Ateşkes başladı ve bitti. Ateşkes açıklamasından hemen sonra bunun doğru ve kabul edilebilir bir karar olmadığını yazdım, ardından süreç tersine dönünce sosyal media’da şunları paylaşmıştım. (Böyle bir Ateşkes Olamaz: https://x.com/aDilipak/status/1937415263252623717 , Bu Ateşkesin kimseye faydası yok: https://x.com/aDilipak/status/1937420618485440889 , Gelişmelerle ilgili bir yorum: https://x.com/aDilipak/status/1937430347475538286 ) Belirsizlik bu şekilde devam ediyor. Şimdi gözler Hollanda'da yapılacak NATO Zirvesi'nde. Bu konularla ilgili düşüncelerime şu linklerden ulaşabilirsiniz.
Bu savaşın böyle devam etmesi, sadece İran’ı değil, hem AbD’yi hem de İsrail’i, hem kendi içinde hem de kendi dışında zor durumda bıraktı. Hatta AbD’ye yakın ülkeler, iktidarlar, siyasi topluluklar da bundan nasibini aldı. İsrail’in nükleer kapasitesi de artık dünyanın gündemine oturdu.
Trump için azil süreci başlatılabilir ve ülkede sular uzun zaman durulmayabilir? Hatta bakarsınız, Trump ve Netanyahu’yu siyah bayrak operasyonu ile ortadan kaldırabilirler de. Yarış atlarından “sütçü beygiri” olmaz, ayakları kırıldığında kafasına sıkarlar. AbD ve İsrail yönetimi “Mayınlı tarlada top oynama”nın faturasını ağır ödeyecek gibi gözüküyor. Kuşkusuz geleceği yalnız Allah bilir.
İran için de ufukta rahat günler gözükmüyor. AbD ve İsrail, daha doğrusu MOSSAD ve CIA, hatta buna MI6’da katılabilir, İran’a karşı sıcak savaştan soğuk savaşa geçmek isteyeceklerdir. Yani İran üzerindeki planlar askıya alınmayacak. Belücistan, Huzistan, Azerbaycan ve Kürdistan, Irak’ta, Necefte kurulacak bir Kutsal Şii devleti planı hız kazanacaktır. Şah’ın torununun geri gelmesi hayal. Halkın Mücahidleri de hem ideolojik, hem de sosyolojik tabanlarını kaybettiler. Daha doğrusu sadece İran değil, Türkiye ve Türkiye’nin güneyindeki coğrafyada daha uzun süre bu çatışmalar bir şekilde devam edecek.. Burada bu planlar çerçevesinde en çok görev SDG/PYD/KCK/PJAK ile DAEŞ’de olacak, ama bu rol de onlara ağır gelebilir.. Görünen o ki, bu denklemde ilk düşecek ve en çok kaybedecek olan AbD olacaktır. AbD Trump sonrası da durulmayacak. AbD’nin kontrollü bir krize, hatta bölünmeye, kontrollü, lokal bir çatışmaya ihtiyacı var. Bir dış tehdidin Amerikan halkına zarar vermesi, ve AbD’nin bir güç gösterisi ile eş zamanlı içeride de bir baskı ortamına ihtiyacı var. Bunu planlamak da, hayata geçirmek de çok kolay, ama bitirmek o kadar kolay olmayabilir.
Trump’ı İran’a karşı içerideki şahinler ve Yahudi Lobisi ile, Netenyahu ekibi İran’ın sahip olduğu petrol kuyularının ABD ve İngiliz firmalar tarafından işletilebilmesi için, ülkenin molla rejiminin kontrolünden alınıp yerine Şah ailesinin geri getirilmesi, eş zamanlı İran’ın rejimi ile birlikte sınırlarının da yeniden düzenlenmesi ile sorunun çözüleceğini düşünmüş olmalılar. Belücistan’da nadir elementler var, Huzistan Necef’teki oluşuma katılacak, İki Azerbaycan birlik kuracak, Kürdistan sınırları da genişletilecek, böyle hesaplar yapılıyordu.. Bu senaryoya göre petrol bölgelerinin ve rafine, liman bölgesinin yeni Şah’a verilmesi söz konusu olacaktı. Şunu hesaba katmıyorlar, Şah’ın geri dönmesi mümkün değil. Hatta İsrail’in kucağına oturtulmuş bir şah’ın İran’ın geleceğinde hiçbir sözü olamaz. Kendini Mesih’in müjdecisi zanneden emlak komisyoncusu Gazze’de bırakın atom bombasını, yiyecek ekmek yokken işgal etmekten söz ediyordu. Toprağı bana verip, denizdeki doğalgazı da bana verin ben size modern bir şehir kurayım orda yaşayın diyebiliyordu.
Mantık olarak, Suud, BAE ve Katar ülkelerinde üs verip, petrollerini ortak işletmeye açıp, nakit paralarına el koymadı mı? İran da bunu yapsaydı, İran’a karşı saldırmayacaktı. Ama olan oldu.
Şimdi AbD kendi içinde kilitlenip kaldı. İsrail’le birlikte İran’a karşı başlattıkları saldırı başarısız oldu. Zaten AbD Ukrayna krizi sebebi ile AB ülkeleri, NATO ve Rusya ile de ters düşmüştü. Çin ile de köprüler atıldı. İslam ülkeleri artık AbD ile iş yapacak bir iktidara bundan sonra “Ajan” gözüyle bakacak. Artık Trump ve Netenyahu’ya, de kendi ülkelerinin halkları, ne batılı ülkelerin halkları, ne İslam ülkeleri, Afrika ülkeleri ve ne de dünyanın diğer ülkeleri iyi gözle bakmıyor. AbD ve İsrail suçüstü olduk. Amerikan halkı ayakta, İsrailliler ülkelerini terk ederken, gittikleri ülkelerde de protestolarla karşılaşıyorlar. Siyonizm artık bir terör örgütü, Siyonistler ise terörist. Oysa daha düne kadar Siyonizm’i eleştirmek ABD de, AB ülkelerinde suç sayılıyordu.
CIA ve MOSSAD soğuk savaş, siber savaş, 6. Kol faaliyetleri, terör eylemleri, suikast ve sabotajlarla İran’ı uzun zaman ve ciddi anlamda yıpratacaklar gibi gözüküyor. Ama İran yönetiminin de eli boş değil. Aynı şekilde Molla rejimi, aynı yöntemlerle AbD ve İsrail’e bu şekilde uzun süre rahat yüzü göstermeyebilir. Bu baskılara AbD ve İsrail ne kadar dayanır bilmiyorum. Zaten şimdiden işgal altındaki topraklardan tersine göç başladı. En az Amerikan halkı kadar, İsrail halkı da bu durumdan rahatsızlar.
Onların halini bir kenara bırakalım da, peki bizim durumumuz ne? Aslında bunu ne siz sorun ne de ben söyleyeyim. Hani demiyor mu idiniz: “Yarabbi bu zalimlerin belasını ver” diye veriyor işte. “Haksızlıklar karşısında susanlar dilsiz Şeytanlardır” diyorduk ya, işte onlar da bizimkiler. Allah onları bu şekilde cezalandırırken, onları yakan ateş bizimkilere de dokunuyor. Bir ayette ne buyuruluyordu: (Tevbe 14-15) “Onlarla harp edin ki Allah, sizin ellerinizle onlara azap etsin, onları rezil (ve perişan) etsin, onlara karşı size zafer versin, mü'minler toplumunun gönüllerine de şifa (ferahlık) versin ve kalplerinin öfkesini gidersin. Allah dilediğinin tövbesini kabul eder”. Evet işte böyle: Allah (cc) sizin ellerinizle zalimleri cezalandırmak ve mazlumlara yardım etmek ister. Bu şekilde sizi kendi rızasının tecellisinin vesilesi kılarak hem dünyada onurlandırmak ve hem de cennetteki makamınızı yükseltmek istiyor. Bizimkiler ise Yahudiler gibi, bunu bu işe bizi bulaştırmadan Allah’ın kendisinin yapmasını istiyorlar. (Maide 24) ‘de bu konuda bize nasıl anlatılır: “İsrailoğulları şöyle dediler: ‘Ey Musa, o zalimler orada bulundukça hiçbir zaman oraya girmeyeceğiz. Artık sen ve Rabbin gidin savaşın. Biz burada oturup bekleyeceğiz.” Bugün İslam ülkeleri’nin yaptığının bundan ne farkı var!
(Araf 155-156)’da ne deniyordu: “İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helâk edecek misin? Bu iş, senin imtihanından başka bir şey değildir; onunla dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletirsin. Sen bizim velîmizsin. Artık bizi bağışla ve bize acı!” Bu konuda tövbe edip direnenlerden, sabredenlerden olacak mıyız? Krizin çözüm anahtarı bizde. Evet içimizdeki mazlumlar da büyük bir acı çekiyorlar. Bu da onların imtihanı. Onlardan sabredenler ve direnenler “ya şehid, ya gazi” oluyor. Bunu bizim bugünkü “Süslüman”lara anlatmak çok zor. Eskiden anneler çocuklarına “Haydi yavrum haydi git, ya gazi ol, ya şehid” derdi bugünkü Filistinlli annelerin dediği gibi! Bu şekilde onların imanı artarken, kanları ve gözyaşları insanlığın vicdanını harekete geçiren bir hayat iksirine dönüyor. Öte yandan o zalimlere, onlara destek verenlere, bu cinayetler yaşanırken sessiz kalanlara karşı ise Allah(cc)’nin gazabı artıyor.
Şu ayet size kimi hatırlatıyor?: "Yoksa onlar ‘Biz yenilmez bir topluluğuz’ mu diyorlar? Yakında o topluluk da yenilecek ve arkalarını dönüp kaçacaklar. Ama asıl vadeleri kıyamet günüdür ve kıyamet günü şüphesiz daha dehşetli ve daha acıdır. Şu bir gerçek ki günaha batmış olanlar, doğru yoldan sapmış ve kendilerini yakmışlardır. O gün yüzüstü ateşe sürüklenirler: ‘Tadın bakalım cehennemin dokunuşunu!’ (Kamer 44-48). Ya işte böyle. AbD, İsrail, NATO ülkeleri böyle demiyor mu? İşgalci İsrail halkı, şimdi geldikleri gibi gitmiyorlar mı? Bu ayette, bize onların akıbetlerini haber veriyor. Bir kısmı onların zalimliklerine karşı vicdani bir karşı duruşla onları eleştirirken, hatta batıda ihtida olayları yaşanırken öte yandan da İslam dünyasında ciddi bir irtidat yaşanıyor.
Yarın bu zalimler birbirini satarlarsa şaşmamak gerekiyor. İslam’a ve Müslümanlara karşı birlikte hareket etseler de, kendi içlerin 40 parçadırlar. Yarın bu işin ucu kendilerine dokunduğunda, riski gördüklerinde en yakınlarını satacaklar, birbirlerini suçlayacaklar, ve onlardan uzaklaşacaklardır. (Saffat 25-25) kitap bunu bize haber verdi. “(Ey inkârcılar!) ‘Size ne oldu ki şimdi birbirinize yardım etmiyorsunuz? Evet, o gün onlar artık çaresiz boyun eğmişlerdir”.
Yarın Şeytanları da satacaktır bunları. İnsin Şeytanları sınır tanımayan azgınlıkları Şeytanı bile kıskandırır. Şeytan kendine tabi olan insanlara haramı güzel gösterdi. (Nahl 63)’de denir ki, “Allah’a andolsun, senden önceki ümmetlere peygamberler gönderdik. Fakat şeytan onlara işlerini güzel gösterdi. O, bugün de onların dostudur ve onlar için elem dolu bir azap vardır.” (Haşr 16) “da Şeytanların o Şeytanı kıskandıranların akibeti hakkında şöyle denir: (Yahudileri kandıran münafıkların durumu da) Şeytan’ın durumuna benzer ki, o insana: ‘küfret’ der, o küfredince de: ‘Ben kuşkusuz senden uzağım, çünkü ben, âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım’ der”.
Görünen o ki, AbD bu işten büyük bir yara alacak ve bu durum AB ülkeleri’nin işine yarayacak. Ukrayna konusunda AB ülkeleri Rusya ile baş başa kalacak. Ukrayna krizinin çözülmesi zor. Gerilim Avrupa’yı da, Rusya’yı da, Ukrayna’yı da zor durumda bırakacak. Bu denklemde Çin kendi başına kalacak ve etkili bir diplomasi ve iktisadi hamleler gerçekleştirecek..
Bu saatten sonra Yunanistan'ın bir maceraya girmesi zor. Türkiye ise “Araf”ta kalacak gibi. “Mavi boncuk politikası”ndan çıkması pek kolay olmayacak. Hem İslam dünyasının, hem Türk dünyasının lideri olacaksınız, sonrada gidip Chabat, Hazara, Karay birliğinin merkez üssü olacaksınız. Hem AB ile birlik olacaksınız hem Rusya ile stratejik ortaklık kuracaksınız. Nasıl olacak bu iş? Hem Hilafet ve Osmanlının devamı olmanın forsunu kullanacaksınız, hem de AbD ve İngiltere’yle birlikte BOP çerçevesinde bu ülkelerin sınır, rejim ve iktidar yapılarının dönüştürülmesi için birlikte çalışacaksın. Gideceği limanı bilmeyen bir kaptana hiçbir rüzgar fayda sağlamaz. Haçlı zihniyetinden şikayet edeceksin sonra da gidip NATO’nun tek Müslüman ülkesi olacaksın, Hristiyan Kulübüne girmek için AB’nin yarım asrı aşan bir süredir kapısında bekleyeceksin. Bunun bir ahlakı, hukuku, mantığı, açıklaması yok. Onun için biz yol haritamızı yeniden gözden geçirmek zorundayız. Yoksa bu yolun sonu tufan. “Eski hal muhal, Ya yeni hal, ya izmihlal”. Önce kendimizi temizlemeli ve dönüştürmeliyiz. Tövbe etmeliyiz, adaleti yeniden tesis etmemiz, yeniden Müslüman olmamız gerek. Selam ve dua ile.