Seçim sürecine doğru yol alırken birileri yeniden düğmeye bastı.  Sürekli bir algı oluşturma çabası ile halkın kin ve nefret duygusunu artırmaktan öteye geçmeyen bir söylem dili. Ekonomik kriz ile boğuşan bir halkın sorunlarına çare üretmeyen politik çıkışlar ve troller. Demokrasilerde muhalefet etmek kadar doğal bir şey yoktur.  Ancak muhalefeti kirli argümanlar ile yapmaya çalışmak cehalet değildir de nedir? ''Bir ülkede iktidar seçimi kazanmak için halkını katl edecek, bombalar patlatacak veya bombaların patlamasına göz yumacak... Ekonomik kriz ile boğuşan bir iktidar terör eylemlerine izin verecek ve ülkede güvensiz bir ortam oluşturarak hem yatırımcılara güvensizlik duygusunu verecek hem de turizm gelirlerini kendi elleriyle baltalayacak...''

Buna sadece kargalar güler. Bu tür çıkışları yapacak kadar bu ülkeden ve bu ülkenin değerlerinden kopmak inanılmaz korkutucu. Dışarıda düşman bulmaya gerek yok. Ekonomik kriz üzerinden ve dış politika üzerinden politik çıkışlar yapmak ve daha iyi bir seçim manifestosu ile halkın karşısına çıkmak dururken ülkeyi dış dünyaya karşı yalnız bırakmak adına çıkışlar nasıl bir ruh haliyle yapılır akıl almaz.

Erdoğan düşmanlığı üzerinden ülkenin geleceğini yok etmeye çalışmak.  Akıl almaz bir canavarlık.  Psikoz belirtisi liderlik duruşu. Dünden bugüne baktığımızda hep aynı ihanet içerikli duruş.  Mit tırları operasyonu, 15 Temmuz tiyatrosu söylemleri, Suriyeli sığınmacıları Azerbaycan’a destek için gönderiler söylemleri, uyuşturucu parasıyla bütçe açığını kapatacaklar saçmalığı ve en son seçimi kazanmak için terör eylemlerini artıracaklar gibi çok problemli bir çıkış!

Ringde yenmek zor gelince farklı yöntemler...

Ancak hiç bir seçim zaferi ülkenin geleceğinden daha kutsal olamaz. Hep ''savcılar nerede?'' diye bağıran bir güruh varya,  tam da işte bu noktada bağırıyorum: Bu açıkça ihanet söylemlerine karşı savcılar nerede?

2015 seçim sürecini bir algı operasyonu ile gündem etmek ve kendi eksikliklerini kapatma telaşı ile kaotik bir ortam oluşturmak çabası basiretsiz liderlerin hastalıklı tavırlarından öte bir şey değildir.

Aynı zihnin iddialarından olan, ''2015 Haziran ayında yapılan seçimde Meclis çoğunluğunu kaybeden Ak Parti’nin seçimi Kasım ayında tekrar ettirip bu kez yüzde 50’ye varan bir başarıyla kazanmasının ardında, iki seçim dönemi arasında yükselen terör olaylarının büyük bir rolü olduğu'' hezeyanları. Yukarıdaki söylemi dile getiren art niyetli herkese şunu sormak çok yerinde bir soru olacak.  Koalisyon için her türlü çabayı ortaya koyan iktidarın taleplerine tepki koyan muhalefete inat, halk yeniden AK Parti demiş olamaz mı?

Erdoğan kaybetti ve seçim yenilenirse hepten bitecek umuduyla hükümet kurma çabalarını hiç eden muhalefet ve bu belirsizliği fırsat bilen terör yapılanmasının da tam da bu sırada devreye girmiş olması bir tesadüf mü? Yoksa Terör örgütü lider olarak Sayın Erdoğan'a bağlandığını bildirdi de bizim haberimiz mi yok!

Haziran ve Kasım seçim sonuçlarını incelemek çok zor olmasa gerek. Seçmeni tanımak ve ona göre çıkarımlar yapmak en doğru yöntem olsa da birileri sürekli kendi kayıplarına bir kılıf bulma telâşında. Seçim sonuçları üzerinden öz eleştiriyi yapacak kadar ehil olmayanlar, ihanet dâhil her türlü yolu mubah görebilir bir davranış bozukluğunu çekinmeden ortaya koyabiliyor.

Haziran’a göre 1 Kasım’da Türkiye’de en çok oy kaybeden parti, 1 milyon 828 bin oyla MHP oldu. Onu 914 bin oy kaybıyla HDP izledi. 7 Haziran sonrası hükümet kurma çabasına tepki koyan siyasi partileri ve buna tepki koyup yeniden AK Parti diyen bir seçmen tavrını anlamak yerine iktidarı terör eylemlerini tertiplemek ile suçlamak bilinçsizce bir gaflet mi yoksa açıkça bir ihanet mi?

7 Haziran gecesi sonuçlar açıklandıktan sonra neler oldu hatırlamak ve hatırlatmakta fayda var diye düşünüyorum. Gece yarısına doğru seçim sonuçlarını ilk değerlendiren lider MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli oldu ve partisinin hiçbir koalisyonun parçası olmayacağını ilan etti. Bu, Ak Parti karşıtı cepheye yaşatılan ilk hayal kırıklığıydı. Ertesi gün de HDP lideri Selahattin Demirtaş çıktı, benzer şeyleri söyledi.  Yaşanan durumu yeniden okuduğumuzda Sayın Erdoğan’ın seçimlerin tekrar edilmesini sağlamaktan başka bir şansı kalmadı demek için dahi olmak gerekmez.

1 Kasım’da en büyük cezayı bu iki partinin görmesi tesadüf mü?

Seçimi kazanmak için düğmeye basıldı ve her türlü yola başvurulacak demek, Taksim'deki hain saldırının hükümetin eliyle yapıldı algısına alet olmak açıkça hem ihanettir hem de 1 Kasımd'an ders almamış olmaktır.

Gelen seçimler muhalefetten daha çok iktidarın kader seçimi olacak. Klasik deyimle muhalefetin “zincirlerinden başka” kaybedecek hiçbir şeyi yok. Buna karşı iktidar seçim kaybetmesi halinde cehennemi yaşayacağına inanıyor. Bu nedenle de ne pahasına olursa olsun seçimi kazanma derdinde. Bu uğurda kural tanımazlık içinde olacağını gösteriyor.

Can Ataklı

İstanbul Emniyeti saldırının talimatının “PKK/PYD/YPG’nin Kobani'deki merkezinden verildiği” bilgisini paylaştı. Ancak ortaya çıkan bulgular, hükümet sözcülerinin açıklamalarındaki çelişkiler ve sürece dair devam eden belirsizlikler geniş kesimlerde güvensizliği artırıyor. Bombalı saldırının kim tarafından yapıldığından bağımsız, sivilleri hedef alan, halk düşmanı bir kör terör eylemi olduğu açık. Ayrıca bu saldırının çeşitli yeni saldırılara ve provokasyonlara zemin vereceği de söylenebilir. Tüm bunlar düşünülünce, herkesin aklına 2015 Haziran ve Kasım ayları arasında katliamların ve bombalı saldırıların yoğun olarak yaşandığı dönem geliyor.

Sinancem Alikoç

Evet, sürekli savcıları göreve çağıran tiplere destek olmak adına ben de burada haykırıyorum: Bu ihanet içerikli söylemlere karşı savcılar nerede? 1 Haziran ve 1 Kasım seçimleri arasında yaşanan terör eylemlerine odaklanan troller neden muhalefetin tavırlarını ortaya koymaktan aciz?

''Kürt seçmenin HDP’den barışçıl bir politika izlemesi yönünde bir isteği vardı ve HDP bu isteğe kulaklarını tıkadı. HDP oyuna geldi ve kaybetti'' demek daha rasyonel bir çıkarım olmaz mı?

 1 Haziran seçimlerinde:

Seçmen evet belki Ak Parti’yi iktidardan indirmek istemişti ama muhalefetin trajik politik tavrını gördü ve şimdi hükümetsiz kalma tehlikesiyle karşı karşıyaydı ve bu halkın çıkarlarına ters tavra tepki koydu ve yeniden AK Parti dedi. Bence gerek 7 Haziran’da oy kullanmayanları sandığa getiren, gerekse toplamda AK Parti’ye 4 milyon 800 bin oy kazandıran temel etken buydu: Hükümetsiz kalma korkusu, siyasi istikrarsızlık endişesi...

Terör hiç mi rol oynamadı? Elbette oynadı, ama en çok HDP oylarında oldu bu rol.  Barışçıl politikalar isteyen ve kaostan bıkan bir halk tepkisini sandıklara yansıttı.  Toplum psikolojisinden uzak çıkarımlar popülist yaklaşımlardan öte bir şey ifade etmedi etmez de. 1 Haziran ve 1 Kasım seçim sonuçları incelendiğinde : HDP 914 bin eksik oy aldı 1 Kasım’da. Çünkü Kürtlere vaat ettiği barışı sağlayamadı.  1 Kasım seçim sonuçları incelendiğinde Ak Parti’ye esas kazandıran da Kürt oylarını kaybettiği bir bölümü geri kazanması oldu.

Terör bu tür ortamlarda daha çok yol alır.  Asıl hedefine ulaşmanın tadını çıkarır ve yeni eylemlere daha büyük bir motivasyon ile hazırlık yapar.  Oysa teröre karşı ortak duruş en değerli tavır olmalı.  Tabii ki de güvenlik eksikliğini sorgulamak ve bu konuda eksikliği olanların yargılanmasını istemek hem iktidarların hem de muhalefetin en temel görevlerinden biridir.

Halk temel sorunların konuşulduğu bir duruşu istedi ve bu konuda en iyi çözümleri sunacak olan yönetimleri hep tercih eder oldu. Yani bu halk aptal değil.  Ve şu an ekonomik krizi derinlikli yaşayan bir hal ile karşı karşıya olan bu millet, gerçek sorunlar etrafında toplanan milli ve halkçı bir duruşu tercih etmekten asla geri durmaz.

Teröre lânet en kıymetli davranış. 

Emlak terörü, gıda fiyatlarındaki artışı bu halka layık gören ve sebep olan stokçu terörü ve bunlardan habersiz gibi popülist yaklaşımlar ile halkı oyalayan seçilmişler terörü de bu lanetin kapsama alanında.

Taksimde yaşanan terör olayını lanetliyorum.  Şehitlerimize Allah'tan rahmet, yakınlarına sabırlar diliyorum. Acımız bir ülkümüz bir diyen herkes adına:

“YAŞASIN TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE.”