IMF Başkanı Christine Lagarde, küresel ekonomide problemlerin olabileceğini söyledi.

Uluslararası Para Fonu Başkanı Christine Lagarde, global ekonominin beklentilerin üstünde bir hızla yavaşladığına dikkat çekti ve bu durumda dört bulutun muhtemel bir fırtına sebebi olabileceği uyarısında bulundu. Dubai’de yapılan “World Government Summit”de konuşan Lagarde, herkesin bu fırtınaya karşı hazırlıklı olmalarını istedi. Ticari zıtlaşmalar, gümrük vergilerinin artırılması, finansal sorunlar, Brexit süreci ve ABD ile Çin arasındaki ticari gerginliğin muhtemel sonuçlarını geliyorum diyen krizin ilk işaretleri olarak söyledi. AB’de ve İngiltere’de krizde bir azalma değil, aksine yayılma ve derinleşme söz konusu. Rusya cephesinde de değişen bir şey yok. Hindistan ve Afrika’da salgınlar can almaya devam ediyor. Öte yandan, Trump’ın, ABD-Meksika sınırına 5,7 milyar dolar bütçe gerektiren bir duvar örülmesini istemesi, Kongre’deki Demokratların da buna izin vermemesi üzerine ABD federal hükümeti 35 günlüğüne kapanmıştı. Kriz devam ediyor. Yine kapanabilir. ABD’nin başı sadece Meksika krizi ile dertte değil Venezuela krizi Latin Amerika’yı bölmüş durumda. Sadece ülkeleri değil, ülke yönetimleri ile halk da karşı karşıya geldi.

Öte yandan; İsrail bölgede çıbanbaşı olmaya devam ediyor. İran ABD’nin kendilerine saldırması halinde İsrail’in büyük şehirlerini yerle bir etme tehdidinde bulunuyor. Mısır’da, Suudi Arabistan’da kriz derinleşirken, Kaşıkçı olayı hâlâ gündemdeki yerini koruyor. Trump son olarak Müslüman Kongre üyesi Ilhan Omar’ın, Yahudi lobisinin ABD’deki faaliyetlerine yönelik eleştiri karşısında “anti-semitizm”le suçladığı başörtülü milletvekilinin istifasını istedi. Öte yandan; Omar özür dilese de, “Amerikan İsrail Halkla İlişkiler Komitesi (AIPAC), Ulusal Tüfek Derneği (NRA) veya fosil yakıt endüstri lobilerinin siyasetimizdeki problemli rolünü vurgulamaya devam edeceğini” söyledi. Müslüman Kongre üyesi Ilhan Omar’a karşı en sert eleştiri Trump’tan geldi.

Tarihinin en ciddi siyasi krizini yaşayan Venezuela’da Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro’nun destekçileri ile kendini geçici devlet başkanı ilan eden Ulusal Meclis Başkanı Juan Guaido taraftarı muhalifler kaşı karşıya. Ülkeye ABD’nin müdahale etmesi ya da bir iç savaş ihtimali gündemde. Guaido taraftarları ABD’nin Kolombiya, Brezilya ve Karayip Denizi’ndeki bir adaya yığdığı insani yardımın ülkeye sokulması için sokaklarda. Maduro taraftarları ise, insani yardım örgütü maskeli işgalcilerin bu gerekçe ile ülkeyi işgale hazırlandıklarını söylüyorlar ve ülkedeki krizin arkasından Guaido’yu destekleyen Trump yönetimi, batılı ülkeler ve işbirlikçileri ile İsrail’in olduğunu söylüyorlar. Yani iddia şu: Hastalığın sebebi olan, mikrop bulaştıran güçler, bir gün sonra doktor ve eczacı kılığına bürünüp kapıya dayanıyorlar.

Belki Venezuela nere, Türkiye nere diye insanın aklına gelebilir. Caracas’la Çorum arasında nasıl bir ilişki olabilir diye düşünebilir insanlar. İstanbul’la Caracas kardeş şehir. Bir haber daha Venezuela’nın altınları Çorum’da işlenecek. İstanbul Venezuela arası kuş uçuşu 9822 km, İstanbul’dan uçarsanız 12 saat 16 dakika sonra bir aksilik olmazsa Caracas’tasınız.

Aslında bu kadar uzaklığa rağmen, Ankara ile Caracas’ın arası siyasi olarak o kadar da uzak değil. Tabi bu Maduro’nun Venezuela’sı ile mesela ABD’nin Guiado’su ile İsrail’in arası bir o kadar yakın. Tabi Guaido; ABD ve batıya bu kadar yakın olunca, İsrail’e yakınlığı sürpriz değil. Bu durumda aslında Guaido’nun gerçek kimliği, kimin adamı olduğu gerçeğini bütün çıplaklığı ile ortaya koyuyor.

Öte yandan; ABD’nin “kızım sana söylüyorum, gelinim sen dinle” kabilinden, sürekli olarak bir kararlılık, cesaret ve meydan okuma şovu için bu tür krizlere ihtiyacı var. Ama artık bu konuda meydan boş değil. Dünyadan tepkiler yükselmesi bir yana, AB’den ve hatta ABD içinden bile tepkiler yükseliyor. Hatırlarsanız, daha önce bir yazımda “Maduro sana söylüyorum, Erdoğan sen dinle” demiştim. Bu mesaj hâlâ ağırlığını koruyor. Dünyanın kalbini dinleyin, geliyorum diyen olayların ayak seslerini duyacaksınız.

ABD Suriye’de de zaman kazanmak için oyalama gayreti içinde. Trump damadının Suudi Arabistan ve İsrail ziyareti sonrası ne olacak göreceğiz. Tabi aynı senaryoda BAE ve Mısır da var. Görünen o ki, önümüzdeki günler yeni krizlere gebe. ABD sanki Suriye konusunda Türkiye’deki yerel seçimleri bekliyor gibi. Tabi eli böğründe beklemeyecek. Bana kalırsa yeni senaryoda kritik tarih 28 Şubat. 28 Şubat sonrası için herkesin dikkatli olması gerek ve 28 Şubat sonrası önümüzdeki 40 gün herkesin en üst seviyede her ihtimale karşı hazır olması şart. Tabi bunu planlarken içerideki işbirlikçilerini kullanacak. FETÖ, PYD, PKK, DAEŞ, DHKP-C, malum medya, sosyal medya, malum STK’lar, malum sermaye, AK Parti içindeki uyuyan hücreler, CHP, HDP, İyi Parti, bir takım kanaat önderleri, ekonomik, sosyal, siyasal gruplar, taraftar grupları, dini, mezhebi, etnik, ideolojik, politik gruplar. LBGTİ, çevreci görünümlü gruplar, yolsuzluk ve adalet isteyenler, her kesimden birilerini, gayrimemnun herkesi provoke edebilirler.  Özellikle de CHP bu süreçte amiral gemisi rolü oynayabilir. Kılıçdaroğlu bütün senaryolara açık bir lider profili çiziyor.

Batılıların da kendi içlerindeki tartışmaları sonlandırmak için burunlarının dibinde kum torbasına benzetecekleri, şecaat arzedecekleri, hesap soracakları bir ülkeye ihtiyaçları var. Bu niye Türkiye olmasın. Arkası gelir bunun. Bu niye Rusya olmasın, bu niye İran olmasın. Bir “günah keçisi”, “Şamar oğlanı” bulmaları, yoksa da icat etmeleri gerekiyor. Aslında bizim şimdi tekrar “Dünya 5’ten büyüktür” dememiz gerek. Güvenlik konseyinde, neden tek başına Fransa olsun, Fransa yerine AB olsun ve AB adına Fransa’yla birlikte Almanya ve İtalya da dönüşümlü olarak Güvenlik Konseyinde yer alsınlar. Bu Almanya’nın işgal altındaki ülke statüsünden kurtulması yönünde önemli bir adım olur. Bu gelişme Japonya için de işgal altındaki ülke statüsünden kurtulması yönünde bir kapı aralar. Bu tartışmanın bir şekilde canlı tutulması gerek. Çin ve Rusya BMGK’da daimi üye, AB temsil edilecekse İslam ülkeleri adına bir ülke burada niye temsil edilmesin. Hatta Hindistan da temsil edilsin. Ya da toprak büyüklüğü, nüfus ve gelir durumuna endeksli bir kriter bulunabilir. Bu konuda tek ülke yerine, ülke blokları temsil edilebilir.

Evet, evet, bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Ve bizim bu konuyu bu vesile ile hep gündemde tutmamız gerek. Milletlerarası bir medya ağı, STK ağı, akademik ağın bu konuda birlikte hareket etmesi ve geleceğin dünyasının inşasında herkesin elini taşın altına koyması gerek. Selam ve dua ile.