Yeni Şafak, geçtiğimiz çarşamba günü,

25. yaşına girdi.

Çeyrek yüzyıla baliğ olmuş bir geçmişin yapıtaşları ve onların döşenmesinde emeği geçen herkes halen hatırlarda olacağından, mezkûr devir için bir özet vermeme ve isim vurgusunda bulunmama henüz gerek yok.

Ancak Yeni Şafak’ı, yaptıkları yeni yatırımlarla modern bir medya grubunun omurgası ve yerli medyanın gözbebeği haline getiren Albayrak Holding’in sahiplerini, yöneticilerini minnet ve teşekkürle zikretmek durumundayım.

Bu minnet ve teşekkürümün altında yatan şey ise, duygusallığım ve Yeni Şafak’ın yazarlarından biri olmam nedeniyle maddi bağım değildir: Yeni Şafak’ın, reklamlarında da kullanılan ifadeyle, Türkiye’nin Birikimi olmasıdır.

Milli Görüş’ün entelektüel havzasında kazandığı siyasi şuurla, manen ve maddeten Büyük Türkiye yürüyüşüne katkıda bulunmak istenen söz sahipleri burada toplandıkları gibi, aynı yolda söz söyleme gayreti taşıyan gençler de yine burada kendilerini sınama, yetiştirme ve yeni zamana yeni sözler söyleme imkânı bularak bugünün entelektüel ortamını belirleme hakkını kazanmışlardır.

Bu mânâda Yeni Şafak, öncelikle mevcut siyasi ve entelektüel birikimi kendi bünyesinde toplamış, namluya sürülecek münevver, düşünür, gazeteci ve yazar kuşağının yetişmesi için mesenlik oluşturmuştur.

Nitekim son on beş yılda kurulan (veya başkalarından devralınan) hiçbir basılı ve görsel medya organı yoktur ki, orada Yeni Şafak’tan yetişmiş birileri olmasın.

Sosyal medya vb. yeni oluşumlara da bağlı olarak, medya dünyamızda (ve dolayısıyla kültürel ortamımızda) yaşanan sıradanlaşmaya, sığlaşmaya karşı, fikir gazetesi olarak var olma iddiasından asla taviz vermeksizin yürüyüşünü sürdüren Yeni Şafak, televizyonculuğun, internet dünyasının ve dijital teknolojinin imkânlarını da yedeğine alarak habercilikten, güncellikten asla kopmaksızın entelektüel hayatımızın motor ve zihnî gücü olma vasfını tek başına taşıyor.

Yeni Şafak’ın, sahih bir niyet ve mümince bir gayret içinde, yerli ve milli bir duruşla nice uzun yıllara erişmesini temenni ediyorum.

AYDIN ÜNAL’IN VEDA ETMEYE HAKKI VAR MI?

Kimi yazarlar vardır, tanışmazsınız ancak yazdıkları üzerinden onunla sımsıcak bir ünsiyet kuruverirsiniz. Gündeme taşıdıkları konular, bunları ele alış biçimleri, perspektifleri, özel kelimeleri, söylemleri.. onu sizin dünyanıza kırk yıllık bir tanıdık olarak dahil ediverir.

Aydın Ünal benim için böyledir. Yeni Şafak’ta yazmaya son vermiş olsa da, halen benim için o bir yerlerdedir, sorumluluklarının izindedir, bundan sonra da karşılaşmasak bile, yine benim için bir selâm kapısı olmayı sürdürecektir.

Sevgili kardeşim Kemal Öztürk, “Eleştiri Ahlâkı ve Özeleştiriye Tahammül” başlığı altında, Aydın’ın mezkûr kararıyla ilgili söylenebilecek her şeyi söyledi. Ben, cirmimin de küçüklüğü nedeniyle siyaset selinin (ve dolayısıyla muhalif ve yandaş tercihlerinin) dışında durmaya büyük gayret gösterdiğim ve ilgili konulara Öztürk kadar vakıf olamadığım için, meraklıları onun yazısına tekrar yönlendirerek, yukarıda zikrettiğim manevi bağıma ve algıma istinaden, şu soruyu sormak istiyorum: Aydın Ünal’ın veda etmeye hakkı var mı?

Eğer kardeşlik hislerim ve kendi sözleri üzerinden dava sorumluluğuna tanıklığım beni yanıltmıyorsa, Aydın Ünal’ın veda etmeye hakkının olmadığını düşünüyorum. Bunun için ille de Yeni Şafak’ta yazması gerekmiyor elbette, zira “bizim” için her gün Aşura’dır ve her yer Kerbelâ!

  • #hepimizmeryemiz
  • İsrail işgali altındaki Kudüs, benim yumuşak karnımdır. Bu nedenle, onunla ilgili sosyal faaliyetlerin mümince bir hassasiyet içinde yürütülmesini özellikle gözetiyorum. Zira şunca Kudüs seyahatimde (maddi istismar başta gelmek üzere) tanığı olduğum kimi olumsuzluklar beni böyle davranmaya, Kudüs’le ilgili faaliyetleri buradan paylaşma konusunda da seçici olmaya mecbur bırakıyor.
  • Uluslararası Kudüs Eğitim Kültür ve Araştırma Derneği (UKEAD) tarafından #hepimizmeryemiz ibaresiyle başlatılan ve Mart ayına kadar bir dizi faaliyetle devam edecek bir projenin, 28 Ocak 2019 tarihinde hayata geçirileceğine dair bir bilgiyi, bana kardeşlerim Abdullah Hanönü ve Numan Balcı aracılığıyla iletildiği için haber vermek ihtiyacındayım.
  • Kudüslü kadınların, her geçen
  • gün katlanarak artan sıkıntılarının sempozyumlar, seminerler, okul ziyaretleri sair hukuki ve siyasi çalışmalar eşliğinde duyurulmasının amaçlandığı bu projenin, umulan maksada hizmet edeceğini umuyor ve başarılı olmasını temenni ediyorum.