Size geleceğini söylüyorduk bunların, ama birileri “yok canım, daha neler!” deyip geçiştiriliyordu.

Olmaz olmaz deme, olmaz olmaz. Benim çocukluğumda naylonla yeni tanışmıştık ve şarkısı da vardır: “Evlenmeyin bekârlar naylon kızlar çıkacak”. Bugün o da var artık.

Sentetik din yeni bir şey değil aslında. Geçen Babürler zamanında bir “Din-i İlahi” diye sultan “karma bir din” icat etmişti. Dinlerarası diyalogçu, her inançtan bir şeyler alıp yapılan bir din. Dil olarak Esperantoca’nın din’e uyarlanmış şekli.

Aslında farkında değiliz ama son 300 yıldır, bu bilim ve akıl çağı tam bir cahiliye çağına döndü. Altını bırakıp mısıra saldıran horoz misali. Hakikati bırakıp göreceli olan gerçeğin peşinde, Şeytanın meşalesinin aydınlattığı yönde ilerledik. Bizim İlahiyatçılarımız münevver değil aydın. Dini aydınlamacı, yaratılışçı değil, varoluşçu bir akılla sorguladılar. Ahlakı etik, normalizasyon ve moral olarak genetik, hormonal, sosyolojik ve psikososyal bir algı olarak yorumlama yoluna gittiler. Dini tarihsel bir olgu olarak görüp, onu geçmişe mahkûm ettiler.

İdeoloji dediğin ne ki! Modern ideolojiler açısından baktığınızda hepsinin şasesi aynı. Hepsi Siyonizm’in modifikasyonundan ibaret. Kapitalizm, Komünizm ve Faşizmi ele alalım. Siyonistler ne diyor: “Her şey Yahudiler için, Yahudilere göre, Yahudiler tarafından.”

Faşistler ne diyor? Aslında aynı şeyi söylüyor. Tek farkla; “Yahudi“ yerine kendi ırkının, ulusunun adını yazıyor.. Komünistler ne diyor? Irkın, ulusun yerine “İşçi sınıfı” yazıyor. Kapitaliste gelince; onlar “Para Tanrının çalışan, bilen kişilere ödülüdür” diyor. O zaman dünyayı yönetmesi gereken onlardır. Yani “Yahudi” yerine “Parası olan” yazın, bir şey değişmeyecektir. Paran kadar konuşacaksın. Amerika’da vergi karnesi seçmen kartı gibidir. Verdiğin vergiyi yönetmek adına oy kullanırsın. Yani bu sistemde parayı veren düdüğü çalıyor.

Hristiyanlık mesela, tamamen sentetik bir din. İncil de öyle. Hristiyanlık Hz. İsa’dan elli yıl sonra Hatay’da, Tarsuslu bir Yahudi, Roma ajanı olan Saul tarafından icat edildi. İncil ise, yüzlerce İncil arasından İznik konsülünde yeni Hristiyan olan Konstantin’in yönlendirmesi ile biçimlendirildi.

Bizim “yerli ve milli” Tarsuslu Saul, elleri bilekçeli gitti Roma’yı fethetti!? Roma fatihi olunca “Pavlus” adını aldı. Bu Tarsuslu Yahudi, Hz İsa’ya inananları yakalayıp işkence ederken, Hz. İsa, Şam sokaklarında yeniden bedenleniyor ve bu adamı tutup ona “yanlış yapıyorsun, vazgeç bu işten” diyor. O da tamam diyor. Bu olay Hz. İsa’dan 50 yıl sonra oluyor. Başlıyor Hz. İsa bana şunu dedi, bunu dedi diye vaaz vermeye. Konya, Ankara, Kayseri, İzmir ve çevresindeki yedi büyük tapınak, oradan Selanik’e gidiyor. Pagan tapınaklarındaki kâhinler, ruhbanlarla konuşuyor ve vaazlarını, öğretilerini pagan geleneği ile sentezleyerek Roma’ya aktarıyor. Yahudi asıllı Roma polisi oluyor din adamı. O aynı zamanda ilk misyoner, Rab İsa’nın havarilerden sonraki ilk elçisi! Zaten kendi Rab İsa’ya giden değil, Rab İsa’nın kendine geldiği bir elçi! Katolikliği kuran bu! Kökü Yahudi, içinden çıktığı topluluk Ortodoks. Katolizme tepki olarak doğan Hristiyan inancı Protestanlık. Bir de Laiklik var.

Hristiyanlar Tevrat’a da inanırlar, ancak Tevrat’taki sünnet emri ve domuz yasağına, diğer koşer kurallarına uymazlar. Bunlar Tanah’ta haber verilen Meşiah’ın Hz. İsa olduğunu kabul ederler. Mesih Yeni Ahit (Yeni Antlaşma) olduğuna inanırlar. Yeni Ahit geldiği için eskisindeki bazı hükümlerin geçerliliğini yitirdiğini düşünürler, ama Yeni Ahit konusunda da fikir birliğine sahip değildirler. 

Hz. İsa, İlahlık iddiasında bulunmadı. Onu Saul “Tanrı’nın Oğlu” ilan etti. O bunlara göre hem Tanrı, hem onun oğlu ve hem de Eski Ahit’te geleceği haber verilen Mesih idi. Buna teslis inancı diyorlar.. Saul’ün ürettiği akla göre Tanrı’nın üç kimliği vardır: Baba, Oğul ve Kutsal Ruh. Hz İsa bir ben-i İsrail peygamberi idi ve temel inanç sisteminde bir değişiklik yoktu. Ancak İsrail oğullarının dinde tahrip ve sapkınlıklarına ilişkin Hz. İsa’nın eleştirileri vardı ve ahlaki anlamda öğütlerde bulunarak onları asıllarına dönmeye çağırıyordu. Bu inanç 1. YY’da, Roma İmparatoru Tiberius’un iktidarı döneminde Filistin’de ağır baskılar altında, havariler ve takipçileri tarafından yayılmaya devam etti. Özellikle Saul üzerinden ciddi tahrifler yaşandı.. 7,5 milyar insanın 2,4 milyarının Hristiyan olduğu iddia edilir. Katolik Kilisesi müntesibleri (1.9 milyar), Protestan kiliseler (900 milyon) ve Ortodoks kilisesidir (800 milyon).Birçok Protestan kilisesi vardır. Ancak Ortodoks Rum, Türk, Ermeni, Süryani, Arami gibi etnik kimliklere göre gruplanır.

Protestanlar Katolizmi protesto ederek kendi mezheplerini kurdular ve diğerlerini sapkın olarak suçladılar. İngiliz kralı, Papa’ya kızdı kendi mezhebini kurdu. Bugün İngilizlerin büyük çoğunluğu Anglikan’dır. ABD’yi İngilizler kurdu ama onlar da İngilizlere kızdı Evengelik mezhebini kurdu. Mormonlar onlardan ayrıldı başka bir yol tuttu. Almanlar Papa’ya kızdı Lutheryen oldular, Hollandalılar Kalvinist oldular. Fransızlar, Rab İsa(!?) “Tanrının hakkı tanrıya, Sezar’ın hakkı Sezar’a” diyor dediler, Onlar da kilise ruhumuzu temsil etsin, kral bedenimizi, Tanrı da yukarıdan bizi gözetsin dediler. Laiklerin bir teslisi var ve sonuçta Laiklik de bir kilise kurumudur, ama bunu bizim Laikler bilmezler. Bunun için birileri Kemalizm’i “Türk’ün dini” ilan etmek istedi ama olmadı. Oysa Türk’ün yeni Amentüsü, Türkçe Kur’an’ı, Mevlidi hazırdı. Moiz Kohen, nam-ı diğer Tekinalp, İslam dünyasının Saul’ü rolünü üstlenmek istemişti. Osman Nuri Çerman bu defa “Dinde Reform” işine soyundu, ama o da olmadı. Kur’an-ı Kerim’deki ahkâm ayetlerini çıkartıp, yerine nutuktan parçalar eklemek istiyordu. O da Babur Şahı Ekber Şah’a özenmişti ama o da olmadı. Dini tümden kaldıralım dediler, dine irtica, dindara mürteci dediler, şeriat düşmanlığı yaptılar, başaramadılar. İçki, kumar, fuhuş, uyuşturucu, laiklik, her yolu denediler. Astılar, kestiler, yargıladılar, ama başaramadılar. Başaramadılar başaramamasına da, çok hırpaladılar. Her darbe irticaya karşı idi aynı zamanda. Terörize ettiler. Çok insanımızı kandırdılar, CHP bizi laikleştiremedi ama 80 sonrası bizimkiler üzerinden ciddi bir şekilde sekülerize edildik. FETÖ’sü, Adnan Oktar’ı, Yaşar Nuri’si, Kalkancı, daha niceleri. Kimi kral, kimi parti, kimi darbe yaparak, kimi ulus kimliği üzerinden dini yeni kalıplara dökmeye çalıştı.

Batılılar dün kendi dinlerine yaptıklarını, bugün bizim dinimiz üzerinde, bize karşı denemek istiyorlar. Bizi kendi inancımızdan uzaklaştırarak sekülerize etmek, reforma tabi tutmak, dini ekonomik, sosyal ve siyasal alandan tecrit ederek BİREY’sel planda vicdanlara toplumsal planda mabetlere hapsetmek, onu bir vicdan konusu haline getirmek istiyorlar. Oysa kim ki dine bir şey ekler, ya da ondan bir şey çıkartırsa, kişi eklediği ya da çıkarttığı ile baş başa kalır ve din aradan çekilir. Bizim dinimiz İslam’dır ve biz Müslümanlardanız. Selam ve dua ile.