DERİN GERÇEKLER

Tanrıyı kıyamete zorlama” isimli kitap 2000 yılında yayınlandı. 2000 yılı, Hz. İsa sonrası 2. Bin yıl / “Millenium çağı”na girilirken, Westefelya sonrası “Yeni Dünya Düzeni ve Yeni Uluslararası Düzen”in temeli de atılıyordu o tarihte. Bugün yaşadıklarımızın çoğu, o gün temeli atılan projelerin bir devamıdır. Peki,  Huntington’un “Medeniyetler arası çatışma”sı ne zaman yayınlandı? 1996. Fukuyama’nın “Tarihin Sonu” ne zaman yayınlandı? 1992. SSCB 1991’de dağılmıştı değil mi? O zaman tehlikenin rengi ‘’kırmızıdan yeşile’’ dönmüştü. Bir soğuk savaş biterken, İslam’a karşı yeni bir soğuk savaş başlatılıyordu. Ama olmadı. Onun yerine “Radikal İslam”a karşı Sopa, “ılımlı İslam”a karşı Havuç göstereceklerdi. BÇG batılıların elindeki ‘’sopa’’, Gülen Hareketi ise ‘’havuç’’ olacaktı. Çoğunluk havuçu seçince kendimizi BOP içinde, Haçlı İttifakı’nın ileri karakolu olarak ABD’nin, İngiltere’nin yanında bulduk. “Arap Baharı”ndan söz edilmeye başlanıyordu.  Temmuz 2004’de G8 zirvesinde baba Bush BOP’dan söz etti.  Türkiye o ülkelere örnek olacaktı. 1997’de “28 Şubat” olayı yaşandı. Ergenekon, Balyoz, FETÖ, PKK/PYD oralardan geliyoruz.

Önümüzdeki dönem çok daha önemli ve sancılı. Ve 2000 yılında bu süreç bugünden yarına bitmeyecek. Yeni Dünya Düzeni’nin ve uluslararası düzenin inşası kolay olmayacak. Henüz aralarında, liderlik, yöntem ve nihai hedef konusunda sorun var. ABD dünyayı arkasına almak için BM Güvenlik Konseyi’ni yeniden yapılandırmak istiyor. Veto yetkisine sahip daimi ülke ve geçici üye sayısını artırmak istiyor. Üye yapısı yeniden şekillendirilebilir ya da Hindistan, Kanada, Avusturalya, Mısır, Türkiye gibi ülkeler sistem içine alınırken, 3’de iki çoğunluk kuralı getirilebilir. İMF, Dünya Bankası, FAO, DSÖ, UNESCO, UNHCR gibi yapılar yeniden düzenlenirken denetim ve yargılama yetkisi artırılabilir. BM, diğer bir takım uluslararası örgütlerle de ilişkilendirilebilir. Tabii bütün bunlar, ABD, İngiltere, İsrail aks’ında şekillendirilmeye çalışılacaktır. Zaten nihai hedefte bu örgütlere de gerek kalmayacak onlara göre. Bu Global Resetçiler öyle anlaşılıyor ki, tüm dünyada bir yandan hükümetleri kontrol altında tutmak için destekler gibi görünürken, öte yandan halkı ve muhalefeti iktidara karşı destekleyecek ve kışkırtacaklar. Ekonomi, Para, siyaset, Media, STK’lar üzerinden ülkeleri kontrol etmeye çalışacaklar. BÇG/FETÖ denkleminde olduğu gibi havuç ve sopa politikası uygulamaya devam edecekler. Göreceksiniz, Global Mafia ve her çeşit terör örgütü güçlenecek. Kontrol dışı para hareketlerini takip edip, el koyacaklar.

Kabbalistik kehanetlere göre zina ve hayasızlık, iffetsizlik, Nuh Peygamber zamanındakinin de ötesine geçecek. Zulüm artacak! Devleti yönetenlere, zulüm ve ehliyetsizlik, liyakatsizlik, yolsuzluk, rüşvet ve torpil sebebi ile güven kalmayacak. Halk, resmi kişi vekurumların sözüne güvenmeyecek. Para pul olacak. Kilise ya da dini topluluklarla hükümetler arasında ihtilaflar çatışmaya dönecek. Dindar Yahudiler, Laik Yahudilere saldıracak. Düzen bozulacak. Açlık, yoksulluk ve hırsızlık artacak. Tevbe ve dua çağrıları çoğalacak. Ülkeler bir yandan kendi içinde çatışırken, öte yandan hükümetler kendi aralarında kamplara ayırılıp ittifaklar kurulacak, İttifaklar arası savaş tüm dünyaya yayılacak. Yıkım ve ölümler, hastalıklara ve göçlere sebeb olacak. Doğu ile batının iki uç ülkesi, kendi müttefiklerini yanlarına alarak savaşacaklar. Musevi din bilginlerinden çoğu ölecek ve cemaatlerine rehberlik eden fazla kimse kalmayacak. Daha önce olmayan şeyler yaşanacak. Müslüman kaynaklar, bu süreçte, Mehdi, Mesih yanında Dabbetü’l Arz’ın ve Emanet Sandığı’nın zuhurunu ve Yecüc-Mecüc fitnesini bekliyor.

Müslümanların yoğun yaşadığı coğrafya olarak kıyamet coğrafyası, Kaf Dağı’ndan (Kafkasya’dan) başlar. Hazar’ın batısı Yecüc-Mecüc koridoru, Hazar’ın doğusu ise Horasan’dan başlayarak Afganistan üzerinden, Basra’dan Mısır’a ulaşır. Anadolu coğrafyasında, İzmir merkez olmak üzere Ege bölgesindeki 7 kilise’den Hatay üzerinden Urfa’ya kadar uzar. Antep, Maraş, Kilis, Gavur Dağı, Gavur gölü (Amik ovası) /Amanoslar’dan başlayan bu bölge kıyamet savaşının coğrafyası olarak bilinir. Burada Nil ile Fırat arasına dikkat. Kudüs ve Şam, Halep, Bağdat, Necef, Mezepotamya coğrafyadaki en önemli noktalar. Bugün İran’da başlayan ayaklanma uzun sürecek bir krizin başlangıcı olabilir. Bu kriz, aynı zamanda Şia’nın krizi olacak! Hazar havzasını etkileyecek, Afganistan ve Pakistan’ı da etkileyecek, körfezi de! Irak’ı ve Suriye’yi etkileyecek. Tabii ABD, İngiltere, İsrail ve Fransa’nın bölgedeki, hesaplarını da etkileyecek. İran ve Irak’taki siyasi kaos, Mehdiyet konusundaki tartışmaları da tetikleyecektir. Yine diğer önemli olayların yaşanacağı, kıyamete ilişkin büyük alametlerin yaşanacağı diğer önemli bir coğrafya ise, Kızıldeniz, Basra Körfezi arasında kalan Arap yarımadası.

Burada  Yahudilerin Meşiah’ı ile Hristiyanların beklediği Mesih aynı kişi değil. Ama Yahudiler baskın çıkacak, Hristiyanlar onlara tabi olacaklar. Müslümanlar bu hesaplaşmada farklı bir yerde duracaklar. Müslümanların ülkeleri ve halkları karşı karşıya gelirken, Müslüman ülkeler de kendi aralarında bölünecekler. Dolayısı ile Müslümanlar siyaseten, iktisaden ve sosyolojik olarak zayıflamış olacak. Bu durumda İslam dünyasında zayıf imanlılar irtitad edecek bu rivayetlere göre…

Yahudilerin Meşiah’ı tüm dünyada güçlü ve itibar sahibi olacak. Dev şirketlere el koyup kaynakları halka dağıtacak, zayıflayan hükümetleri teslim alacak ve halka ise çok iyi davranacak. Sihir, büyü, illizyon, teknoloji ile olağanüstü harikalar gösterecek ve  kendine karşı olanları cezalandıracak. Küreselcilere karşı, demokratları destekleyecek. Müslümanlar bu kişiyi, hilebaz, düzenbaz, kazib bir kişi olduğunu söyleyecek ve aralarında çatışmalar yaşanacak. Kazib kişi, Müslümanlardan kendine gelenlere ikramlarda bulunacak. Merkezde Beni İsrail kabileleri olmak üzere, her kavme ayrı bayrak verecek ve onların milliyetçilik duygularını da okşayacak. Dini tercihlerini, kendi Mesihiyetini kabul etmeleri halinde  masumiyet bahşedecek ve yeni duruma göre her dinin kendi mesajına göre yeniden yorumlayarak reforma tabi tutacak. O’nun mediası, o kişi sayesinde yeryüzünde Bereket ve huzur geldiğini ilan edecek!

Bu konuya birkaç gün ara verip devam edeyim. Tekrar söylüyorum: Geleceği yalnız Allah bilir. Herkesin bir planı vardır, Allah’ın da bir hükmü vardır. Galib olacak olan O’nun hükmüdür. Bunları bilmemizin şu faydası var, onların inancı ve bu inancın yön verdiği akıl, irade ve inançlarıdır. Siz elinizde bir fidanla bahçeye çıkmışken, biri size gelse,  birazdan kıyamet kopacak” dese, siz önce elinizdeki fidanı dikin, sabırlı olalım. Elbette zor zamandayız, tedbirli olalım. Çok tevbe ve dua edelim. Sabırlı olalım. Kardeşlerimizle birlikte hareket edelim ve her şeye hazırlıklı olalım. Cömert ve merhametli olalım. Başkalarına yardım edelim ki, Allah da bize yardım etsin. Çünkü biz, ahir zaman peygamberinin ümmetiyiz.

Selam ve dua ile.