18 Milyon insanın yaşadığı İstanbul, karla boğuşurken İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem Mūdafi pardon İmamoğlu, İngiliz  Büyükelçi ile “balık limonlu mu yenir, tavada mı daha güzel olur?” muhabbetinden başını kaldırıp da sorumluluğunu hatırlayamadı. Veyl olsun!

Ekrem İmamoğlu’nun, Orhan Veli’nin “Ne atom bombası, /Ne Londra Konferansı; / Bir elinde cımbız, / Bir elinde ayna; / Umurunda mı dünya!”  dizelerini hatırlatan görüntüleri insana pes dedirten cinsten.  

Ulaşım felç oldu, binlerce insan yollarda kaldı, donma tehlikesi geçirdi. Binlerce araç nerdeyse hurdaya çıktı. “Mavi Takkelilerin adamı” ne yaptı dersiniz? 

İstanbul halkının yaşadığı trajediyi umursamadan siyasi ikbalini düşünerek; daha önce Atina’da katıldığı gizli bir toplantıda Türkiye’deki iktidarın gidici olduğunu söyleyen ve Yunanlıları cesaretlendiren, İngiltere’nin Türkiye Sefiri Dominick John Chilcott ile balık yemeyi tercih etti.

Ey İmamoğlu; siyaset mavi takkelilerin çorbasına kaşık sallamaya  benzemez. İngiliz Kraliyet armasında Yunanistan'ın temsil edilmesi ne anlama geliyor madem bilmiyorsun o halde ortaya çıkmayacaksın! 

Yeri gelmişken söyleyelim, İngilizlerin balık sevdiği doğrudur, hem de favorileri aynalı sazan. Kim sazan varın siz anlayın? Bir Kızılderili Atasözü der ki; suda iki balık kavga ediyorsa bilin ki oradan beş dakika önce uzun bacaklı bir İngiliz geçmiştir... 

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi Dominick Chilcott’u 7 Aralık 2021 günü Saraçhane’deki başkanlık makamında ağırlamıştı. Pazartesi gecesi İstanbul karla mücadele ederken, Ekrem İmamoğlu’nun beraberinde eşiyle Rumeli Kavağı’ndaki Balıkçı Kahraman’a gitmişti.

Ne muhabbet  arkadaş? Birgün  yetmiyor, ertesi gece de geyik  muhabbeti yapıyorlar. Sonra da kameralar önüne çıkıp, pişkin pişkin “ne var ki bunda!..” diyebiliyor.

Ekrem İmamoğlu’nun aracının bir kar kürüme aracı nezaretinde Rumeli Kavağı’na gittiğini gösteren görüntüler de sosyal medyaya yansıdı. Kar kürüme aracını **** gibi kullanan adeta makam aracına dönüştüren İmamoğlu, daha sonra bu görüşmeyi “Bir saatlik  yemek molası” mesajıyla doğruladı.

Nasıl olsa ateş yanmayan yerde duman tütmez. Gerçeklerin ortaya çıkma  gibi bir huyu var. Beyefendi sanırsınız ki İngiliz Lordlar Kamarasından. İmamoğlu, çok  çalışmış da yorulmuş da mola vermişmiş. Gel onu sen mazlum ve mağdur halkın külahına anlat.

O geceye ilişkin “Benim yoğun bir gündemde çalışırken yemeğe gitme meselemin bu kadar gündeme taşınılmasını, manipülasyonu şaşkınlıkla takip ettiğimi ifade ederim. Çünkü bir büyükelçi ile yemekten bahsediyoruz. 25 gün önce buluşma gününü netleştirdik. Hatta gideceğimiz mekânı da belirlemiştik. Gizli bir yemek değil, kamuya açık bir mekândır. Benim 23 yıldır gittiğim bir mekân.” açıklamasında bulunmuştu. 

Bu ne biliyor musunuz?

Tam bir “merdi kıpti şecaat arzederken sirkatin söyler/ çingenenin merdi, kendini överken hırsızlığını söyler” sendromu.

Ne çabuk kanka olmuşlar? İmamoğlu, İngiliz Büyükelçiye toz kondurmuyor. Ailecek muhabbetlerine diyecek yok. Tam bir mütareke  dönemi İstanbul beyefendisi. Damat Ferit Paşa ile akrabalık derecesi var mı merak ediyorsanız, araştırın.

Ekrem ile Dominick, Edi ile Būdū. Sanırsınız ikisi birlikte karla mücadele etmişler, yorgunluktan telef olmak üzere iken kendilerini bu balıkçı lokantasına atmışlar. Breh brehhh…

Kar yağışı sırasında restoranda görüntülenmesine gelen eleştirilere de yanıt veren Ekrem İmamoğlu, "Benim yoğun bir gündemde çalışırken böyle bir yemeğe gitme meselemin bu kadar gündeme taşıtılmasını ve bu süreçle ilgili manipülasyonu şaşkınla takip ettiğimi ifade etmek isterim. Bir büyükelçi ile, Türkiye'nin en yoğun ilişkide bulunduğu bir ülkenin ana temsilcisi ile yenilen bir yemekten bahsediyoruz. 

Bu yemek daha önce İBB'yi ziyaret etmiş, kendisi ile resmi bir görüşmemizi yapmış, akabinde böyle bir buluşmayı tasarlamış bir belediye başkanıydım. 20-25 gün önce netleştirmiştik, mekanı da belirlemiştik. Gizli bir yemek değil bu, kamuya açık bir alan. Her yeri cam pencere olan, benim 23 yıldır gittiğim bir mekan. Orada yaşanan bazı hususlar beni üzmüştür tabii ki, neticede şeffaf bir yemekti. Sayın Büyükelçi bu kara rağmen verdiği söz gereği bir gün önce Ankara'dan İstanbul'a gelmişti. 

Gün boyu yaptığım çalışmalardan sonra bir vakit dilimi ayırıp oraya gidip bu resmi buluşmayı -tabii ki hususi bir tarafı da var- eşlerimizle birlikte yaptık. Sohbet ettik, yemeği, ülkemizi, İngiltere ilişkilerini konuştuk.

Bir İBB Başkanı'nın karla mücadele kadar dünyanın bu tarz ülkelerinin büyükelçileriyle ilişki kurması da sorumluluğudur. 30 ay içinde belki de tarihinde ilk defa bu kadar yoğun dış ilişkiler konusunda ilgi gören bir İstanbul yönetimi var…

Bir belediye başkanının 1-2 saat başka bir yere gitmesi kadar doğal bir şey olamaz. Sahada on binlerce kişi var, yardımcılarım, genel sekreterim var... İBB insanların aklındaki gibi her şey anlamını taşımıyor, bizim için her şey hepimiz demek... 

Sonrası önemli, bu konunun devletin imkanları kullanılarak bir MOBESE kamerasının böylesi bir magazinsel, kaotik bir sürecin parçası yapılacak şekilde servis edilmesinin sağlanmasının takipçisi olacağım. Çok önemli bir meseledir bu, kişisel de bir meseledir."

Ulaştırma Bakanlığı sütten çıkmış ak kaşık mı?

Mesele İmamoğlu'nun sınıfta kalması veya başarısızlığı değil. Ulaştırma Bakanlığı da aynı basiretsizliğin kurbanı. Al birini vur öbürüne. Ankara - İstanbul karayolu kapanmadı mı? İstanbul Trakya çıkışında yüzlerce araç yollarda kendilerine uzanacak devlet elini beklemedi mi? 

İktidara dokununca doğal  afet, İmamoğlu söz konusu olunca ihmal ve  ihanet. Yok böyle bir dünya.

Doğruyu söylemek gerekirse asıl sorgulanması gereken, tufan koptuğunda İmamoğlu'nun görev ve sorumluluğunu bir kenara iterek, İngiltere'nin Ankara Büyükelçisi Dominick ile ailecek balıkçı lokantasına demir atma fantazisi. Oltaya kimin takıldığı ortada. Ortaya Ekrem ortaya!..

İngiliz Büyükelçi Dominick John Chilcott sabıkalı!..

Yunan İstihbaratının medya yüzü sağcı Estia/Ἑστία gazetesinde dört beş ay önce yayınlanan bir haberde, İngiltere'nin çiçeği burnunda Atina Büyükelçisi Matthew James Lodge'ın organize ettiği bir toplantıdan söz  edilmişti. Toplantıya Kıbrıs İngiliz Yüksek Komiseri Stephen Lillie CMG, yine İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi Dominick Chilcott ile Yunan siyaset ve medya temsilcileri katılmışlardı. İngilizler,  Yunanlı muhataplarına “Erdoğan yönetiminin değişeceği” bilgisini  vermişlerdi. 

İngiliz Sömürge Bakanlığı ve İngiliz gizli servisi MI6 tarafından organize edilen Atina’daki yarı gizli toplantıya katılan diğer isim Stephen Lillie CMG, Nisan 2018'den günümüze Kıbrıs'ta İngiliz Yüksek Komiseri olarak  bulunuyor. Atina'daki  toplantıda kuş gibi öten, bülbül kesilen İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi Dominick John Chilcott, Türkçe biliyor ve Ankara’dan önceki en son görev yeri İrlanda’nın başkenti Dublin. 2011-2012 arası İran Büyükelçiliği var. Ha bir de yeri gelmişken kendisinin teoloji eğitimi var. 

Katoliklerin gittiği St Joseph’s College’den mezun. Dominick Chilcott 1985-1988 yılları arasında Ankara’da; 1993-1995 yılları arasında Lizbon’da ve 1998-2002 yılları arasında da Birleşik Krallık’ın  Brüksel’deki AB temsilciliğinde görev yapmış. 

Denizaşırı ülke görevleri dışında ise Dışişleri Bakanlığı’nın Londra’daki Avrupa, Afrika ve Orta Doğu’dan sorumlu merkezinde çalışmış. 

Dominick Chilcott ve eşi Jane Chilcott’un bir kızları ve üç oğulları var. Dominick Chilcott’un Felsefe ve Teoloji, Jane Chilcott’un ise İngiliz Edebiyatı okuduğu Oxford Üniversitesi’nde tanışmışlar. Oxford’dan önce ise Dominck Chilcott, Kraliyet Donanması’nda deniz subay adayı olarak bir yıl okumuş. 

Orta ve lise öğrenimini ise Ipswich’teki St. Joseph Koleji’nde tamamlamış. Dominick Chilcott’un hobileri arasında yürümek, her türlü spor faaliyeti, kitap okumak, tarih, müzik ve tiyatro yer alıyor. 

İngilizler: “Erdoğan'ın günleri sayılı, kansız bir geçiş dönemine gidiyoruz!"

Toplantıda söz alan ve Türkiye ile ilgili en mahrem istihbarat bilgileri derleyen İngiltere’nin Türkiye Büyükelçisi Dominick John Chilcott, Yunanlı muhataplarının gözlerinin fal taşı gibi açılmasını sağlayan "Erdoğan'ın günleri sayılı, kansız bir geçiş dönemine gidiyoruz"  dediğinde, Yunanlılar kulalarının duyduklarına inanamadılar  ve tekrar tekrar büyükelçiye “nasıl yani?” diye sordular. 

Toplantıda kimler vardı, neler konuşuldu?

İngiltere'nin Atina, Kıbrıs Rum Yönetimi ve Ankara Büyükelçileri, Yunan hükümetinin bakanları, ana muhalefet Syriza partisi temsilcileri, gazete yayın yönetmenleri, köşe yazarları ve analistler bu toplantıda bir araya geldiler. Toplantı formatı İngilizlerin  brifingi ile sonlanmadı. İngiliz büyükelçilerin Yunanlı dostlarına çizdikleri Türkiye portresinin, bizler için hiç de iç açıcı olmadığını söyleyebilirim. Brifing sonrası Türkiye'nin masaya yatırıldığı ve Yunanistan üzerinden neler yapılabileceğinin tüm yönleri ile tartışıldığı toplantı, tam bir diplomatik skandal. 

Yunanlı uluslararası ilişkiler uzmanları, bu kadar geniş katılımla Atina, Lefkoşa ve Ankara gibi kilit görevlerdeki üç önemli İngiliz Büyükelçinin komşu ülke Türkiye'deki durum konusunda görüş alışverişinin alışılagelen bir uygulama olmadığı hususunda hemfikirler. 

Balıkçı lokantası, Atina Toplantısının devamı!..

Ekrem  İmamoğlu hakkında bazı trol hesaplarından sosyal medyada “Pontuslu” yorumları yapıldığı kamuoyunun malumu. Ekrem İmamoğlu, Yunanistan ziyaretini, Atina Belediye Başkanı Kostas Bakoyannis’in davetlisi olarak gerçekleştirmişti. Kostas Bakoyannis, aynı zamanda mevcut başbakan Kiryakos Miçotakis'in de yeğeni olduğundan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Başbakan Kiryakos Miçotakis ile görüşmesini sağladı.

Yunan medyası Ekrem İmamoğlu’nu yere göğe sığdıramadı!..

Hemen her gazete, aynı başlıkla çıkmış. Yunan basını neredeyse söz birliği etmişçesine “Εκρέμ Ιμάμογλου: Ο άνθρωπος που «νίκησε» τον Ερντογάν, στην Αθήνα / Ekrém Imámoglou: O ánthropos pou «níkise» ton Erntogán, stin Athína / "Ekrem İmamoğlu: Erdoğan'ı 'yenen' adam Atina'da" başlığını  atmıştı. Hatta Yunanistan’ın büyük ve ana akım gazetesi olan Ethnos, İmamoğlu hakkında “İstanbul’u Erdoğan’dan alan Pontuslu ile bir gün” manşeti ile büyük bir haber yapmıştı.

Önce İmamoğlu Atina'ya gitti. Sonra İngiliz diplomatlar Atina'da gizli bir toplantı düzenleyerek kısa süre içinde “Erdoğan Hükümetinin gidici…” olduğu öngörüsünü Yunanlı elitlerle paylaştılar. Geçtiğimiz hafta İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi Dominick Chilcott, kar kış kıyamet  demeden Ekrem İmamoğlu ile balıkçı lokantasında buluştu.

İngilizler, İmamoğlu ile CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu arasındaki derin çatlağı ölçmeye çalışıyor. Ayrıca İmamoğlu; gerçekten aday olmaya niyetli mi yoksa koftiden mi rol kesiyor? Onu anlamanın derdindeler.

Bu arada, tıpkı Atina'da olduğu gibi “Erdoğan gidici, elini çabuk tut!..” gibisinden İmamoğlu'nun kulağına bir şeyler fısıldanmış olabilir.   

İyi ki MİT var, iyi ki Dr. Hakan Fidan gibi başkanı var!..

İmamoğlu'nun İngiliz dostları varsa Türk istihbaratının “Mobese sistemi”  var.

MİT Başkanı Dr. Hakan Fidan'ı tebrik etmeli, olağanüstü hava durumu ile  perdelenmeye çalışılan gizli toplantıyı ifşa ediverdiği ifade edildi.

Numan Kurtulmuş ile AK Parti'de siyaset yapma imkanı bulan Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün, Bakanlık görevinden alınması, yukarıda  özetlediğim süreçten bağımsız sayılmaz. Bu operasyon ile önce Saadet  Partisi'nden ayrılan, daha sonra kurduğu HAS Parti'yi ve yol  arkadaşlarını yüzüstü bırakan Numan Kurtulmuş ve temsil ettiği politik vizyon büyük hasar almıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan, idarî tasarrufları ile patronun kim olduğunu hatırlatıyor.

Acaba MİT Başkanı Dr. Hakan Fidan, yargı kademesinde olup-biten  gizli kapaklı işleri, üstü örtülü ittifakları, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a iletmiş olabilir mi? Ne de olsa görevi değil mi? Benzer bir süreç, başka  bakanlıklarda da yaşanabilir. 

24’üncü Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün devre arkadaşı Emekli Albay Niyazi Bozkır’ın asker üniformasına çocuk yaştan beri tutkun oğlu, Hablemitoglu Suikastı zanlısı, Özel Kuvvetler Komutanlığı'ndan uzaklaştırılan Nuri Gökhan Bozkır'ın MİT Operasyonu ile Ukrayna’dan getirilmesi, devlet kademesinde büyük hesaplaşmanın işaret fişeği olarak görülebilir.

Nuri Gökhan Bozkır'ın Albay Levent Göktaş’ın talebesi olduğu, Korkut Eken'in Levent Göktaş'a onun da Nuri Bozkır'a emir verdiği, onun da yerine getirdiği daha önce mahkeme kayıtlarında yer almıştı.

MİT Başkanı Dr. Hakan Fidan'ı yakından izleyin!.. Operasyonları ile sadece Türk siyasetini dizayn etmekle kalmıyor, Cihanşumül Kadim Türk Devleti'nin beş kıta yedi iklimde payidar olmasını sağlıyor. Kılıcı keskin olsun.