8 asırlık muhteşem Endülüs Medeniyeti, 2 Ocak 1492 günü Gırnata'da okunan son ezanla nihayete ermişti. Endülüs Emevileri'nden sonra kurulan Beni Ahmer Devleti de 250 yıl Gırnata ve civarında hüküm sürmüş, Sultan Ebu Abdullah Elhamra'nın anahtarlarını Katolik Krallar'a kendi eliyle teslim etmişti. Gözyaşı Tepesi'nde Elhamra'ya son defa bakıp hüngür hüngür ağlayan Ebu Abdullah'a annesi Ayşe Sultan: "Erkekler gibi savunamadığın ülken için şimdi kadınlar gibi ağla" demişti.
MUHTEŞEM MEDENİYET
Avrupa’nın en batısında sekiz asır İslam’ın sancağını dalgalandıran Endülüs Müslümanları, ilim, sanat, kültür ve medeniyette dünyaya üstad olmuştu. Doğudan İslam dünyasından gelen alimler ve kitaplar vasıtasıyla burada yükselen ilim ve fen, bütün Avrupa’nın dikkatini çekmişti. Tıp, eczacılık, matematik, kimya, astronomi, coğrafya ve felsefe gibi ilim dallarında benzersiz kitaplar yazılmış ve kısa zamanda Latince’ye çevrilerek birçoğu üniversitelerde ders kitabı olarak okutulmuştu.
İnsanların sosyal hayatını ve toplumun refahını yükselten bu medeniyete bütün Avrupa hayrandı. Prensler ve aristokrat çocukları eğitim görmek için Paris'e değil, Kurtuba'ya gidiyorlardı. Gerbert d'Aurillac yüksek öğrenimini Endülüs'te yapmış, daha sonra II. Sylvyester adıyla Papa olmuştu. Büyük başkentlerin sokakları karanlık ve çamur içindeyken, Kurtuba'da aydınlatma yapılmış caddeler pırıl pırıldı. Avrupa temizliğin ne olduğunu bilmezken Kurtuba'da 800 hamam vardı. Temiz içme suyu şebekeleri evlere kadar götürülmüştü. Ziraatta sulama teknikleri geliştirilmiş, İspanya'nın hiç bilmediği bitkiler ve ağaçlar doğudan getirilerek yetiştirilmişti.
Pahalı olan papirüs ve parşömen yerine pamuktan kağıt üretimini geliştiren Endülüslüler, Şatibe'de çok sayıda kağıt yapım atölyesi kurdular. Bu sayede kitap yazma ve çoğaltma hız kazandı. Avrupa'da kralların bile sarayında 80-90 kitap bulunurken, II. Hakem'in kütüphanesinde 400 bin cilt kitap vardı. Kitapların fihristi bile 40 büyük cilt tutuyordu.
Siyasi olaylara paralel olarak sosyal hayatta da çok önemli yenilikler ve gelişmeler yaşandı. Zehravi, Zerkali, İbni Hazm, İbni Rüşd, İbni Arabi, İbni Tufeyl, İbni Firnas, İbni Avvam ve Mesleme el-Mecriti gibi önemli şahsiyetlerin yaşadığı ve eserler verdiği Endülüs, Avrupa'nın ilim ve fikir merkezi olmuştu. Müslümanlar Avrupa'ya götürdüğü yeniliklerle, kağıt yapımından sokak aydınlatmasına, fıtık ameliyatından sofra adabına kadar birçok konuda öncülük yapmışlardı.
Orta Çağ'da İncil'i sadece kendileri okuyup istedikleri şekilde halka anlatmak için, papaz ve rahipler hiç kimsenin okuma yazma öğrenmesine müsaade etmiyorlardı. Endülüs'te ise okuma yazma oranı % 90'ın üzerindeydi. 5 yaşındaki çocuklar Kur'ân-ı Kerim'i okuyabilmek için hemen elifbayı öğreniyordu.
ENDÜLÜS NİÇİN ÇÖKTÜ?
Böyle yüksek bir medeniyet ve siyasi güç nasıl oldu da çöküşe sürüklendi? Üç yılda 600 bin kilometrekarelik İber Yarımadası’nın tamamını fetheden ve buradaki Hıristiyan ve Musevilerle yüzyıllarca barış içinde yaşayan Müslümanlar, acaba nerede hata yapmışlardı? Düşmanlarına fazla mı merhametli davranmışlardı?
Katolikler sekiz asır boyunca bitmeyen bir kin ve bağnazlıkla reconquista (yeniden fetih) idealleri için İspanya’yı tekrar ele geçirmeye çalışmalarına rağmen, kendi kuvvetleriyle üstün gelememişlerdi. Yaptıkları en başarılı iş, Müslümanlar arasına nifak sokmak, kavmiyetçilik damarını işlemek, taht kavgalarını körüklemek ve özellikle son dönemde darbe ve isyanları desteklemekti.
Mâzi’de çok mefâhir gâziler ve şühedâ
Sekiz asır sonra da hazin bir vakt-i vedâ..
Endülüs’ün terkinde şerhalanmış bağrımız
Sad-pâre sinemizden duyulmaz feryâd’ımız..
Müslümanlar, kardeş olduklarını açıkça beyan eden Kur’an-ı Kerim’e ve Hadis-i Şeriflere rağmen, aralarına giren kibir ve menfaat çekişmelerinden kurtulamadılar. Endülüs Tarihinde iki defa yaşanan Mülukü Tavaif yani küçük devletçikler dönemi, birlik ve beraberlik bozulunca ayrılık tohumlarının nasıl yeşerdiğini göstermişti.
Tefrika almış bugün ittihâd’ın yerini
Müslim addolan millet katl eder bir birini..
Kaybolan istiklâl’in alâm’ı müthiş zillet
İhtilâf illetiyle zebûn olmuş bir millet.
Endülüs'te Emevilerin yıkılışından sonra 200 yıllık bir ara dönemde Kuzey Afrikalı Murabıt ve Muvahhid devletlerinin hakimiyeti olmuştu. Son olarak Gırnata Emirliği (1231-1492) kuruldu. Nasriler veya Beni Ahmer denilen Sultanlığın kurucusu Muhammed bin Yusuf, Kastilya kralına vergi vererek onların tehdidinden kurtuldu. Fakat 1469'da Kastilya Kraliçesi İsabel ile Aragon Kralı Ferdinand evlenerek devletlerini birleştirince, reconguista (yeniden fetih) hareketine giriştiler.
Hıristiyanların desteklediği Ebu Abdullah ile amcası ez-Zağal taht mücadele içindeydi. Onların istediği de zaten buydu. Son sultan Ebu Abdullah’ı, Hıristiyanlar kukla gibi kullandılar. 1491’de Gırnata kuşatıldı. Hıristiyanlar 1492’de Gırnata’ya gelince Ebu Abdullah’tan şehrin anahtarlarını teslim aldılar. Endülüs’deki en son İslam kalesi de böylece yıkılmış oldu.
Endülüs’te âhımız yükselir asümân’a
Kaybolmuş umûdumuz dönüvermiş hüsrân’a..
Gırnata acısına kim döğüne! kim yana!
Kendimiz sunduk yazık miftâh’ını düşmana..
Feryât figan yükselir ‘Son Emir’in sesinden
Karlı Sıradağlar’da gözyaşı tepesinden..
MORİSKOLAR
Morisko kelimesi Endülüs'ün son kalesi Gırnata'nın düşmesinden sonra, dinlerini değiştirmeye zorlanan Hıristiyanların yönetimi altında kalan Müslümanlar için kullanıldı. 1497 senesinde Katolik kral Ferdinand ve kraliçe İzabella, yaptıkları anlaşmayı ve ettikleri yemini hiçe sayarak, kalan Müslümanların zorla Hıristiyanlaştırılmasına karar verdiler. Müslümanları kapalı mekanlara koyarak üzerlerine vaftiz suyu serpip Hristiyan oldukları ilan edildi. Kur'an-ı Kerim ve diğer Arapça eserler toplatıldı ve yakıldı. Kütüphaneler boşaltıldı. Geleneksel kıyafetler ve Arapça öğretilmesi yasaklandı. Camiler kiliseye çevrildi, minareler çan kulesine dönüştürüldü. Aksi davrananlar Engizisyon’a sevkedildi.
1609 yılında İspanya krallığı ve kilise, Müslümanların ülke dışına çıkarılmasına karar verdi. Bir kısmı Fransa içlerine bir kısmı da Afrika’ya sürüldü. Bu sürgünlerde binlerce Endülüslü Müslüman hayatını kaybetti. Aynı işkenceler Yahudilere de yapıldı.
Bu şen’i zulüm ile kanamakta vicdanlar
Yakılıp harâb olmuş saray câmi ve hanlar..
Ref olmuş bu ülkeden hoşgörü ve î’tidal
Bir devr-i karanlık ki hükmeder zulüm kıt’al..
Yıkılıp virân oldu sekiz asırlık ‘ümrân’
Bilâd-ı İslâm’a da ‘ehl-i sâlip’ hükümran..
İşbiliye ve Kurtuba Ulucamilerinde beş asır namaz kılınmış minarelerinden ezanlar okunmuştu. Bu nimetin kıymetini bilmeyen Müslümanlar aralarında kavga edince, o güzelim Endülüs şehirleri altın tepsi içinde Hıristiyanlara sunuldu. Tuleytula, Mürsiye, İşbiliye, Kurtuba ve Gırnata; tıpkı Bağdat, Kahire, Kudüs ve İstanbul gibi bir İslam beldesiydi. Bağnaz Katolikler işgal ettikleri şehirlerde insanlara acımadığı gibi, binalara, kitaplara, kıyafetlere hatta yiyeceklere dahi düşmanlık ettiler. İnsanlar öldürüldü, kitaplar yakıldı, camiler kilise minareler çan kulesine dönüştürüldü. Kıyafetler yasaklandı, domuz eti yemeyenler ihbar edilerek cezalandırıldı. İspanya'da görülen bu Engizisyon zulmü, dünyanın hiçbir yerinde görülmedi.
Yüz yıllardır dinmemiş yürek yakan yarası
Bugün bir ibret bize Endülüs hatırâsı..
ABDÜLKADİR ES-SUFİ (Rahmetullahi aleyh)
1930 yılında İskoçyalı Hıristiyan bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Ian Dallas, gençliğinde aktör ve senarist olarak tanındı. Londra'da Üniversite Kütüphanesinde çalışırken Arapça bir levhanın arkasına elle yazılmış bir yazı okudu: "Bu bilgiyi arayarak elde edemezsin. Ne var ki, onu bulanlar aramış olanlardır. Bayezidi Bistami" İşte bu iki satırlık yazı ona hidayet yolunu açtı.
1963 yılında Fas'ta Müslüman olan ve Abdülkadir es-Sufi ismini alan Dallas, İslam Hukuku ve tasavvuf konularında araştırmalar yaptı. İngiltere'de, Güney Afrika'da ve İspanya'da İslami faaliyetlerde bulunan Dr. es-Sufi'nin Türkçe'ye çevrilen kitapları şunlardır:
Gariplerin Kitabı, Ayetlerden İşaretler, Yarınki İslam: Bir Manifesto, Muhammedi Yol, 100 Basamak, Cihad.
İspanya'nın Gırnata (Granada) şehrinde İslam Merkezi ve cami yaptıran es-Sufi, Endülüs Müslümanlarına manevi bir güç oldu. Çalışmalarını Güney Afrika'da sürdüren Abdülkadir es-Sufi, 1 Ağustos Pazar günü 91 yaşında Cape Town şehrinde ebedi aleme irtihal eyledi. Allah rahmet eylesin. Yaptığı hizmetler kıyamete kadar amel defterine sevaplar yazdırsın İnşaallah.
NOT:
Kadim dostum, kıymetli şair Hikmet Erbıyık tarafından kaleme alınan Endülüs'e Veda şiirinden bazı beyitleri yazımın içinde sizlere sundum. Kendisine teşekkür eder, ilhamının daim olmasını Allah'tan temenni ederim.