“Eskiden oturduğun o mahalle var ya orayı özlersin. Çocukluğunu özlersin.

Senden gidenleri özlersin.

Artık işime yaramaz deyip’ de çöpe attığını, ya da birisine verdiğin eşyalarını özlersin. Geride bıraktığın insanları özlersin.

En kötüsü ne biliyor musun? Özlediklerinin hiçbirisi geri gelmez. Sadece” ÖZLERSİN!

Sunay Akın.

Ne oldu bize? Neden bu hale geldik?

Umutlarımız vardı. Yarınlar çok güzel olacaktı. Örnek insan, Örnek nesil olacaktık

Metodumuz açık ve net bir şekilde ortadaydı. Kolaylaştıracaktık. Zorlaştırmak bize yasaklanmıştı. Gerekirse ‘Kerbela’ olacaktı yolumuz. Ancak hakikat hep bizim yol arkadaşımız olacaktı. İbadet, ticaret ve ihanet kavramlarını ortaya atıp sözde bırakanlar değil, hakikati buna göre uygulayanlar olacaktık. ‘Taif ‘ hep bizim yol felsefemiz olacaktı. Yolda bulduklarımız bize kılavuzluk etmeyecekti. Biz davranışlarımız ile yeni ‘Gfar kabilelerine’ vesile olacaktık. Ders almıştık biz “ Cemel Vakalarında “ Adana bizim sınavımızı zorlaştıran değil kolaylaştıran olacaktı. Milliyet kavramı önemliydi elbet,ancak milliyetçilik bize yasak kılınan elmaydı ve biz bunu unutmayacaktık. Köşe taşını yerine yerleştirme görevi düşmanlarımız tarafından bize verilecekti. Bir düşman var dediğimizde,insanlar doğrudur deyip etrafımızda şekillenecekti. Çünkü biz emin olma sözü ile yola çıkmıştık. Bütün bunlar bize kanun olarak teslim edilmişken, ne oldu bize?

Zaman kişiliğimiz üzerinde etkili olan ve değerlerimizi şekillendiren önemli bir güçtür. Bunun sonucunda da bazen önemli fırsatları kaçırır, bazen de başımızı derde sokacak ve pişman olacağımız kararlar veririz. İnsan bunu ancak geriye baktığında geçmişe dönük olarak kabul eder. Hatta bazen bunu bile kabul etmekte zorluk çeker. İnsan her dönemde içinde yaşadığı dönemi çok önemser ve en sonunda “olacağını düşündüğü kişi olduğunu” düşünür. Oysa insan beyninin en önemli özelliği, ilerleyen yıllarda azalsa da, esnekliği ve yeniden şekillenebilmesidir. İnsan hayatında gerçekte sabit ve değişmeyecek olan tek şey değişim ve bizim de değişeceğimiz gerçeğidir. Ancak bu değişim; iyi olan hali daha güzel olana doğru değiştirme şeklinde olmalıydı . Bir günü diğerinde farklı olmayan hüsrandadır düsturu ile yol alan bizler,diğer günü daha iyiye doğru olanlar olmak zorundaydık.

İnsan, aldığı geribildirim karşısında üç farklı tepki geliştirerek değişime uğrar.

  • Savunmaya geçmek veya sükunetle dinlemek
  • Reddetmek veya kabul etmek
  • Görünürde uyum göstermek veya samimi olarak kabul etmek.

Elbette yola çıkarken kırılma noktaları olacaktı. Yolda bozulanlar olmak zorunda. Olması değil olmaması hakikate aykırı. Bizim tarihimizde zekat memurlarını geri çevirenler olmadı mı? Önemli olan ortaya koyduğumuz karşı tepkideki adalet düsturu.

Simdi kendime sorduğum soruyu tekrarlıyorum.

  • Neden bu hallere düştük?
  • Geçmişimizi ne çabuk unuttuk?
  • Sahip olduğumuz değerleri nasıl terk ettik?
  •  Bizi biz yapan hasletlerimizden neden vazgeçtik?

Evet bu soruları daha da çoğaltabiliriz, ancak ahlar la, vahlar la zaman geçirmek yerine şöyle geçmişimizi bir hatırlayarak,nelerden vazgeçtiğimizi ve bugün neden bu halde olduğumuzu bir düşünelim!

Nelerden Vazgeçtik?

  • Yol risalemizi terk ettik.
  • Birbirimiz olan sevgi ve saygımızı kaybettik.
  • Yardımlaşma duygumuzu kaybettik.
  • Acıma hislerimizi yok ettik.

Çok geç olmadan farkına varmak ve yeniden dirilmek ve inşa etmek çok zor olmasa gerek.

Emanet; iyi korunmazsa el değiştirir. Buna kimsenin hakkı yok. Biz hakkı ve sabrı tavsiye etmeyenlerin, Salih olmayı terk edenlerin ziyanda olduğuna defalarca şahit olduk.

Eyvah Dememek İçin!

 ·         Anlayış geliştirmek için çaba sarfedin,

·         Düşünce kalıplarınızın bağlı olduğu değerleri fark etmeye zaman ayırın,

·         Eylemlerin nasıl oluştuğunu idrak etmeye çalışın ve yeni eylemlerin önünüzü

tıkamaması için meşverete alan açın.

Bunlara odaklanmak kırılganlıkları defeder, tefrikaya engel olur ve hakikatte uygun olan istendik değişimi kendiliğinden getirir.