Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD'de Türk evinin açılışını gerçekleştirdi, BM Genel Kurulu’nda bir konuşma yaptı; lakin Yahudi ve Türk lobisinden  kadrolu aracıların tüm gayretlerine rağmen ABD Başkanı Joe Biden ile görüşemedi. O da zehir zemberek bir açıklama yaparak ABD'ye verdi veriştirdi.  

Hatta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler 76. Genel Kurul görüşmeleri için bulunduğu ABD’nin New York kentinde Amerikan CBS televizyon kanalının kendisi ile yaptığı söyleşide, ABD   Başkanı Joe Biden’ın, Erdoğan için “otokrat” dediği anlaşıldı. 

Otokrat; “siyasal erki tek başına elinde bulunduran kimse, hükümdar” anlamına geliyor. Dünyanın dört bir tarafında diktatörler ile iş tutan bu sığır çobanlarının Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “otokrat” benzetmesi yapmalarının perde arkasında ne olabilir? Ankara - Washington hattında  bir şeyler uzun süredir  yolunda gitmiyor. Parası ödenen uçaklar teslim edilmiyor vs vs.  Erdoğan, Amerika'da bulamadığını Rusya’da arayacak gibi. Bu hafta, içinde Putin ile Soçi'de bir araya gelecekler. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD hava sahası içinde Kırım'ın Rusya tarafından ilhakını Türkiye’nin tanımadığını söylemesi Soçi'de kendisine katma değer olarak fatura edilebilir.  

Lakin diplomatik kaynaklar, Soçi zirvesinde, görüşme maddelerinin  başında Suriye meselesinin yer alacağını ve Rusların, İdlip ısrarını Türk tarafının Kırım kartı ile aşmaya çalışacağı görüşündeler.

Erdoğan - Putin görüşmesinin Türkiye’deki olası yansımaları neler olacaktır?

Yeni kabine kaçınılmaz. Cumhurbaşkanı Erdoğan yeni bakanlar kurulunu oluştururken erken seçim ihtimalini hesaba katacağı gibi küresel dengeleri de gözetmek zorunda. Bu şu demek oluyor; İngiltere/Çin, ABD, Rusya ve Avrupa Birliği dengelerini iyi kurması gerekiyor. Erdoğan, bir türlü ülke ekonomisinin kötüye gittiğini kabullenemiyor. 

Yüksek enflasyonun, hayat pahalılığının sorumlusu olarak zincir marketleri ilan ediyor. Fahiş fiyat kontrolleri için talimatlar yağdırıyor. Ama ne hikmetse fiyatlar düşmüyor, iyi mi? Merkez Bankası’na başkan dayanmıyor, ekonomi bürokratları Cumhurbaşkanı Erdoğan’a başkan yetiştiremiyor.

Yeni kabinede ekonomi bakanı mı değişir yoksa hükümetin iktisat politikası mı? Bahisler açılmıştır.  Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın medyanın kabine değişikliği haberlerine veya iş dünyasının bu yöndeki taleplerine itibar etmeyen bir karekter yapısı var. Değişikliği zamana yayıyor. Görünürde kamuoyuna papuç bırakmıyor ama yavaş yavaş bakanlar kurulunu da yenilemiş oluyor. 

Nasıl mı?  Neredeyse bir yıl olacak. 8 Kasım 2020'de, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, Pazar akşamı Instagram hesabından yaptığı duyuruda sağlık sebepleri nedeniyle görevinden istifa ettiğini açıkladı. Daha sonra Cumhurbaşkanlığı kaynakları, Bakan Albayrak'ın görevden affını istediğini duyurdular. Yerine daha önce başkent kulislerinde “Külliye’de tartışdıkları” konuşulan, farklı iktisat ekolünden gelen Lütfü Elvan atandı.  

Hemen ardından Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile görevden alındı. Pekcan 'dezenfektan skandalı' ile gündeme gelmişti. Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın yerine ise Mehmet Muş bakan oldu.  Aile ve Çalışma Bakanlıkları, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile birleştirilmişti. Ancak iki bakanlık bürokrasisi aynı çatı altında bir türlü uyumlu performans gösteremedi. 59. Hükümet Kültür ve Turizm Bakanı, TBMM 22. ve 23. Dönem AK Parti Aydın milletvekili Atilla Koç'un kızı Zehra Zümrüt Selçuk, “Aile ve Çalışma Bakanlığında en uzun süre görev yapan bakan” olarak tarihe geçti. Aile ve Çalışma Bakanlığı birleşme sancıları çekiyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu duruma daha fazla kayıtsız kalmadı. Zehra Zümrüt Selçuk, bakanlıktan affedildi. 

Önce “Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Kurulması ile Kamu Personel İşlemlerinin Yürütülmesine İlişkin Bazı Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair 73 numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi” 21 Nisan 2021 Çarşamba tarihli 31461 Sayılı Resmi Gazete'de yayımlandı.   Resmi Gazete'de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile  daha önce birleştirilen Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı fesh edilen, "Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı" ile "Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı" kuruldu. 

Ardından yine aynı tarihli ve sayılı mükerrer Resmi Gazete'de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı atama kararı doğrultusunda Derya Yanık, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'na Bakan olarak atandı. T.C. Cumhurbaşkanlığı Sosyal Politikalar Kurulu Başkan Vekili ve Cumhurbaşkanı Başdanışmanı olarak görev yapan Vedat Bilgin, 21 Nisan 2021 tarihinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı görevine getirildi. Kamuoyu “tamam bu kadar” derken Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Ziya Selçuk, kendi yakın çevresine göre bakanlıktan istifa etti, Cumhurbaşkanlığı kaynaklarına göre bakanlık vazifesinden af edildi. Gök kubbede hoş sada bırakmadan gitti.

Hesabını tarihe ve mahşeri vicdana versin. Yerine, Ekim 2017 tarihinde Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) Başkanlığı görevine atanan, 8 Ağustos 2018 - 5 Ağustos 2021 tarihleri arasında Millî Eğitim Bakanlığı Bakan Yardımcılığı görevini yürüten Prof. Dr. Mahmut Özer, 6 Ağustos 2021 tarihinde Millî Eğitim Bakanı olarak atandı. Şimdilik “DSÖ” oligarşisine karşı okulları açık tutmak için mücadele ediyor.  Fetih Marşı ve Bayrak Şairi Arif Nihat Asya'nın dediği gibi; “Bize bir nazar oldu, Cumamız Pazar oldu / Ne olduysa hep bize azar azar oldu”… Cumhurbaşkanı Erdoğan da bakanları azar azar değiştirdi. Şimdi “yine öyle yapacak” denilebilir. 

Hangi Bakanlıklar ayrılıyor?

 Ayrılmayı bekleyen ilk bakanlık, Tarım ve Orman Bakanlığı. Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve Orman Bakanlığı olarak ikiye ayrılması planlanıyor.  

Türkiye’yi kasıp kavuran orman yangınlarında yetersiz kaldığı iddia edilen mevcut bakanlık bürokrasisi, bu ağır yükü taşıyamamaktan şikayetçi.  Gübre ve yem fiyatlarındaki fahiş artış, et ve süt ürünlerindeki pahalılığının yol açtığı hoşnutsuzluk, halkın ucuz sebze ve meyve tüketememekten bizar olması gibi sorunlar, mevcut bakanın önümüzdeki günlerde bu zorlu görevden affedilmesini zorunlu kılabilir. 

Ayrılmasına kesin gözüyle bakılan bir başka nazırlık ise Çevre ve Şehircilik Bakanlığı. Mevzuat uyumsuzluğu, bürokratik kaos, sel baskınları, çarpık kentleşme, yetersiz altyapı vb. sorunlar olası ayrılmaya gerekçe gösteriliyor.  İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü yeni bir bakanlık olmanın arefesinde. Türkiye’nin göç yolları üzerinde oluşu, milyonlarca düzensiz göçmeni ülkemize çekiyor.  Bu yoğun nüfus hareketliliğinin kontrol edilmesi, yönlendirilmesi çok mühim. O nedenle sistematik disipliner bakış açısı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün yeni bir bakanlığa dönüştürülmesini öngörebilir. Zaten duyumlar da o yönde. 

Göç İdaresi Genel Müdürlüğü; Türkiye’nin yabancılarla ilgili göç stratejilerini belirlemek, koordinasyonunu ve uygulanmasını takip etmekle görevli.  Göç alanına ilişkin politika ve stratejileri uygula­mak, bu konularla ilgili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyo­nu sağlamak, yabancıların Türkiye'ye giriş ve Türkiye'de kalışları, Türkiye'den çıkışları ve sınır dışı edilmeleri, uluslararası koruma, geçici koruma ve insan ticareti mağdurlarının korunmasıyla ilgili iş ve işlemleri yürütmekle yükümlü.  Kültür ve Turizm Bakanlığı 2023'ten önce ayrılmaz. Çünkü birilerinin ekmek teknesi. 

Türkiye’de bir şeyler oluyor!

 Erdoğan, iktidar partisinin en büyük bileşenlerinden muhafazakar kesimin  kanaat önderi sayılabilecek bazı isimler tarafından topa tutuluyor. Bu dolaylı bir eleştiri.  İmam Hatip Liseli olmakla ve neredeyse Türkiye’deki üç ortaokuldan ve üç liseden birisini İmam Hatip Lisesine dönüştürmekle övünen Cumhurbaşkanı Erdoğan'a dost ateşi açılıyor.  Kamuoyunun “Cübbeli Hoca” diye tanıdığı, “İsmailağa Cemaati”nin önde gelen isimlerinden Ahmet Mahmut Ünlü, halka çocuklarını İmam Hatip Liselerine ve İlahiyat Fakültelerine göndermeme çağrısında bulundu. Ardından Yeni Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak benzer açıklamalarda bulundu. 

İktidar için iyi haber değil bunlar. Hükümet içinden farklı, sesler yükseliyor. Dünya Sağlık Örgütü “Türkiye Komiseri” etli ekmek kafalı medikalci ile Millî Eğitim Bakanı, okulların açık tutulması konusunda ayrı telden çalıyor. “Valiler Kararnamesi hazır” deniliyor. Bakalım kimler kalır, kimler gider?