Başlık Arapsaçı gibi. Yazı uzun, hikaye çok, sabırla okunursa geçmişe yolculuk garantili, benden söylemesi.

Behçet Kemal Çağlar'ın çok beğendiğim bir tespiti var; "ITRÎ’nin notayla, Sinan’ın taşla yaptığını kelime ile yapan insana Yahyâ Kemal derler."

Gerçekten de öyle değil mi?

O nedenle Yahya Kemal'in "Kökü mazide olan atıyim" yani “geleceğim” dizesinin ortaya çıkışından söz etmek isterim.

Ziyâ Gökalp, bir gün yarı şaka Yahya Kemal'e takılır ve der ki; "-Harabisin harabati değilsin /Gözün mazidedir âti değilsin."

Yahyâ Kemal, bu ironinin altında kalmaz, Ziya Gökalp'e şu cevabı verir "Ne harâbî ne harabatiyim /Kökü mazide olan âtiyim."

Gerçekten de kökü geçmişte olan gelecek olma anlayışı müthiş bir felsefik paradigma.

Isparta ve Kayseri’de okul yaptıran Maarif Mücahidi Mehmet Nazmi Toker...

Okulumuz adını, hayırsever Mehmet Nazmi Toker'den alıyor. Çoğumuz onu Kayserili biliyoruz. Oysa İstanbul’da yaşayan Ispartalı bir aileye mensup.

-Nazmi Toker İlkokulu Yavrukurtları bando takımı en önde emekli yüzbaşı Hadi Büyükkaytan-

Nazmi Bey, 1875 yılında Ispartalı bir ailenin çocuğu olarak İstanbul’da doğmuş. Babası Ispartalı M. Şevki Bey, annesi ise Ayşe Hanım’dır. Mehmet Aldan 'Isparta' kitabında ailenin Barlalı olabileceğini söyler.

Ancak “Böcüzade Tarihi”nde geçen Yayla Mahallesi sakinlerinden, Isparta mebuslarından Arapzade Mehmet Şevki Efendi ismi nedeniyle ailenin Isparta merkezden olabileceği kuvvetle muhtemeldir. *

Arapzade Mehmet Şevki'nin 1875 doğumlu Mehmet Nazmi'den başka kerestecilik yapan Şükrü isminde bir oğlu daha vardır.

Kendisi de kereste tüccarıdır. Aile, Isparta merkezinde tarihi camilerin restorasyonuna yaptıkları yardımlarla dikkat çekmektedir.

1895 yılında Harp Okulu’nu teğmen olarak bitiren Mehmet Nazmi, 1915'te 62. Alay Komutanlığına tayin olmuş ve Galiçya cephesinde savaşmıştır.

Bağdat!ta ölen Ordu müfettişi “Müşir” yani Mareşal Nurettin'in kızı Hatice Hanımla evlenmiş, bu evlilikten Fahire isimli kızı doğmuştur. Başka da çocuğu yoktur. Ne var ki önce 1909'da eşi Hatice, bir yıl sonra da kızı Fahire ard arda ölmüştür.

-Nazmi Toker-

Derin acılarını kalbine gömen Nazmi Toker, bir daha evlenmemiş, tüm mal varlığını Türk gençliğinin eğitimine seferber eden Nazmi Toker varisi olmadan ölmesine rağmen, Kayseri ve Isparta'da adını taşıyan okulların banisidir.

O değerli bir asker, başarılı bir idareci, hayırsever örnek bir insan olarak tarih sahnesinden çekilen efsane kuşağın son temsilcilerinden.

Kayseri’de Valilik, Belediye Başkanlığı ve son olarak Milletvekilliği yapan M. Şevki Efendi oğlu Nazmi Toker, ölümüne kadar Ankara'da ikamet eder.

Ankara’da emekli yaşamı sürdüren Nazmi Toker, 25 Aralık 1956 tarihinde vefat etmiştir. Ancak ölüm tarihi bazı kaynaklarda 1958 olarak belirtilir. Mezarı Ankara Cebeci Asri Mezarlığı'nda bulunuyor.

Ruhu şad mekanı cennet Hızır yoldaşı olsun, Allah rahmet eylesin!

Isparta Nazmi Toker İlkokulu’nun yapım süreci...

Atatürk döneminde farklı illerde valilik yapan ve 1939'da Kayseri Milletvekili seçilen Mehmet Nazmi Toker, vefatından önce hazırladığı 2 Temmuz 1947 tarihli vasiyetinde şöyle demektedir: “Kızılay Cemiyeti Muhteremesin, (sahip olduğum malların satısından) toplanan para ile Kayseri’de veya ecdadımın yurdu Isparta’da, il merkezinde Nazmi TOKER adına bir okul yaptıracaktır. Bu okulun şehrin en güzel yerinde yaptırılması dileğimdir….

Nazmi Toker’in ölümünün ardından okulun yapılacağı ilin tespiti amacıyla Kızılay Başkanlığı’na iki ilden de başvuru kaydı mevcuttur.

Menkul ve gayri menkul satışlarından elde edilen para ile Kayseri’de ve Isparta’da olmak üzere, vasiyetnamenin ruhuna uygun olacağı sonucuna varılarak bu husus 17 Mayıs 1959 tarihli protokol ile tespit edilir ve adı geçen illere tebliğ olunur.

Nazmi Toker’in vasiyet edilen menkul ve gayrimenkul mallarının satışından elde olunan 571 bin 840 liranın yarısı Kayseri’de, yarısı Isparta’da kurulan Nazmi Toker Okul Yaptırma Derneği’ne gönderilmiştir. **

Eski Mezarlık, okul yeri olarak tahsis edilir…

Alman şehir planlama uzmanı, Hitler’in zulmünden kaçarak Türkiye’ye sığınan Prof. Dr. Gustav Oelsner ile Doçent Dr. Kemal Ahmet Aru'nun 1943 yılında hazırladıkları Isparta İmar Planında SİT alanı kapsamına alınan Turan (Tahtacı) Mahallesi sınırları içerisinde bulunan eski mezarlık, okul yapımına uygun görülür.

Folklor uzmanı, emekli müzik öğretmeni Veli Asan'ın ısrarla vurguladığı Ağaçeri yani Tahtacı Türkmen Alevileri'nin Turan Mahallesine yerleşmesi 1923 - 1935 arasına rastlıyor. ***

Isparta Valiliği ve Isparta İl Özel İdaresi, Devlet Hastanesi yolu üzerinde, halk arasında Tahtacı Mahallesi olarak bilinen Turan Mahallesi sınırları içinde yer alan Tekke Camisi bitişiğinde yer alan eski mezarlık yerini, yeni yapılacak olan ilkokula tahsis eder.

Isparta’da 17 Nisan 1959 yılında yapımına başlanılan ilkokulun yeri, Nazmi Toker İlkokulu bugünkü durumu ile 31 Ekim 1961 tarihinde Nazmi Toker İlkokulu adıyla öğretime açılmıştır.

Okulumuz için harcanan toplam para 514 bin 714 liradır. Bunun 31 bin 784 lirası mahalli yardımdan, 285 bin 920 lirası Nazmi Toker mirasından, 197 bin 010 lirası da devlet tarafından karşılanmıştır.

-Nazmi Toker İlkokulu Kayseri-

Bir önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Kayseri’de yaptırılan Nazmi Toker Ortaokulu mezunudur.

1961 - 1962 eğitim öğretim yılından 1983 yılına kadar ilkokul olarak kullanılan binada 1983 yılında üst katta Nazmi Toker Ortaokulu açılmıştır.

1992 - 1993 öğretim yılında ilköğretim uygulaması başlayınca orta ve ilkokul birleştirilmiş okulun adı Nazmi Toker ilköğretim Okulu olmuş ve ikili öğretime geçilmiştir.

2008 - 2009 eğitim öğretim yılında yeni binasında tekli öğretim olarak başlamış ve halen devam etmektedir. ****

-Dilek Altin Demirkan arşivinden Nazmi Toker İlkokulu ilk Müdürü Ali Galip Çapçı-

Nazmi Toker İlkokulu, 1976 mezunlarından Dilek Altın Demirkan'ın ifadesine göre babaannesinin dayısı Ali Galip Çapçı, Nazmi Toker'in ilk başöğretmeni yani müdürüdür.

1969 Türkiye Öğretmenler Sendikası Grevinden Nazmi Toker İlkokulu nasıl etkilendi?

1965 yılında kurulan ve 1971 yılındaki Anayasa değişikliği sonrasında kapanan 'Türkiye Öğretmenler Sendikasının Türkiye genelinde olduğu gibi Isparta’da da üyeleri vardı ve 15-18 Aralık 1969 günleri gerçekleştirilen ve tarihimize “Büyük Öğretmen Boykotu” adıyla geçen ilk genel greve katılmışlardı.

Öğretmenler grevinin Isparta’da etkili olmasının sebebi, Isparta Gönen Köy Enstitüsü mezunu Fakir Baykurt'un başı çekmesidir.

Nazmi Toker İlkokulu 1970 Mezunlarından 5/A sınıfı öğrencilerinden 1958 doğumlu Eğirdir Akdoğanlı emekli mühendis ve öğretim görevlisi Muharrem Aksın, ilkokul öğretmenleri Hüseyin Özkan'ın “TÖS” grevine katılmaması için okul müdürü(!) Nail Baysal tarafından uyarıldığını, ancak Hüseyin Özkan ve okuldaki bir kaç öğretmenin greve katıldığını belirtiyor.

Hüseyin Özkan'ın bir diğer öğrencisi emekli Astsubay, gazeteci yazar Necdet Çelikdönmez, öğretmenlerinin Baladız yeni adıyla Gümüşgün köyünden, Bektaşi Dedesi Kantarcı Ali Rıza Güler'in (saatçi Hasan Güler'in babası) akrabası olduğunu kaydediyor.

Hüseyin Özkan ile ilgili bir başka bilgi de 1946'da Baladız Köylüleri ile Kınık Çiftliği sahibi Abdullah Demiralay arasında yaşanan anlaşmazlık ve Demiralay'ın köylüler tarafından öldürülmesi olayı sonrası tutuklanan 36-43 kişi arasında olmasıdır. Olay sırasında Abdullah Demiralay öldürülür.

Ruhi Su, “Baladız Destanını yazar ve besteler. *****

Baladız Destanı

Bin dokuz yüz kırk altının yazında

Baladız'ın harmanları savrulur

Demiralay toprağında tozunda

Ecel gelmiş, kuşlar gibi çevrilir

Çevrilir ağam

Sulh olalım dediler de olmadı

Beyde insaf, kulda sabır kalmadı

Haber gitti candarmalar gelmedi

Kara toprak bey kanıyla yuğrulur

Yuğrulur ağam

Haciz geldi ocakları bozuyor

Kimi vergi kimi sorgu yazıyor

Can dayanmaz kul canından beziyor

Böyl'olursa demir kalmaz sivrilir

Sivrilir ağam

Demiralay ağaların ağası

Katar katar olmuş gider devesi

Isparta'dan Baladız'a ovası

Bir yanından Aksu gelir kıvnlır

Kıvrılır ağam

Akıl ermez şu feleğin işine

Ağa olmak paşa olmak boşuna

Bir taş değer gelir bir gün başına

İnsan oğlu baki değil devrilir

Devrilir ağam.

Demiralay ailesi, Isparta’nın en önde gelen ailelerinden birisidir ve hem CHP hem de DP döneminde devletle çok yakın ilişkileri vardır. Davada, tutuklu olarak 36 kişi yargılanması, bu olayın toplu bir girişim olduğunu gösteriyor. ******

TÖS grevi sonrasında hakkında idari soruşturma başlatılan Hüseyin Özkan, 1969 - 1970 eğitim öğretim döneminin ilk yarısı sona ererken başka okula tayin edilir.

Onun yerine 5/A sınıfına Eğirdir Direskeneli, bügünkü adı ile Yuvalı köylü, Isparta Merkez Bahçelievler Mahallesi’nde bulunan barakadan müteşekkil Şehit Ali İhsan Kalmaz İlkokulunda görev yapan, 1925 doğumlu Mustafa Dikbaş atanır.

-Muharrem Aksın arşivinden; Mustafa Dikbaş ve öğrencileri-

Babası ile ilgili bilgileri aldığımız Mustafa Dikbaş'ın oğlu, Isparta Barosu Avukatlarından Nuri Dikbaş; 95 yaşındaki babasının 1977'de 52 yaşında Nazmi Toker İlkokulu'ndan emekli olduğunu söylüyor.

Tahtacı mahallesinden bir öğrenci, bir gün derse geç kalır, Mustafa Dikbaş talebesine "-neden derse geç kaldın" diye sorar. Öğrenci “-örtmenim bubam beni bakkala şarap almaya gönderdi” deyince bütün sınıf gülmekten yere yatar. Mustafa Dikbaş, 1970 - 1977 arası Nazmi Toker İlkokulunda görev yapmıştır.

TÖS üyesi ve 15-18 Aralık 1969'da gerçekleştirilen, “Büyük Öğretmen Boykotu” na katılan Hüseyin Özkan, Serebral Palsi (Beyin Felci) rahatsızlığından uzun yıllar tedavi görmüş, 2009'da Isparta'da vefat etmiştir.

Tarih sahnesinden öğretmenler geçiyor…

31 Ekim Salı günü 1961'de eğitim öğretime açılan Nazmi Toker İlkokulu’nun sonrası Nazmi Toker ilkokulunda öğretmenlik yapanlardan isimlerini tespit edebildiklerim:

-Nazmi Toker İlkokulu, Isparta-

Nazmi Toker'in ilk başöğretmeni Ali Galip Çapçı, Nail Baysal (daha sonra Merkez Ortaokulu Müdürü, ortaokul diplomamda ismi var), Baladız/ Gümüşgünlü Hüseyin Özkan, Selahattin Kayışcı.

-Ömür Çelikdönmez arşivinden; 1976 tarihli İlkokul diploması-

Demircili Mehmet Efenin 1920'de Kuvayı Milliye'ye karşı diyerek Eğirdir de çınar (Kanlı Kavak) ağacına astığı, Yılanlıoğlu Şeyh Ali Ağa Medresesi müderrislerinden “Kuş Hoca” lakabıyla tanınan Mustafa Efendi’nin torunu Muammer Fesci ******* ve eşi Beyhan Fesci.

Koçularlı Hüseyin Karakoç, Turan Mahallesi sakinlerinden Tahtacı Türkmenlerinden Ahmet Aygün ve Hasan Battal, Sütçülerli Nazmi Şen, Yalvaçlı Adem Akgül, Güney doğulu Halis Atilla, Cavide Küçük, Mehmet Taşkın.

Okul müdürlerinden İhsan Sevindik, (Babasının evleri Hızırbaba Türbesinin arkasında idi, emekli Astsb. Hüseyin Yurdusevimli'nin babası), Tahir Şahin.

Senirkent eski belediye başkanlarından, Aydın'da geçirdiği trafik kazası sonucu 22 Haziran 2013 Cumartesi günü vefat eden Süleyman Dönmez'in eşi Ülfet Dönmez, ******** Günay Durakoğlu, Ulviye Sakallı, Melek Kaya, Sabahat Şevik.

Son olarak 10 Mart 2016 tarihinde Isparta’da ölen, Isparta Ulu Cami İmamlarından Nuri Hoca’nın torunu, Said Nursi müntesiplerinden araba tamircisi, hattat Hüsnü Altıntabak'ın oğlu, İlahiyat mezunu ve Mücadele Birliği mensuplarından 25 Mart 1943 doğumlu Şükrü Altıntabak'ın eşi Aynur Altıntabak.

Ölenleri hayırla yad ediyor, yaşayanlara sağlık ve sıhhat dolu uzun ömürler diliyorum.

Nazmi Toker İlkokulu anılarım…

1970 - 1971 eğitim ve öğretim yılı. Eğitim yaşı yedi olmasına rağmen ailem beni bir yıl erken okula göndermek istiyor.

Ancak Isparta merkezdeki Tekke (Hızırbey) mahallesi Nabil sokakta bulunan evimize en yakın okul Nazmi Toker; idarecileri yaşımın küçük olduğunu ileri sürerek kabul etmediler.

Hesaba katmadıkları en hakiki özbeöz Ispartalı olarak, demokrasilerde çare tükenmeyeceğini biliyor olmamızdı.

Çözüm hemen devreye girdi.

Önce akrabalarımın bulunduğu Senirkent ilçesine bağlı Yassıören Kasabası İlkokuluna kaydım yaptırıldı. Öğretmenimiz Abdurrahman Gürdal ve kalabalık bir sınıfımız vardı.

Bir hafta 10 gün kısa süren köy okulu maceramdan sonra nakil ile soluğu, Turan Mahallesi ve Tekke/Hızırbey Mahallesini ikiye ayıran Hastane caddesi üzerindeki Nazmi Toker İlkokulu’nda alıyorum.

Birinci sınıfta öğretmenimiz Sütçülerli Nazmi Şen. Uzun boylu, esmer tenli ve zayıf. “Rüzgar Gibi Geçti” filminin baş aktörü Clark Gable gibi bıyıkları vardı.

Asla kızmıyor, sabırlı ve bizlere nasıl davranılması gerektiğini biliyor.

Menekşeler tutam tutam, bugün bize pir geldi” gibi şarkılar, “Hoşgelişler ola Mustafa Kemal Paşa, İzmir'in dağlarında çiçekler açar” gibi marşları öğretiyor.

Mutluyuz. Okulu, dersleri ve öğretmenimizi seviyoruz. Ama kısa sürüyor. 12 Mart Muhtırası sonrası Nazmi Şen, Gülistan İlkokuluna tayin olmuş ama okul inşaatı bitmediği için öğrencileri de Nazmi Toker'de eğitim görüyordu. Nazmi Şen de bu öğrencilerin derslerine giriyordu.

Hatta bazı arkadaşlarımız sanırım Dilek Altın, Nazmi Şen'in derslerine kaçak girmişti.

Sonra yerine kısa bir süre Günay Durakoğlu bakıyor. Dönemin bitmesine yakın Yalvaçlı Adem Akgül yeni öğretmenimiz. Şimdi hatırlayamadığım başka bir okuldan gelmişti ve kızı (Türkan) da bizim sınıfta idi.

İlk öğretmen dayağını nasıl yedim?

Adem Akgül çok sert adamdı; dayağa başladı mı dur-durak bilmez, sınıfı sıradan geçirir, hızını alamayınca gözünün yaşına bakmaz, kızını da döverdi.

Hiç unutmam, Nazmi Şen'in bizim sınıftan alınıp başka bir sınıfa verilmesini çocuk aklımızla anlamıyoruz. Yeni öğretmene de biraz tepkiliyiz. Adem Akgül de bunun farkında.

Bir gün "-çocuklar beni mi daha çok seviyorsunuz önceki öğretmeni mi?" diye sordu ve "-kızmayacağım!" dedi.

Öyle ya koskoca öğretmene güvenmeyeceğiz de kime güveneceğiz?

Ben, rahmetli Ali Demir, Havva, Çiğdem, Dilek Altın, Sinan Özbek, Mustafa Yıldırım ve "Helvacı helva" türküsünü söyleyen, sınıf tekrarı yapan Mevlüt arkadaşımız el kaldırıyoruz.

-Adem Akgül ve sınıfı Hadi Büyükkaytan arşivinden-

Sınıfın çoğunluğu yeni gelene ayak uydurmuş, onlar Adem Akgül için el kaldırıyor. Adem Akgül, verdiği sözde durmadığı gibi bizi bir güzel patakladı.

Marshall Yardımı ve Fulbright Programı ve Süt tozu…

Sınıf arkadaşımız Dilek Altın Demirkan'ın da hatıralarında değindiği gibi, 1971-1972 eğitim öğretim yılına kadar ABD ile anlaşma çerçevesinde Marshall Yardımı ve Fulbright Programı gereği süt ve sandviç dağıtılırdı.

-Özcan Duruer arşivinden Özcan Duruer, Menderes Akkaş, Ömür Çelikdönmez, Musa Noyan, Reşat Türkmen, Mustafa Yıldırım-

Bazılarımız dağıtımı sabırsızlıkla bekler ama Dilek arkadaşımız, süt tozunda yapılan sözde sütü içmemekte direnirdi.

Büyük aliminyum kazanların içine önce su doldurulur sonra bir kaç paket süt tozu içine katılarak karıştırılır, sıraya giren öğrencilere verilirdi.

Kitap okuma alışkanlığını nasıl kazandım?

Adem öğretmen dayakçı ama iyi eğitimci idi. Sınıfımızın mütevazi kitaplığında yer alan kitapları okuduktan sonra birbirimizle değiştirirdik. En çok kitap okuyan öğrenci ayağa kaldırılır ve alkışlanırdı.

Ama itiraf etmeliyim, bana kitap okuma alışkanlığı kazandıran abim Necdet Çelikdönmez olmuştu.

Çocukluğumuzda pazar yerlerinde çarşıda 'destancılar' vardı. Bu destancılar, acı verici olayları şiirleştirirler, yanık sesleriyle insanın yüreğini dağlayan tonda türkü söylerler ve matbaada tab ettirdikleri, yani sarı saman kağıda bastırdıkları tek sayfalık bu destanları cüzi fiyata satarlardı.

Köyden kente göç eden aile olduğumuz için nene ve dedelerimiz köydeki toprak damlı kerpiç duvarlı evlerde kalmışlardı, ölümü bekliyorlardı ve bize bu hikayeleri anlatacak kimse yoktu.

Allah’tan radyo vardı ve Demirbank'ın "iyi günler" dilediği Cuma sabahları, yedi haberlerinden sonra Radyo programlarında halk hikâyelerini sabırsızlıkla beklerdik.

Derdiyok ile Zülfü Siyah, Tahir ile Zühre, Ercişli Emrah, Arzu ile Kamber, Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı, Yusuf ile Züleyha Aşık Garip, Karacaoğlan ile İsmikan Sultan, Köroğlu, Aşık Kerem, Aşık Garip, Kaçak Nebi, Kirmanşah, Yaralı Mahmut, Şah İsmail ve Bey Böyre halk hikayelerinin en tanınmışlarıydı.

Bu hikayeleri ya radyodan dinlemiş ya da abim sayesinde okuyabilmiştim. Daha şanslı olanlar halk hikâyelerinin basılı nüshalarına ulaşır, satın alır ve okurdu.

O konuda şanslıydım çünkü bana okuma zevki aşılayan ağabeyim; emekli asker, araştırmacı yazar, gazeteci Necdet Çelikdönmez, harçlıklarıyla aldığı bu kitapları eve getirir, elma sandığından bozma kütüphanesinde muhafaza ederdi.

Ona müteşekkirim.

Hatırlamaya çalışıyorum da Abim, o yıllarda kaç yaşındaydı? Sanırım 14-15 olmalı.

O yıllarda kilim bile çok lükstü ve hasır neyimize yetmiyordu? Kitaplığımız o nedenle elma sandığından bozmaydı.

Kitap okumaya dadandıktan sonra sınıf arkadaşımız Tahtacı Türkmeni Ali Demir'in evlerinden getirdiği, “Hz. Ali, Kesikbaş” ve Muharrem Zeki Korgunal'ın “Eba Müslüm Horasani” okumuştum.

4.Sınıfta okulumuza gelen sınıf arkadaşımız Uluborlulu emekli polis memuru Özcan Duruer, benim bulup getirdiğim Teksas, Tommiks, Zagor gibi resimleri romanları birlikte okuduğunuzu hatırlıyor.

Matematik dersinden nasıl soğudum…

Günlük hava sıcaklığı ölçülür, cetvellere işlenirdi. Sık deney yapardık.

Bizleri döve döve çarpım tablosunu öğretmişti. Siz bana bakmayın, sınıfımızda matematik dersinde en başarılı öğrenci Hadi Büyükkaytan'dı. İlkokulu bitirince askeri okula gitmiş, Yüzbaşı rütbesiyle emekli olmuştu.

Matematik dersinden ilk okulda onun yüzünden, Merkez Ortaokulunda da Fatma Bodur isimli yaşlı ve sevimsiz matematik öğretmeni yüzünden nefret ettim.

Bakıyorum da şimdi bırakın ilk okulu liselerde bile bu düzeyde eğitim öğretim yapılmıyor.

Etkinlikler…

Bahar pikniklerimiz olurdu, Ayazmana, Öküzbattı, Halife Sultana gibi mesire alanlarına, yürüyerek şarkılar ve marşlar eşliğinde giderdik ve Dilek arkadaşımızın ifade ettiği gibi hiç de yorulmazdık, ah gençlik!

-Dilek Altin Demirkan arşivinden Öküzbattı gezisi-

Bayramlarda ve önemli gün, haftalarda müsamerelerimiz olurdu. Piyesler oynanır, şiirler okunur, sesi güzel arkadaşlarımızdan oluşan koromuz vardı. En güzel şarkıları Yasemin Dede söylerdi.

O yıllarda Zeki Müren'in 1972'de plağa okuduğu "gölgesinde mevsimler boyu oturduğumuz o ağacın altını bilmem hatırlıyor musun?" şarkısı çok popülerdi ve en güzel, Yasemin'in yorumladığı konusunda bütün arkadaşlar mutabıktık.

Battal Gazi, Kara Murat filmlerini okulda izledik…

Okulumuzun sinema salonu olduğunu söylesem ne dersiniz?

Sinema makinesi çalışacağı zaman, aşağı katta bulunan büyük salonun pencerelerine siyah perdeler çekilirdi.

Fen Bilgisi, sosyal bilgiler gibi derslerin konularını anlatan MEB tarafından hazırlanmış filmlerin yanı sıra, Cüneyt Arkın’ın başrollerde oynadığı Battal Gazi ve Kara Murat film serilerini okulda seyretmiştik.

Geçmiş zaman olur ki, hayali cihana değer. Kısacası Nazmi Toker İlkokulu, 70'li yıllar için altyapısı mükemmel okullardan birisiydi.

Karınca kararınca Isparta eğitim tarihinin bir bölümüne ışık tutmak istedim. Umarım, başka başka hatıraları yazanlar çıkar.

Ne demişler; Sürçi lisan ettimse af ola!

Not : sözlü ve görsel bilgileri ile katkı sunan Muharrem Aksın, Nuri Dikbaş, Necdet Çelikdönmez, Dilek Altin Demirkan, Hadi Büyükkaytan, Ramazan Topraklı, Ömer Uyar ve Özcan Duruer'e teşekkürlerimi sunuyorum.