Derin Gerçekler

Ne Kopenhag kriterleri, ne Stokholm sendromu
Bir elinde ayna, bir elinde cımbız, umurunda mı dünya.
Biliyorum bu şiir böyle değildi, ne yazar, Orhan Veli o gün, “Ne Atom bombası, ne Londra konferansı” diye yazmış.
Atom bombasına ne gerek var, Lazer ve RF daha temiz iş. 
En ekonomiği mRNA, hijyenik, steril. Herkes gönüllü. Bilimsel. Mezbaha önünde sıraya girmiş koyunlar gibi... Meeee... En öndeki kasabın bıçağını yalıyor mesela.
Stockholm Sendromunu geçin bugün Siber sendromlarımız var, bilimsel ve teknoloji harikası, GENOM etiketli. “Gen Terapisi” deyince daha yakışıklı oluyor. Gel pisi pisi.. Miyavvvv!

Tekerleme nasıldı? ''Bir aslan miyav dedi. Minik fare kükredi! Fareden korktu kedi,kedipır uçuverdi!'' Eee bunlar kimerik canlılar. Miyav diyen aslan, neden olmasın, uçan at olduktan sonra, portakal ağacında karanfil kokulu sarımsak olduktan sonra.

Seçim günü yazısı Light olsun istedim. “Gönüllü Siber Kölelik Sendromu” nu duydunuz mu? 
İngilizcesi “VCSS Voluntary Cyber Slavery Syndrome” O “akıllı” cep telefonu, akıllı ev, akıllı şehir derken insanları delirteceksiniz. Zaten bu yeni normal dünyada insana gerek yok ki! Hepsini resetleyeceksin gidecek. İnsansız hava, insansız kara, insansız deniz araçları yok mu artık.  Avatarlar, Humanoidler, X-eneboth’lar, Klonoidler, klonoidler varken insana ne gerek var.

Sahi Şoforsüz otomobillerde dikiz aynası olacak mı? Taksiciler, makam şoförlerinin eminin en çok düşündükleri konu budur. Onların humanoidler gelince işsiz kalacağı derdi yoktur. Devlet memuru ise ya emekli olur ya da ona bir iş bulurlar, dert mi yani.

İnsanlara ölçüleri söylüyorum, vahyi adres gösteriyorum, Onların benim kendilerinden olup olmadığımı sorguluyorlar. İnsanlar pusulasını şaşırtmış gibi sanki.

CoVID sürecinde mRNA konusunda dilimizin döndüğü kadar anlatmaya çalıştık da ne oldu? Siber güvenlik uzmanları, risklere daha fazla dikkat edilmezse EV'lerin bilgisayar korsanları için açık hedefler olacağı konusunda uyarıyor ama kim dinliyor. Akıllı evler, telefonlarınız, robotlar, arabalarınız katiliniz olabilir. BioHackerler sizi dünyanın başka yerlerinden hackleyebilirler. Beyninizi subliminal mesajlar iletip, düşüncelerinizi silebilirler. Kalp kapakçığınızı kilitleyebilirler. Birilerinin  “Yok canım daha neler” dediğini duyar gibiyim.

Bakıyorum da, deprem siyaset ve toplumsal hafıza açısından bu anlamda ciddi bir irkilmeye sebeb olmadı. Demek ki, bu kadarı da yetmedi uyanmaya, o zaman korkarım arkası gelecek bunun.  “Doğru yola dönsünler diye onları felaketlerle sarstık” demiyor mu idi Allah kitabında. (Zuhruf 48. Ayet)

Birileri kafasını “beka”ya taktı. Dünyada baki kalacak hiç kimse yok, Allah'tan başka. Ülkemiz bölünür mü, işgale uğrar mı? Uğradı bile, kafanıza bakın, kalbinize bakın, damarlarınıza bakın. Ailelerinize bakın, gökyüzüne bakın, Starlinklerle tüm dünya kuşatıldı. 5G’ler kapınıza kadar geldi. Siber ordular bir gece ansızın gelebilirler. İşgal bu defa tanklarla, gemilerle, uçaklarla olmayacak. Siber ordular, ekranlardan bir anda evinizin içine girecekler. TEK TIK’lık canımız var artık! Dilerim Allah (cc)dan ve bize bir çıkış yolu gösterir. Şüphesiz ki O güç ve kuvvet sahibidir. Kadir-i mutlaktır.

Yine sizin kafanızı karıştırayım: Ve O cahillerle zalimlere yardım etmez. Allah'ın ipine tutunanlara bir çıkış yolu gösterecektir.

Gören O’dur bilen O. Duyan O’dur! Kara karıncanın gece karanlığından kara taş üzerindeki ayak seslerini, akıllardan ve kalplerden geçeni, kapalı kapılar arkasında fısıldaşarak konuşulanları bilendir. Şifreli mesajların içindeki gizleneni bilendir O! Sivrisineğin kalp atışlarını duyar, yumurtasının içindeki yavrusuna hayat verir, annesine sevgi verir, taşların sulara, suların taşlara, bulutların toprağa anlattığı sırrı bilendir.

Sivrisinek dedik de, Sivrisineğin ağzında 48 dişi varmış. Dahası göğsünde bir adet merkezi ve kanatlarında da birer adet olmak üzere toplam 3 kalbi varmış. Her bir kalbinde de iki kulakçık ve iki karıncık yer alıyormuş. Hortumunda altı bıçak var hepsinin ayrı ayrı vazifesi var. O sivrisineğin Rabbi ile, Şira’nın Rabbi ve benim Rabbim aynı Allahtır. Bizi gören, duyan, bilen, hüküm sahibi, Kader’e, Rızga, Ecel’e hükmeden bir Allahımız var! Ne gam!

''İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden, bizi helâk eder misin, Allah’ım?'' (Arâf 155) diye başlar Akif aşağıya kısmen alıntıladığım mısralarına. Şiirle başladık madem, şiirle bitirelim (Karanlık gecenin nurlu sabahı):
“Yâ Râb, bu uğursuz gecenin yok mu sabâhı?
Mahşerde mi bîçârelerin, yoksa felâhı!” (…)
“Sönsün de, İlâhi, şu yanan meş'al-i vahdet
Teslîs ile çöksün mü bütün âleme zulmet?” (…)
“İslâm ayak altında sürünsün mü nihâyet?
Yâ Rab, bu ne hüsrandır, İlâhi, bu ne zillet?” (…)
“Câni geziyor dipdiri... Can vermede mâsûm
Suç başkasınındır da niçin başkası mahkûm?” (…)
“Eyvâh! Beş on kâfirin îmanına kandık;
Bir uykuya daldık ki: cehennemde uyandık”

Akif bu mısraları  28 Mart 1913’de yazmış.
Şimdi düşünelim bugün, bu gidiş nereye!
Sorunun cevabını bulmak için haydin Kur’an’a.

Selam ve dua ile.