemiş ve tarihe tanıklık yapan yazısında adalet için adeta bir manifesto yayınlayacaktı. Dilipak o yazının. Başlığını kullanarak eleştirilşerini sıraladı.

"Türkiye bu günkü şartlarda ABD, AB, İngiltere, BM, UNO WOMAN, DSÖ, FDA protokolleri, Gelmekte olan Global Kripto para, Performans Pass. Karbon ayak izi, NeuraLink fitnesine giden yolda, Eylül 2023’teki G20 zirvesi öncesi, bütün bu olup-bitenler, devam eden operasyonlar çerçevesinde ŞABAT örgütü üzerinden onların ifadesi ile, tabiri caiz ise, eski bir benzetmedeki şekli ile “Oltayı yutmuş balık” hükmündedir. Türkiye’nin Milli Egemenliği GlobalRESET karşısında adeta vesayet altına sokulmuştur. Bu sonucu hazırlayan süreçte sorumluluğu bulunan, iktidar ve muhalefet kanadındaki herkesi, evet İTHAM EDİYOR, suçluyorum. İklim, Çevre, Gıda, Sağlık, Bilişim, Eğitim, Ekonomi Kültür-Turizm, bilişim teknolojisi (5G/Global Netwrok, Starlink, Yapay zeka ve Nano Chip/Quantum Tech) sektöründeki bir çok konunun temelinde bu senaryolar vardır. Hedef:Yeni dünya düzeni: İnsan 2, Endüstri 4, toplum 5, Ajanda 2025/2030/2040! Ve maalesef, Sermaye, siyaset, bürokrasi, Media, STK, Bilim, Sanat dünyasındaki bir çok kişi ve kurum bir şekilde bu karanlık senaryonun içinde yer almaktadır."