Bilecik'in Söğüt ilçesinde bu yıl 741'incisi düzenlenen Ertuğrul Gazi'yi Anma ve Yörük Şenlikleri, gösteri uçuşuyla sona erdi. Geçtiğimiz günlerde Söğüt'te düzenlenen törenlerde Ertuğrul Gazi'yi Anma Günleri sessiz sedasız yapıldı. Oysa şanlı tarihimizin en önemli günlerinden birisidir. Obadan devlet olmaya giden uzun soluklu bir yolculuğun başlangıcıdır. 

Bu anma günlerinin kimi insanların Osmanlıyı  eleştirme cesaretini gösterdiği günlere gelmesi gerçekten çok can acıtıcıdır. Kendilerine zulmeden insanları değil de 600 sen bu coğrafyayı barış ve huzur içerisinde yöneten insanları eleştirmek nasıl bir duygudur? Bilmiyorum. 

Gündem o kadar yoğun ki; kimi insanımızın haberi bile olmadı. Haber kanallarımız malum. Üç beş tane adamın yaptığı açıklamaların gölgesinde eridi, gitti. Oysa ki, altı asır bu topraklara hakim olmuş, bir medeniyet kurmuş, bir İmparatorluğun kurulduğu mekanın adıdır, Söğüt. Kimileri için bir şey ifade etmeyebilir. Bir imparatorluğun oluşmasında önemli bir yeri olan, bir ananın evladına ve ondan sonra gelen torunlarına söylediği ve yapmalarını istediği öğüdün ifade edildiği yerdir, Söğüt.  

''Oğul ister senden olsun ister olmasın herkese adaletli davran, güvenini kazan.'' Hala bu sözlerin çınladığı yerdir Söğüt. 

Oradan başlayarak öncelikle tüm Anadolu 'ya, içerisinde yaşayan tüm insanlara adalet ve güvenin tesis edildiği, üzerine bir medeniyetin kurulduğu toprağın adıdır Söğüt.  

Kendisi küçük olsa da bir yüce devletin tohumunun manen ve maddeten atıldığı yerdir. Orada Ertuğrul Gazi'nin, Osman Gazi'nin, Şeyh Edebali'nin gölgesinin hissedildiği yer olarak bilinir Söğüt.  

Bu topraklardan başlayarak yüce bir imparatorluk kurulmuştur. Kendisine bağlı olan tüm insanlara öncelikle adaletle davranmıştır. Güvenlerini kazanmıştır. Medeniyet kurmuştur. Bıraktığı eserler ile Tarihin o dönemine damga vurmuştur. Kimi gayri müslim olan bağlı devletler, Osmanlı tarafından yönetilmeyi canı gönülden istemişlerdir. İslam medeniyetinin gereği budur. Ne zaman ki; o topraklarda ayrılık olmasını isteyen ne kadar kötü niyetli devlet ve yandaşları varsa kötü arzularını zamanla ortaya koymuşlardır. Osmanlı Milletini birbirine bağlayan mozaik parçalarını fark ederek, o parçalar üzerinde kirli emellerini ortaya koyana kadar, bu birliktelik, bağlılık, içerisinde yaşayan toplumları parçalamak adına girişimlere başlamışlardır. Bir manada bunu da becermişlerdir.  

Her insanın bir ömrü olduğu gibi, devletlerin de bir ömürleri vardır. Devletin yıkılmasından çok, yıkılış tarzına olan kinimiz, nefretimiz kolay, kolay dinmeyecektir. Kalleşçe, haince, arkadan vurarak, yapılan bir yok oluş hazmedilemez. Yakın tarihin bu gizemli gerçekleri gün yüzüne çıkmayı beklemektedir. 

Bugün Osmanlı coğrafyası kan ağlamaktadır. Bugün o coğrafyalara sahip çıkacak bir büyük devlet yoktur. İşte imparatorluğun yıkılması sonucunda olay ortadadır. Her taraf kan ve gözyaşı. Hala oradaki insanlar, Osmanlının davamı olan Ülkemize gözlerini dikmişlerdir. Ancak tarihten gelen bir gerçek olarak, bizim kendilerine yardım edebileceğimizin ümidini taşımaktadırlar. Dünyada gücü elinde bulunduran devletler her gittikleri yere kan ve gözyaşı bırakmaktadırlar. Büyüklüğü böyle algılamaktadırlar. Yakarak, yıkarak, korkutarak, aciz bırakarak, bu güçlerini perçinlemek istemektedirler. Onların medeniyet anlayışı budur. Geride bıraktıkları sadece kan ve gözyaşıdır... Harap olmuş şehirler, yok olmuş medeniyetler... 

Üzülerek ifade edelim, Osmanlı devlet olarak, medeniyet olarak yeni nesillerimiz tarafından fazlaca bilinmemektedir. Burada ailelere düşen görev olduğu gibi, resmi kurumların eğitim ve öğretim yuvalarında yeteri kadar, yeni nesillere bilgi aktarma zorunlulukları vardır.   

Nerede olursa olsun bir mehter vurduğu zaman, mehter marşının sesini duyan, ona doğru yönelmeyen, heyecanlanmayan birisini gördünüz mü? Bu Milletin genlerinde var. Bu Millet yönetmeye ve idare etmeye memur edilmiş, devlet kurma ve yürütme yeteneği ve becerisi olan bir millettir. Ancak mazlumlar böyle bir milletin kurduğu, mayasını inancından alan bir devletin kolları altında Hayma Ana'nın dediği gibi ''Adalet ve huzur içerisinde, güvenli bir şekilde yaşar.'' Böyle bir Devletin kuruluşuna sebep olan insanların anma törenlerinin gündemi bile oluşturmaması ne kadar ilginçtir. 

Son zamanlarda Osmanlıya yönelik acımasız eleştirilere cevabımız; ''Medeniyet ve insanlık timsali, temeli adalet ve güvene dayanan, ayrımcılığın en aza indirildiği, bir medeniyet kurmuş olan, Osmanlı torunları olmaktan gururluyuz.'' diyoruz. Yüksek sesle haykırıyoruz...  

İnanıyorum ki; gelecek zamanlarda kıymetleri ve değerleri çok fazla anlaşılacaktır. Bir Yüce Devletin tohumlarının atıldığı günler, daha güzel etkinliklerle ortaya çıkacaktır. En Önemlisi gelecek nesiller onları daha iyi tanıyacak, onlarla gurur duyacaklardır. Onlar mümkün olduğu kadar kendilerine verilen öğütleri tutmuşlardır. Yönettikleri tüm topraklarda adil ve güvenilir olmaya özen göstermişlerdir. Her gittikleri yerlere medeniyet götürmüşlerdir. Bu hizmetleri götürürken hiçbir ayırım yapmamaya dikkat etmişlerdir. Böyle bir devletin kuruluşu, tohum atıldığı yer, elbette daha coşkulu ve daha adına layık şekilde kutlanmalıdır. 

Büyük ecdadın bu vasıflarını söylemenin onlar için, bir övme olduğu fikrini taşımıyorum. Sadece gerçekleri söylüyorum. Onlar yaşadılar, yaşattılar. Bu inançla asırlarca Büyük Devlet olmanın onurunu taşıdılar... Hayatın her alanında inançlarına uygun olarak yaşamayı, kendilerine ilke edindiler. Mümkün olduğu kadar bu amaçtan taviz vermemeye gayret gösterdiler. Hilafet gibi ağır bir yükü omuzlarına aldılar. Bu gayeye uygun olarak her alanda gönül erleri yetiştirdiler. O gönül erleri inançlarını yaşanılır hale getirmek için, çok çalıştılar. Gayret gösterdiler. Esnaftan, medrese eğitimine kadar her alanda organize bir şekilde örgütlendiler.

Son yıllarda istenilen gibi olmasa da TV ekranlarında Tarihi dizilerin yayınlanmasını doğru buluyorum. Tarihi dizilerle yetişen nesillerin o konuda duyarlı olması için gayret gösteren tüm yapımcı dostlara teşekkür ediyorum. 

Yakın zamanda hayatını kaybeden Cüneyt Arkın beyefendinin çevirmiş olduğu tarihi karakterleri konu edinen filmlerin, o günün gençliği üzerinde nasıl bir katkısı olduğuna şahit olanlardanım. 

Ümidimiz Ertuğrul Gazi'yi anma törenlerinin daha görkemli, şanına layık, gündem oluşturacak, güne damga vuracak şekilde etkinliklere kutlanmasıdır. O koca imparatorluğu kuran manevi ruhun ne olduğunun yeni nesillere anlatılmasıdır. Şeyh Edebali, Emir sultan, gibi manevi mimarların tanıtılmasıdır. Onların mayaladığı bir oluşumun İslam inançlarının önderliğinde toplumu her alanda yaşanabilir, emin ve güvenilir hale getirmesinin yaşanılmış örneğidir. Bunu yeni nesillere tanıtmak gerekir. 

Tarihini bilmeyen, tarihine sahip çıkmayan nesiller yok olmaya mahkumdur.