Yıl, 1095.
Kasım ayının son günleri.
Yer, Fransa'nın Clermont şehri.
İğne atsanız yere düşmeyecek bir insan kalabalığı, şehrin katedralinin avlusunu hınca hınc doldurmuş, ellişer metre aralıklarla papalık flamalarını taşıyan tellallar; dönemin kralları, ünlü şövalyeleri, aristokratları ve üst düzey din adamlarını Clermont Konseyi toplantısında bir araya getirmiş ve nihayet 9'uncu günün sonunda kendisini bekleyen 150 bin kişiyi aşkın bir kalabalığa seslenecek olan Papa'nın birazdan yapacağı konuşmayı halka duyurmak için yerlerini almışlardı. Şövalyeler elleri kılıçlarının kabzalarında, muhafızlar haç uclu mızraklarıyla asayişin sağlanması için teyakkuz halindeydiler.
...
Ve hayli bir zaman sonra beklenen an gelmiş, Papa katedralin devasa balkonunda beraberinde himayesi ile birlikte belirmişti. Meydan yıkılıyordu! Sevinç gösterileriyle Clermont değil adeta Fransa yıkılıyordu! İnanmış Hristiyanlar hep bir ağızdan ''Haleluya'' diyorlardı.
Kalabalığın muhteşem tezahüratını gurur dolu bakışlarla bir müddet seyreden Papa, yavaşça sağ elini kaldırırken, kalabalığı bir sessizliğin kaplaması uzun sürmedi. Kalabalığa istavroz çıkardı. Hemen akabinde kendisi de istavroz çıkardı.
Ve tarihe geçen konuşmasına başladı, asıl adı Lagery’li Odo olan Hristiyan Aleminin 159'uncu Papası II. Urban:
''

Tanrı'nın Çocukları!
İsa'nın kuzuları!
Evlatlarım!

Sizleri Tanrı'nın iradesiyle biraraya getirdim!
Bal ve süt diyarı, cennetten ve dünyadan daha kutsal, Tanrı’nın oğlunun kanının döküldüğü, babamız İsa'nın göklere yükseldiği İLYA (Kudüs), zalim Muhammedilerin işgali altındadır. Kafir müslümanlar hac yolumuzu kapattılar! Dindar hristiyan kardeşlerimiz kutsal kabir kilisesini ziyaret edemez oldu. Konstantinopolis ve İlya'dan korkunç haberler ulaşıyor. Doğu'dan gelen bir ırk, Tanrı'nın yolundan tümüyle sapmış, lanetli bir ırk olan Türkler, hristiyanların topraklarını işgal ederek, halka türlü işkenceler yaparak öldürüp, mallarını yağmalıyorlar…
İmparator I. Aleksios Komnenos, barbar Türklere karşı bizden yardım istiyor!
Selçuklu, Nikea'ya (İznik) kadar gelmiş, Tanrı’nın kiliselerini yıkıp harap ediyorlar, camiye dönüştürüyorlar, zorla hristiyanları sünnet edip, sünnet kanını vaftiz şadırvanına ve mihraba sürüyorlar! Hristiyan hacıların karınlarını deşerek kazığa bağlayıp, ok yağmuruna tutuyorlar! Kutsal toprakların kutsallığını kirletiyorlar!
Bu haberleri her yerde yayın!
Durmayın!
Beklemeyin!
Tüm insanları, fakir ya da zenginleri, askerleri ve şövalyeleri, hristiyan kardeşlerimize derhal yardım etmeye ve bu aşağılık ırkı, kardeşlerimizin topraklarından silip atmaya ikna etmeniz için sizlere yalvarıyorum...
Her kim ki!
9 gündür süren toplantımızın ardından bugün!
Clermont Konseyi'nde aldığımız kararla, İlya'yı işgalden kurtarmak için kurulan Haçlı Ordusu'nun bir neferi olursa; ailesine kilise olarak biz bakacağız, onları himayemize alacağız! Topraklarını biz işletip hasat vakti payın en büyüğünü o ve ailesi için ayıracağız.
Zindanlarda kafirlik şerbeti içmiş, kardeş kanı akıtmış kim varsa! Hepsini Tanrı adına affediyorum! Tek bir şartımız var! Kurulan Haçlı Ordusu'nun bir neferi olmak kaydıyla!
İlya öyle bir şehir ki; O, insanlığın kurtarıcısının varışıyla şanlandırdığı, ikametiyle güzelleştirdiği, acısıyla kutsadığı, ölümüyle kurtardığı ve defnedilişiyle övdüğü şehirdir! Bu nedenle dünyanın merkezine kurulmuş bu kent, şimdi düşmanlar tarafından esir alındı ve Tanrı tanımazların tebaası haline geldi. O yüzden özgürleştirilmeyi arzuluyor ve durmadan yardım için yakarıyor ve yalvarıyor!
Evlatlarım!
"Deus lo vult" (Tanrı böyle istiyor!)
Cennetin krallığı İLYA (Kudüs) Tanrı'nın çocuklarını, İsa'nın kuzularını bekliyor!
Beklemeyin!
Oyalanmayın!
Yola Çıkın!
Yola Çıkın...''
(...)

1095'te Fransa'nın Clermont şehrinden yola çıktıklarında; "Tanrı Böyle İstiyor" ve "Cennetin krallığı İlya; İsa'nın kuzularını, Tanrı'nın çocuklarını bekliyor" mottosuyla yürüyen Latin Katolik Haçlı Ordusu, 4 yıl sonra 15 Temmuz 1099'da Kudüs-ü Şerif'e girdi!
Kubbet'us Sahra'nın kubbesine altından devasa bir haç diktiler, Mervan Mescidi'ni ahır yaptılar, Kıble Mescidi'nin bir bölümünü Tapınak Şovalyeleri karargaha çevirdi, bir bölümünü kerhane yaptılar!
Nerenin?
Beyt'ul Makdis'in! Mescid-i Aksa'nın!
Zeytin Dağı ve Moriah Tepesi (Mescid-i Aksa'nın olduğu tepe) arasında ki vadide (cehennem vadisi) öldürdükleri müslümanların akıtılan kanlarından, haçlının atlarının dizlerine kadar kandan bir dere oluştu.
Kudüs, haftalarca insan eti koktu!
Minberde adam kestiler!
Bin yıl önce haçlılar, bugün de olduğu gibi ''özgürlük, medeniyet ve demokrasiyi'' böyle getirmişti bu topraklara...
''Tanrı'nın çocukları'' önce Ortodoks Bizans'ı yağmaladı.
Ayasofya'ya atlarıyla girdiler!
Bizans Kralı Aleksios, lanet mersiyeleri okuttu Bizans'ın kadınlarına tecavüz eden dindaşları Latin katolikler için.

Anadolu'yu şehir şehir yağmaladılar. Adım başı katliamlar yaptılar. Kadınlarımıza tecavüz ettiler! Urfa ve Antakya'da kontluklar kurdular.
Antakya kontu Bohemond şovalyeleriyle altın kâselerden şarap içtiği bir akşam muhafızına seslendi;
"Esirlerin arasından iki iri kıyım adam getirin!"
Şövalye şöyle bir soru sormadı!
"Kürt esirlerden mi? Türklerden mi? yoksa Arap esirlerden mi getireyim?"
Herhangi iki esiri huzura getirdiler.
Bohemond;
"Vurun bunların kellelerini" dedi.
Vurdular.
"Etlerini parçalayın, kazanlara atın, pişirin ve diğer esirlere götürün, yedirin" dedi. Aynen yaptılar!
Canının sıkıntısı geçmedi Bohemond'un.
"İki tanede çocuk getirin" dedi.
Şovalye yine şu soruyu sormadı!
"Türkmen çocuklarından mı? Arap mı? Yoksa Kürt çocuk mu getireyim?"
Herhangi iki çocuğu getirdiler.
"Vurun bunların kellesini! Etlerini doğrayın, şişlere takın, ateşte kızartın ve getirin" dedi.
Şovalyeleriyle birlikte, oynaşlarının şuh kahkaları eşliğinde, altın kupalardaki şaraplarını içip çocukların şişlere geçirilip kızartılmış etlerini yerken Bohemond, hizmetlilerine şöyle emrediyordu: ''Bundan sonra esir ettiğiniz her müslümanın etlerini bu şekilde yeyin!'' (1)
(...)

Bugün!
Yeni bin yılın haçlı ordusu, asırlar önce katliam yapan haçlı ''köpekleri'' gibi, dinde kardeşlerimizin başlarını vurup, naaşlarını parçalayıp, etlerini kazanlara atmıyor, masum çocukları kesip, etlerini şişlere takıp, ateşte kızartıp kebap yapmıyorlar.
''Çok şükür''
Bugünküler daha ''vicdanlı''!
Yeni bin yılın haçlı-siyon terör örgütü, gizli yeraltı askeri tesislerinden, açık denizlerdeki savaş gemilerinden ya da savaş uçaklarından attıkları akıllı, son teknoloji ürünü güdümlü füzelerle; dün Felluce'de, Grozni'de, Kabil'de, Halep'te, Guta'da, Bosna'da, Kosova'da, bugün Gazze'de;
2 milyar müslümanın kaderine terkettiği, tıbbi yardım ve su dahi ulaştıramadığı, aç, susuz, perişan, elektriksiz, mazotsuz, sahipsiz, kimsesiz bıraktığı kardeşlerimizi bombalayarak; kadın, erkek, yaşlı, genç, çocuk, bebek demeden hastanelerde, camilerde, okullarda, evlerinde, sığınaklarda yada bodrumlarda canlarını korumaya çalışan kardeşlerimizin üzerine ölüm yağdırıyorlar!
Vurdukları binaların enkazları altında kalan kardeşlerimizin naaşları, mazot olmadığı için çalışmayan ağır iş makinaları nedeniyle enkazlar altından günlerce çıkartılamıyor, mübarek naaşları kaldırılıp defnedilemiyor ve Gazze'nin aç sokak köpekleri enkazlar altındaki kardeşlerimizin cesetlerini yiyorlar!!!
(...)

Haçlı seferlerinde masum yavrucaklar katledilmekle kalmamış, etleri şişlere takılmış, ateşte pişirilmiş ve yenilmişti.
Bu haçlı soyundan gelen bugünkü vahşi batının ünlü araba markalarından Alfa Romeo'nun ambleminin çocuk yutan bir yılan olması öylesine seçilmiş değildir. Sözde Tanrı'nın çocukları gibi görünen ve kendilerini Yahve'nin seçkin kullarından olmakla lanse eden ve aslında gerçek hristiyanlık ve yahudilikle alakaları olmayan Satanist/Kabalist/Pagan/Pedofil yılan soyları, aynen bugün Gazze'de olduğu gibi tarih boyunca masum bebekleri ve çocukları kasten hedef almış, katletmişlerdir!
Peki bu caniler bu cürümleri neden işlemişlerdi?
Ve tabi ki Siyonist rejim neden özellikle masum çocukları hedef alıp katlediyor?
Bu ifritten sualin kılını dahi çek(e)meyen akılla, tarihi perspektiften ehline ayân bu soruya cevap arayalım!
...
Firavun doğan erkek çocuklarını, Mekke'li Paganlar ise doğan kız çocuklarını öldürür, diri diri gömerlerdi. Fenikeliler ise kız yada erkek doğan ilk çocuklarını tanrılara kurban ederdi. İnka’lardan Antik Ur’a, Aztek’lerden Maya’lara oradan Keltlere; sunaklarda çocuk ve bakire kızları katletme/kurban etme eylemi onlar için ''kutsal'' bir ritüel, ayin ve tapınma seramonisiydi!
Bugün Gazze'de taammüden hedef alınıp öldürülen çocuklarımızın katledilmesinin altında da; satanist, kabalist, paganist tapınma niyeti-ameli yatar! Bu bir ibadet şekli, karanlığa icabet, Semum'a itaat, boyun eğiş ve kulluğu ispat halidir.
Çünkü İblis'in en sevdiği zirve amellerden biri de, masum bebeklerin/çocukların katledilmesidir.
Kadim tecrübemizin bize öğrettiği gibi bu yılan soyları için; ''bir masum bebeği ve çocuğu öldürmek peygamber öldürmek gibidir!''

Ve İblis, kendisiyle köklü bağı ve inisiyasyon rabıtası olan kullarına bu ameli çok kez işletmiştir.
Babil Talmudu'nun karanlık öğretilerinede geçen gizli bilgiler, Peygamber katlini ise İblis'e tapınma-secde etme ayinin zirve ameli olarak belirler. Gazze'de günlerdir katliam yaparak binlerce çocuğu taammüden öldürenlerin tarihine bakın!
Geçmişleri Peygamberleri şehid etmekle doludur!
Dün, bir çok Nebi'yi şehid etmiş ve Efendimiz aleyhisselamın canına kastedmişlerin torunları için bugün katledilecek bir peygamber yoktur!
Olmadığı için de ben-i Adem'in en saf ve pür hali, fıtratı korunmuş, masum, ismet sıfatıyla mücehhez peygamberler gibi olan bebeklerimizi katlediyorlar. Nebiler daim elest halinde ve fıtratın ta kendisidirler. Allah cc ile ahdi yeni olan yağan yağmur gibi daim rahmet tezahüründedirler, hakeza bebekler ve sabilerde öyledir! Hak'la ahidleri taptaze, canlı fıtrattırlar. Tüm esmalara açık, tüm tecellilere maruzdurlar; çünkü masumdurlar.

''Bu masum yavrucakların suçu, günahı ne?'' diye feryat edip bir cevap arıyoruz ya! Cevap işte bu sorunun ta kendisindedir!
O masumların suçları, hiç bir günahları olmamasıdır! Dün katledilen Peygamberler gibi, pür masum olmalarıdır!
İşte bu nedenle Gazze'li bebeleri katlediyorlar.
Bu katliamlar; şeytani bir tarikatın, deccali bir ayini, karanlığa icabeti, boyun eğme ve kulluğunu ispat seramonisidir.
Şeytan'a kul olma, Deccaliyete tapınma ve İblis'e secde halidir!
Gazze bunlar için, yaptıkları ayinin en kanlı ve en son tapınağıdır... Gazze, son sunak'tır!
Dün Bohemond'un Anadolu'da, ''Tanrı'nın kuzularının'' Kudüs'te yaptıklarını, yarın kendileri Kudüs'te ve Anadolu'da daha fazlasıyla yapmayı planlıyorlar, o güne hazırlanıyorlar!
...

Kucağında bebekle Meryem'i hatırla!
Anne Meryem susmuş, kucağındaki masum, pür fıtrat olan çocuk konuşmuştu Kudüs'te...
Ellerinden gelseydi ana kucağından alıp kurban ederlerdi ama çocuk konuşunca korktular! (O'nu kurban etmek için her fırsatı denediler! 33 yaşına gelince tevessül ettiler! Matta'ya göre ''Göklerin Egemenliği’nin kapısını insanların yüzüne kapatanlara) şöyle sesleniyordu: ''Sizi yılanlar, engerekler soyu...'')
Konuşmasından çok!
İlk sözünden korktular!
Ve ilk sözü şu olmuştu Îsebn'u Meryem'in:
قَالَ اِنّ۪ي عَبْدُ اللّٰهِ۠
Dedi ki: Ben Allah'ın kuluyum! (Meryem 30)
Anlasanıza!
O yılan soyları, başkasına kul!
...

(Bu linkte, bu karanlık örgütün batıda yaptığı çocuk katliamlarının kayıtlarından bir kısmını bulacaskınız)

(1): Haçlı Seferlerine katılan Guillaume de Tyr'ın kaleme aldığı bu satırları, 19. yüzyıl tarihçilerinden Michaud; ''kalemim yazmaya çekiniyor'' ifadeleriyle aktarıyordu...

Papa II. Urban, Kudüs’ün ele geçirilmesinden iki hafta sonra, 29 Temmuz 1099 günü Hristiyanların ''büyük zaferinin'' haberi, Avrupa’ya ve kendisine ulaşamadan önce öldü.
106 yıl önce 9 Aralık 1917'de Kudüs düşünce, İngiliz orduları başkomutanı Edward Henry Allenby şöyle demişti: ''Haçlı Seferleri Şimdi Bitmiştir...''

Bu yazıyı okuyan genç kardeşlerim şu soruyu sorabilirler; ''1095'de Fransa'dan yola çıkan haçlı ordusu tam 4 yıl sonra Kudüs'e girmiş! Bu 4 yıl içinde Ümmet neredeymiş?''
Cevap:
Bugün neredeyse o günde tam oradaymış...

Kudüs 106 yıldır yeni bin yılın Haçlı-Siyon Ordularının işgali altında yeni bir Selahaddin beklemektedir!
Bu yazıyı okuyan genç kardeşlerim bizde artık hayır yoktur! Siz, bizim gibi yapmayın! Selahaddin beklemeyin! Selahaddin olun!

Esareti değil Cesareti seçenlerin yurduna...
Moriah Tepesi'ne, Cebelüz Zeytin'e, Siyon Dağı'na, Harem-i İbrahim'e, Beyt'ül Makdis'e ve Beyt'úl Lahim'e.
Sağ elime ve kalbime ve İlya'ya ve Yeruşalayim'e ve evime...
Annem Meryem'e, İbn-i Samit'e, Beth Amikdaş'ta konuşan bebeğe, Hz. Selman'a, Hanzala'ya, Ebu Ubeyde'ye, Daif'e, Kassam'a, çocuklarına ve andımıza, şehadetleriyle gerçek hristiyan ve yahudilerin dahi gözlerinden yaş akıtacak kadar rahmani frekansı yükselterek dünyanın rezonansını (kalp atışlarını) hızlandıran şehid çocuklarımıza selam olsun.

''neyse ki yarın var... umutların en sevdiği gün!''

Bülent Deniz
Habervakti.com Genel Koord.
Mihmandar-ı Kudüs / Kudüs Rehberi
www.bulentdeniz.com