İlkokula başladığım yıldı, 1960. Herhalde bu yüzden hafızama adeta kazınmıştı Mayıs'ın 27'si. Belki de dedemin evindeki kocaman lambalı radyo sayesinde olayları günü gününe takip ettiğimiz için hatırımda kalmıştı. Rahmetli dedem, Menderes'i çok sevdiği için radyoda akşamları yayınlanan "ajans" saatinde evde çıt çıkmaz, herkes sus pus olup işine bakardı. Biz, önümüzde kitap defter, elimizde kalem silgi fakat kulağımız radyoda ne olup bittiğini anlamaya çalışırdık. Aylar sonra Yassıada mahkemeleri başladığı zaman anladık ki, seçimle işbaşına gelen ve on yıldır milletin hizmetinde olan Demokrat (Demir Kırat) Parti iktidarı bir darbeyle devrilmiş, Başvekil Menderes ve arkadaşları Yassıada'da idamla yargılanmaya başlamış.

Duruşmalar sona doğru yaklaştıkça gözlerde yaş, yüreklerde keder, kafalarda derin bir endişe ile geleceği kararmış bir millet tablosu, biz çocukların dahi gözünden kaçmıyordu. Daha sonraki yıllarda bayram diye kutlanan, halkın hiçbir zaman katılmadığı ama biz öğrencilerin zorla götürüldüğü 27 Mayıs törenleri, ihtilalci zihniyetin izlerini taşımaya devam etmişti.

***

Milletin gönlünde taht kuran Başvekil Adnan Menderes'i hakkıyla tanımadığımı, fırçanın ve kalemin ustası Gürbüz Azak Beyefendi'nin yeni kitabını okuyunca anladım. "Ege'nin Efeleri" (*) merhum şehit başbakan Adnan Menderes ile Çakıcı Efe'yi, şehid hanımı Emir Ayşe'yi, burma bıyıklı Gökçen Efe'yi, üç gün üç gece Aydın'ı Yunandan kurtarmak için savaşan Yörük Ali'yi, Demirci Mehmet Efe'yi ve Gümüş Diş'i de tanıtmış.

Menderes hakkında az bilinenleri sıralayalım bakalım, sizler hangisini daha önce duydunuz:

* Başvekil olmadan önce, 20 yıl milletvekilli olarak Meclis'te bulunduğunu,

* Hukuk Fakültesini milletvekili olduktan sonra bitirdiğini,

* 1916'da, 17 yaşındayken yedek subay talimgahına gittiğini,

* 18 yaşında Suriye cephesine giderken Pozantı'da hastalandığını,

* Sıtmaya yakalanıp seyyar hastanede yattığını,

* Geri dönüp İzmir 17. Kolordu'da askerliğe devam ettiğini,

* Ethem Menderes'le Milli mücadele için Ayyıldız çetesini kurduklarını,

* Ethem Menderes'in akrabası olmadığını,

* Ve ceketinin iç cebinde İstiklal Madalyası taşıdığını, duydunuz mu?

Demokrat Parti iktidarında yaşananlar hakkında:

* Demokrat Parti hareketinin basit bir rüzgar değil, müthiş bir fırtına olduğunu,

* Kapalı kapıların açılıp, halka hayal kurma hakkının geri verildiğini,

* Hayal etmesini bilmeyenlerin, projeleri, planları ve hedefleri olamayacağını,

* Menderes'in14 Mayıs'ı, "bir devrin sonu, yeni bir devrin başı" olarak,

* "Milli iradenin, ilk defa serbest tecelli ettiği tarihi bir gün" diye tarif ettiğini, biliyor muydunuz?

27 Mayıs ihtilalinden sonra:

* YASSIADA'da eni üç adım, boyu dört adım bir hücreye atıldığını,

* Deniz ve martıların göründüğü küçücük penceresinin bir emirle boyandığını,

* O günden sonra dalgaların ve martıların sadece sesini duyabildiğini,

* Bu emri veren gardiyanın, ada komutanı Yarbay Tarık Güryay olduğunu,

* Savcı Altay Egesel idam isteyince, tarafsız (!) basının alkışladığını,

* Reis Salim Başol'un: "Sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor" dediğini,

* Ordunun yüz akı, insan evladı Kazım Çakır Yüzbaşı'nın, Menderes'in odasını havalandırdı diye, suçüstü yakalanıp (!) sürgüne gönderildiğini,

* Bu tek kişilik hücre odada yalnız başına tam tamına 15 ay 17 gün kaldığını, acaba işittiniz mi?

Kahraman ve şerefli Türk ordusunun yüz karası darbecileri, bir hukuk cinayeti olan idam fermanını imzalayıp, mahkumları infaz için İmralı'ya gönderirken, o şöyle diyordu yazdığı son mektubunda:

"Sizlere dargın değilim. Sizin ve diğer zevatın iplerinin hangi efendiler tarafından idare edildiğini biliyorum. İdam edilmek için ortada hiç bir sebep yok. Ölüme karar-ı metanetle gittiğimi, silahların gölgesinde yaşayan kahraman efendilerinize acaba söyleyebilecek misiniz?

Dirimden korkmayacaktınız. Ama şimdi milletle el ele vererek Adnan Menderes'in ölümü sizi ebediyete kadar takip edecek ve bir gün sizi silip süpürecektir. Ama buna rağmen merhametim sizlerle beraberdir."

İMRALI'da üç misafir bekleniyor: Bir kanun adamı, bir hoca ve bir cellat.

Menderes, bir Türk gibi, bir efe gibi, bir Türk Başbakanı olduğunu unutmadan ve dik duruşlu.

Gelenlerin birinin elinde beyaz ve bol bir önlük. Diğerinin elinde yafta. Orada Menderes'in suçları yazılı. Elleri arkadan bağlı, iki kişinin arasında gidiyor, ölüme değil şehadete, ebediyete doğru...

Allah rahmet eylesin.

Son olarak diyor ki:

Ben insanları severdim.

İnsanların sevdiklerini hem de yurdumu...

Daha da sevmeye artık zaman yok.

Dışarıya darağacı kurdular.

Altı kişi yakınında durdular.

Belli ki vakit tamam...

Şimdi bir daha anlıyorum:

Bu vatanı sevmek kolay değildir.

Ama bu toprağın sevenleri hep olacaktır...

Hep!..