‘Şehit Mustafa Cambaz’ın Gözünden Memleketimin Ulu Camileri’ adlı fotoğraf sergisi, İstanbul Valiliği, Albayrak Grubu ve 15 Temmuz Derneği›nin ortak girişimiyle, geçtiğimiz perşembe günü Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi›nde açıldı. Sergi, Kurban Bayramına kadar Ayasofya Camii’nin manevi atmosferinde ziyaret edilebilecek.

Gazetemizin yazı işleri müdürlerinden İdris Saruhan, sergi bilgisini iletme nezaketi gösterdiğinde, İstanbul dışında hemen geri dönülemeyecek bir mekandaydım. Bu yüzden serginin açılışına katılamadığım için üzüntü duydum ama en azından, orada yer aldığını öğrendiğim fotoğrafların bir kısmının çekilme hikayesine, bizzat şehit Mustafa Cambaz’ın dilinden sıcağı sıcağına muttali olmakla da teselli buldum.

Mustafa Cambaz, 15 Temmuz FETÖ darbe girişiminde, şehit olmuştu. Yeni Şafak gazetesinin foto muhabirlerindendi.

Mesleği ve meşguliyeti böyle olunca, gezme imkân ve sahasının çok geniş olacağı da malumdur. Nitekim Cambaz da gerek görevli olarak, gerekse özel programla gittiği her yerde fotoğraf çekti. Burada özellikle altı çizilmesi gereken husus ise, onun her yerde fotoğraf çekmekle birlikte, her şeyin fotoğrafını değil sadece camilerin fotoğrafını çektiğidir.

Çünkü Cambaz, Batı Trakya Türklerindendi. Gümülcine’de doğduğunda kulaklarına okunan ezan ve kâmete mana ve ahenk olarak bağlanmış; bu idrakle Yunanların asimilasyonla, zulümle boyun büktürme politikalarına karşı durduğu ve Yunan askeri olmak istemediği için yerleşmek üzere İstanbul’a gelmişti.

Fotoğraf sayesinde tanıştığımız, aynı marka makine ile lensleri kullanıyor olmamız ve fotoğrafçılıkta sanatsallığı gözetmemiz nedeniyle karşılıklı muhabbetimizi büyüttüğümüz Mustafa Cambaz’ın sadece camilerin fotoğraflarını çekmesinden kaynaklanan merakımı gidermek için bunun nedenini sorduğumda ondan –mealen– şu cevabı almıştım:

“Buranın Müslümanları ezanla doğdukları ve sürekli olarak ezan sesiyle iç içe oldukları, adım başı camiyle karşılaştıkları için, camisizliğin ve ezansızlığın ne kadar büyük bir acı olduğunu bilmiyorlar. Haklılar da, onları ve dolayısıyla seni de suçlamıyorum. Ama ben bu büyük acıyı yaşadım. Bir zamanlar camileri olan ve ezanlar okunan beldedeki onlarsız geçen hayata tahammül edemeyip buraya geldim. Şimdi sadece cami fotoğrafları çekiyor olmamın nedeni çocukluğumda ve gençliğimde iliklerime kadar yaşadığım bu acıdır. Şunca yıl oldu geleli ama ezan dinlemeye halen doyamadığım gibi, camilerin fotoğraflarını çekme arzum da aynı nedenle hiç eksilmiyor, hatta giderek daha da artıyor. Camileri çekmekten aldığım zevk, diğer temaları değersizleştiriyor.”

Mustafa Cambaz’ın cami fotoğrafları, şehadetinden çok kısa bir süre önce, “Türkiye Ulu Camileri” adıyla kitaplaşmıştı. Prestij tarzlı bu albümdeki 700 fotoğrafının çok daha fazlası da kendi adıyla açtığı internet sitesine eklenmişti.

Serginin açılışında konuşan Albayrak Grubu CEO’su Ömer Bolat, merhum şehidimizin, o fotoğraflarının albümleşmesinin dışında, bir ulu caminin avlusunda sergilemesini arzu ettiğini ileterek, bu manada Ayasofya-i Kebir’deki mezkûr serginin Cambaz’ın ruhaniyetine huzur vereceğini düşündüğünü söylemiş.

Adaşımın bu sözleri, Mustafa Cambaz’ın camileri fotoğraflamaktaki –yukarıda zikrettiğim– niyetini ve harcadığı yoğun emeği bilenler için güçlü bir teyit niteliğindedir. Zira Mehmet Şeker, daha çoğuna vakıf olduğunu sandığım o fotoğrafların hikâyelerini, Mustafa Cambaz fotoğraf seferlerinin hemen ardından dostlarına sıcağı sıcağına ve büyük bir heyecanla anlatmıştır.

İzin için kapılarını çaldığı müftüleri, işini kolaylaştıran imamları, itirazlarını kırmak için kırk belgeyi göstermek zorunda kaldığı vakıf yöneticilerini, çok heyecanlı bir senaryonun asıl unsurlarıymış gibi anlatır, ama sonuçta tüm bu sevinçleriyle kızgınlıklarını yeni aldığı bir lensin maharetlerinin ispatında eritirdi.

Sadece çıkmakla kalmayıp, kimilerinde en uygun ışığı yakalamak için sabahlamayı göze aldığı minareler, uçan payandaların simetrisini en iyi yakalayan bir açıyı tutturabilmek için çıkmak zorunda kaldığı yükseklikler, yarım ayakla bastığı bir kubbe kenarında lensin elinden kaymasıyla yaşadığı korkular, ayağının tozuyla bilgisayarına aktardığı fotoğrafları izlerken yaşadığı memnuniyet… Sergideki fotoğraflarından bunları ve daha fazlasını görebildiğinizde, inanıyorum ki, siz de asıl Mustafa Cambaz’ın ruhaniyetindeki huzuru düşüneceksinizdir.

Şehidimiz Cambaz’ın aziz ruhu şad, fotoğrafları “Allah’ın adının zikredildiği” evlerimize işaret olsun.