CHP’li belediyelerin seçimler de hizmetlerinden birinci derecede yararlandıkları ajanslara sanat organizasyonu namıyla bütçelerinin halkı eğlendirme kaleminden(!) milyonlarca lira akıttıklarına dair haberler ayyuka çıkınca, önceliği hep yer değiştiren siyaset ve sanat / sanat ve siyaset mizahı da yeniden yükselişe geçti.

Bu yükselişlerde -nedense- önce Kemal Tahir’in Yol Ayrımı adlı romanındaki Dadal Efendi tipi aklıma geliverir:
“Dadal Efendi ki, Allah’ın izniyle Çorumludur ve de Çorum’un Çöplü mahallesinden Erkek Raziye’nin Dadal Oğlan adıyla yedi vilayet toprağına, bir vakitler, ‘kopuk-ipsiz’likte ün salmıştır, halen Saray şoförü olup ve de Saray şoförlerinin gayet gözdelerinden olup, Mustafa Kemal Paşa’mızın ve de Gazi Baba’mızın ve de Ebedi Şefimizin, ulu kurtarıcımız, Halk Fırkası Genel Başkanı’mız ve de Allah’tan aşağı Cumhurreisimiz efendimizin gözbebeği bir Dadal Şofördür.”

Önceki gün, mezkur talanı halka sanat sunmak adına yapılmış Atatürkçü bir eylem olarak savunan CHP’li eski bir vekili -yeni bir ekran bülbülünü- dinlerken, yine zihnimde beliriveren Dadal Efendi’nin sureti, o vekilin görüntüsünün üstüne biniverince, hem söz konusu hatırlamamın hem de suretlerdeki çalışmanın nedeni için Yol Ayrımı’na tekrar baktım (Ketebe, İstanbul 2022)
Aradığım neden şu satırlarda gizlenmişti:

“… Böyle sırada, ‘Beni de uyku tutmadı’ dersen, gözüne girersin Gazi Paşa’mızın... Yanaşır, ‘Kahve gelsin mi?’ dersen okkalı bahşişe konmak bile yazılıdır hartada... Uzatmayalım. Giyinip seğirttim. Alaca karanlıktır, ürker mürker, çeker vurur, deyip öksürerekten sokuldum. Vurur vurur! Vurdu mu tantuna gittin say... ‘Kahve gelsin mi?’ dedim. ‘Bırak kahveyi... Beni neden uyku tutmadı bil bakalım Dadal Ağa?’ dedi. ‘Tutamaz. Çünkü sen uyumayacaksın ki millet rahatça uyuya...’ ‘Vay köpoğlular... Hepiniz siyasi kesildiniz başıma... Tetik dur, sorum var ve de maskaralık istemem. Bugünü başka güne benzetme...’ Demesin mi? Vay başıma... ‘Ulan alçak Dadal!’ desem... Küçük su dökmeye uyanıp memişaneye gidip gelip sıcak yatağına girip zıbaracağına... Perde aralamak, bahçeler gözlemek... Hele Gazi Paşa gibi adamı cigara içerekten bahçede dolanır görmüşken dışarı uğramak senin ödevin mi? Oldu mu olanlar şimdicik?.. Bahşiş umarken, seni hastir etsin de ben sana sorayım teres’ diyerekten kıvranmaktayım. Meğerse bizden ‘Hay hay’ beklermiş, kurban olduğum... Arası uzayınca kaşını eğdi: ‘Nedir? Hani hay hay?’ diye sordu. ‘N’olmak ihtimali vardır. Hayhay... Küçükken kusur, büyükken bağış’ diyerek hazır ola geldim. ‘Fırka nedir ve de ne işe yarar?’ demesin mi? Tanrı’ya şükür... Sorunun kolayına düştük... ‘Fırka efendim... Bildiğin askeriye bölümüdür...” demeye bırakmadı, elini sallayıp tersledi: ‘Hele şuna... Biz askeriye fırkasını mı sorduk? Halk Partisi Fırkası’nı sorduk?” demesin mi? Vay başıma... Buyur bakalım... Hadindi çık işin içinden ve de altın dan kalkabil... ‘Halk Partimiz, Allahı’ma şükür, resmen Halk Partimiz olup... Vatanı kurtarıp ve de milletin yüzünü güldürüp...’ “Hööööst Maskaralık istemem! Ne demektir fırka... ve de ne işe yarar?’ ‘Bu fırka efendim, gayet işe yarayışlı olup... Olmayınca hiç olmaz. Ve de olmadı mı, dünyanın çivisi kağşar ki, düzeni bozulup ve de her bi şeyler karmankarış olup...’, ‘Attın ki, maskara, büsbütün savurdun. Fırkadan haberin yok... Sıfır...”

Kemal Tahir bu! Yakalamış bir kere mizah çeşnili eleştiri damarını, konuşturdukça konuşturuyor Saray soförü Dadal’ı. Ama biz ona yukarıda söyletilenlerden şu cümleyi, hatırlamamızın ve malum çakışmanın nedeni olarak vurgulamakla yetinelim:

“Bu fırka efendim, gayet işe yarayışlı olup... Olmayınca hiç olmaz. Ve de olmadı mı, dünyanın çivisi kağşar ki…”

CHP’li eski vekil, belediye kesesinden sanat organizasyonu adı altında yapılan vurgunları, zikrettiğimiz cümleyi biraz değiştirerek şöyle savunuyordu:
“Bu sanat efendim, gayet işe yarayışlı olup... Olmayınca hiç olmaz. Sanat atamızın isteğidir. Biletler pahalı olduğu için halkımız tiyatroya gidemiyor. Belediyelerimiz sanat gösterilerine devam edecekler, onları konserlerle eğlendirecekler.”

Bilenler iyi bilir önce siyasetin kendisi ince bir sanattır. Sonra sanat, aynı zevk tarzında uzlaşanların sanat sandıkları şeydir.

Belediyelerin kasalarını sanatın üstüne binerek siyasi yarar için iç etmek ise ne siyasetle ne de ata emriyle bağdaşmaz ve bu bağdaştırmayı zorla yapmaya kalkışmak siyaset değil sadece mizah yapmak olur, böylece sanat da sanatlığından utanmaya başlar.

Ama o vekil “eğlendirecekler” derken haklıdır da bir bakıma.

Nato mermer nato kafa CHP’li yorumcular söz konusu savunma tarzlarıyla halkımızı epeyce eğlendireceğe benzer.