Çin’in küresel bir güç olmasını içeren ‘Çin Rüyası’nı kim nasıl tabir ediyor?  Özellikle Türk kamuoyunda Çin hakkında bilinenlerin ne kadarı doğru ve sağlıklı? Aslında tek Çin yok iki Çin var. Biri Çin diğeri Maçin! -Çin Cumhuriyeti’nin kurucusu Chiang Kai-shek…- Biraz daha net söyleyeyim bu Çin o Çin değil.  Yunus Emre’ye özenerek söylersek; “Çini Çinde demen Çin Çinde değildir bir Çin vardır Çinde Çinden içeri”  belki daha doğru bir ifade olabilir. 

Çin nasıl kuruldu?

 1 Ocak 1912 tarihinde Çin Cumhuriyeti’ni kim kurdu?  Daha bu tarihte Bolşevik devrimi gerçekleşememişti. Çin Komünist Partisi, bu tarihten çok sonra 1 Temmuz 1921’de  Şanghay'da teşkil edilmişti. Demek istediğim Çin anakarasında sömürgeciliğe karşı mücadeleyi, Kuomintang/Milliyetçi Parti yürütmüştü.  Hatta sonraki yıllarda iç savaşa kadar Çin Komünistleri  Kuomintang  saflarında yer aldılar. Hatta ÇKP’nin bu tutumunu, Lev Troçki, 27 Eylül 1926 günlü ‘Çin Komünist Partisi ve Kuomintang’ başlıklı yazısında eleştirel bir analizle yanlış bulduğunu açıklamıştı. Oysa Stalinist Sovyet bürokrasisi bu işbirliğine daha sıcak bakıyordu. Çin Cumhuriyeti, 1 Ocak 1912'de kurulduğunda Sun Yat-sen de geçici devlet başkanı oldu. Ancak başkanlık sonradan eski Çing Generali Yuan Shikai'ye verildi ve o da 1915'te kendisini Çin'in İmparatoru ilan etti. Yoğun tepkiler ve kendi ordusu karşı çıkınca cumhuriyeti yeniden kurdu.  Yuan Shikai'nın 1916'daki ölümünün ardından Çin, politik olarak parçalanmıştı. Pekin' merkezli hükûmet uluslararası olarak tanınsa da  merkezi otorite güçsüzdü çünkü  hükümet kontrol ettiği bölgelerin çoğunda  yarı asker yerel derebeylerin  etkisnini kıramıyordu. 

Çin Cumhuriyetini kuran adam Çan Kay-şek…

 Birden fazla adı var.  Her ismi konumuna göre verilmiş. Asıl adı Çan Çongçeng,  soy kütüğünde Çan Çutay çocukluk adı: Çan Ruiyuen okul adı: Çam Çıçin, Japonya'da kaldığı dönemde kullandığı Japonca soyadı ise Nakamura. -Çan Kay Şek ve Mao Zedong- 31 Ekim 1887'de kıyı kenti Chekiang'da doğan Çan, babası ölünce eyalet ordusuna katıldı. Kuzey Çin'deki Paoting Askeri Akademisi'nde ve daha sonra Japonya'da resmi askeri eğitim aldı. 

1911'de Çin'de iktidardaki Qing (Mançu) hanedanına karşı ayaklanmalar patlak verdiğinde Çan ülkesine döndü. Mançular'ın devrilmesi ve Çin Cumhuriyetinin kurulmasıyla sonuçlanan mücadeleye katıldı.

1918'de Sun Yat-sen tarafından kurulan Kuomintang/Milliyetçi Parti saflarında yer aldı. 1920'den sonra Kuomintang, o zamanlar Çin Cumhuriyeti Harp Akademisi müdürü olan Çan Kay-şek önderliği altında "Kuzey Seferi" olarak bilinen bir dizi askeri ve politik manevra vasıtasıyla ülkeyi kendi kontrolü altında birleştirmeyi başardı. Kuomintang, ülkenin başkentini Nankin yaptı. 

Çin'deki siyasi bölünmeler; 1927'den beri Kuomintang'ın Komünist Halk Kurtuluş Ordusu'yla (HKO) çatıştığı Çin İç Savaşı'nda Çan Kay-şek'in mücadelelerini zorlaştırdı.  Çan Kay Şek liderliğindeki milliyetçiler, 12 Nisan 1927 tarihinde komünistleri öldürerek Çin İç Savaşı'nı başlattı. 

Daha sonra Çin Halk Cumhuriyeti Başkanı olacak Mao Zedong, 1927 bahar ve yaz aylarında Kuomintang'ın birleşik cepheye ihanetiyle ortaya çıkan kaos ortamından zorlukla kaçtı. Karısı öldürüldü.

Aynı yıl Hunan'da Güz Hasadı Ayaklanması'nı yönetti, ancak başarısız oldu. Burada da Kuomintang askerlerinin elinden kurtulmayı başardığında kurşuna dizilmeye götürülüyordu. Şansı varmış.  Mao Zedong önderliğindeki Komünistler ve Çan Kay Şek liderliğindeki milliyetçiler Japonya'nın Çin'i işgaline kadar geçen 10 yıllık sürede savaştılar.

Mao  takipçileriyle birlikte Güneydoğu Çin'deki Jinggang Dağlarına çekildi. Burada 1931-1934 yılları arasında bir kurtarılmış bölgede Çin Sovyet Cumhuriyeti kuruldu ve Mao da onun başkanı seçildi.  Mao Zedong 1937-1945 arasındaki Çin-Japon Savaşı'nda Japonlara karşı direnişi, Uzun Yürüyüş'ün sona erdiği Yan'an'daki üs bölgesinden yönetti. 1942'de ise ÇKP içindeki rakip önderlere karşı düzeltme/tasfiye harekâtı başlatarak önderliği kesin olarak ele aldı. 

Çin-Japon Savaşı sırasında Mao ısrarla Kuomintang'la bir ittifak arayışına girdi ve başarılı oldu.

İttifak kuvvetleri içinde zaman zaman çatışma çıksa ve hatta Kuomintang, ÇKP kuvvetlerini  Japonlarla çatışmalarında yalnız bıraksa da sonuç Halkın Kurtuluşu Ordusu'nun ve ÇKP'nin yüz milyonlarca insanın kafasında meşrulaşması oldu.  Bu dönemde ÇKP sadece düşman birliklerinden aldığı silah ve mühimmat ganimetleri savaşıyorsa da  ABD sürekli olarak Kuomintang kuvvetlerini donatıyordu. 

Komunist Mao, Kapitalist ABD'nin nesi olur?

Bununla birlikte o dönemde ABD, Mao'nun kuvvetlerinin önemini daha yeni kavramaya başlamıştı. Bunun en belli başlı örneği, 1944'te Yan'an bölgesine gönderilen Amerikan diplomatı Dixie misyonudur. -Albay David D. Barrett ile Mao Zedong… Amerikan ordusundan Albay David D. Barrett, askeri analizi gerçekleştirdi.

Çin Komünistlerinin savaş zamanı ve savaş sonrası müttefik olarak faydalı olabileceğini ve Yenan'daki atmosferin Milliyetçilerin kontrolündeki bölgelere göre daha enerjik ve daha az yozlaşmış olduğunu bildirdiler. Albay David Barrett, Komünist birlikler arasındaki savaş oyunlarını gözlemleyerek ve Çin subay birliklerini eğitmek için kurulan savaş okullarını ziyaret ederek komünistlerin askeri potansiyelini değerlendirdi. 

Amerika'nın Çinli komünistlerle resmen ilişki kurmak için gerçekleştirdiği ve Dixie Misyonu denilen ilk ve son açık girişim üzerinden  1970'lerin başına kadar Komunist Çin ile irtibatını sürdürdü. 

Çan Kay-şek’i, Mao Zedong kurtardı…

Çan Kay-şek, Kuzey Seferi sırasında iş birliği yaptığı Çin komünistlerinin, Mao Zedong yönetiminde başlattıkları Güz Hasadı İsyanı'nı kanlı biçimde bastırdıktan sonra Çin İç Savaşı,  Çan Kay Şek rejimiyle komünistler arasındaki bir savaşa dönüştü.  

II. Dünya Savaşı sırasında Japonya Çin'i ele geçirme girişimine başladığında bile komünistlerle milliyetçiler arasındaki mücadele devam etti. 1936'daki Sian (Xian) Olayında, generallerinden biri Çan'ı ele geçirdi ve Mao Zedong'un Komünist güçleriyle Japonya'ya karşı ittifak yapmayı kabul edene kadar iki hafta boyunca onu esir tuttu. 

Çan Kay Şek'in komünistlerin baskısı ile Çin Komünist Partisi ile Kuomintang'ın bir, araya getirdi Japonya'ya karşı ittifak kurdu. Çan Kay Şek, birleşik cephe ordularının başkomutanı oldu.  Japonya'nın 1945'te teslim olmasından sonra Çin-Japon Savaşının  özellikle ÇKP'nin işine yaradığı ortaya çıktı. Japon  ordusundan kalan silahlar sayesinde düzenli bir ordu haline gelen komünist kuvvetleri, Sovyetlerin de Mançurya'ya yardıma gelmesiyle daha zengin eyaletlerde de etkilerini arttırmaya başladılar.

1948'den itibaren taktik değiştiren Mao,  hem askeri gücüyle hem de halkçı politikalarla kısa sürede ülkede kontrolü eline almayı başardı. 1949'da önce Pekin'i daha sonra diğer birçok önemli şehri eline geçiren Mao, 1 Ekim 1949'da Çin Halk Cumhuriyetini kurdu.  Japonların ülkeden çekilmesi ile yeniden başlayan iç savaşta Mao Zedong’a karşı başarısız olan Çan Kay Şek, Tayvan'a kaçtı ve burada Milliyetçi Çin Cumhuriyeti adı altında yönetimini sürdürdü. 

Birleşmiş Milletler ve Çan Kay-Şek...

Birleşmiş Milletler ve kapitalist dünya 1970 yılına kadar, Çin'in temsilcisi olarak Mao Zedong’ın Başkanı olduğu Çin Halk Cumhuriyetini değil, Çan Kay Şek tarafından Tayvan adasında kurulan Çin Cumhuriyetini meşru kabul ettiler. 

Çünkü II. Dünya Savaşı boyunca Britanya, ABD ve Sovyetler Birliği'yle beraber hareket eden Çan Kay Şek önderliğindeki  Çin; savaş sonrasında  Birleşmiş Milletler Beyannamesi'nde "Dört Büyük" unvanıyla tanındı.  Çin, üç diğer büyük güçle beraber II. Dünya Savaşı'ndaki Müttefik Devletler'in biriydi ve Savaş'ın ana galiplerinden biri sayıldı.  1949 yılındaki bu yeniden kuruluş başta Batılı ülkeler olmak üzere dünya devletlerinin çoğunluğu tarafından kabul gördü. 1971 yılına gelindiğinde değişen dünya dengeleri nedeniyle Çin Cumhuriyeti (Tayvan) Birleşmiş Milletler'den çıkarıldı ve yerine ÇHC dahil edildi.  1971'de BM Genel Kurulunda yapılan oylamada, Pekin hükümetinin Çin'in tek meşru temsilcisi kabul edilmesiyle Tayvan'ın uluslararası örgütlerdeki konumu belirsiz hale geldi. Josef Stalin ile bir türlü yıldızı barışmayan Mao, 16 Aralık 1949 tarihli görüşmelerinde Stalin Yoldaşın ile  Çinli komünistler milli burjuvaziyi dikkate tavsiyesi almalı tavsiyesine  dudak bükmüş, kulak tıkamıştı. 

Çin Komünist Partisi (ÇKP) lideri Mao Zedong, Sovyetler Birliği'nin Stalin sonrası dönemde kapitalist ülkelerle başlattığı barış eksenli politikalarını sosyalist revizyonizm olarak tanımlamış, bu ülkelere karşı sert bir tutum izlenilmesi gerektiğini ifade etmiştir. ABD’nin politika değiştirerek, Sovyetler Birliği’ni zayıflatmak amacıyla ÇHC ile yakınlaşması ve Tayvan yerine ÇHC’yi tanımaya başlamasının ardından birçok ülke, bu arada Türkiye, Tayvan’la diplomatik ilişkisini keserek ÇHC’yi tanımaya başlamıştır. 

Milliyetçi Çin veya Tayvan...

Günümüzde Çin Cumhuriyeti, sadece 23 ülke tarafından tanınmaktadır; ancak birçok ülke gayriresmî olarak ekonomik ve kültürel ilişkilerde bulunur. Günümüzde Çin ifadesi genellikle Çin Halk Cumhuriyeti'ni ifade etmek için kullanılırken Çin Cumhuriyeti'ne ise Tayvan denmektedir.

Bunun yanında Tayvan, uluslararası kuruluşlara Çin Taypesi (Chinese Taipei) adı ile üye olmuştur. Aralarında Avrupa’da Vatikan (Kutsal Makam), Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği üyesi ülkelerin çoğu ve 47 devlet Tayvan ile ekonomik ve kültürel ilişkiler kurmaya devam ederler. Bu ülkelerin pek çoğu Tayvan'da büyükelçilik benzeri, ekonomik ve kültürel ilişkilerin gerçekleştirildiği ofisler bulundururlar. Çin, ulusların hem Çin hem de Tayvan ile resmi ilişkilere sahip olamayacağında ısrar ediyor ve bunun sonucunda Tayvan'ın sadece birkaç ülke ile resmi diplomatik bağları var. ABD, Tayvan'ın en önemli dostu ve koruyucusudur.

1949'da komünist yönetim iktidara geldiğinde Çin'den kopan Tayvan, o dönemden bu yana Çin'le gerilim yaşıyor. Uzmanlar, Pekin'in son dönemde gittikçe Tayvan'ın uluslararası hukukta da geçerli olacak şekilde yasal bir bağımsızlık ilanında bulunmasından kaygı duyuyor. ABD, Çin’i baskılıyor… Çin nefes alamaz!.. ABD’nin ÇİN Kuşatması bütün hızıyla sürüyor. Çin haritasına bakıldığında ABD'nin Çin Halk Cumhuriyetini, Japonya, Güney Kore, Filipinler, Tayvan hatta Hindistan ve Asya içlerinde Rusya Federasyonu ile doğal kuşatma altına aldığı görülebilir.

Ayrıca bazı bölge ülkelerinde bulunan ABD deniz ve hava askeri üslerini unutmayalım.Bu muhasaranın Çin’in çevrelenme ve tehdit altında olma hissini arttırdığı da bir gerçek. 

Tayvan nasıl yönetiliyor?

Yaklaşık 24 milyon nüfuslu Tayvan'ın kendi anayasası, demokratik olarak seçilmiş liderleri ve silahlı kuvvetlerinde yaklaşık 300 bin aktif askeri bulunuyor.  Tayvan idari olarak 4 bölge, 5 özel idare ve 17 ilden oluşuyor. Her ilin, kendisine ait kaza ve idari birimler üzerinde geniş nüfuzu ve otoritesi mevcut. 1991 yılında da Çin Halk Cumhuriyeti ile anakaradaki savaşın bittiğini ilan etti.

ABD, Pekin yönetimine karşı Tayvan’ı kullanmayı askıya aldı…

ABD Devlet Başkanı Joe Biden yakın bir tarihte  Çinli mevkidaşı Şi Jinping'le yaptığı görüşmede "Tayvan Anlaşması'na bağlı kalma" konusunda uzlaştıklarını açıkladı. 

Nedir bu anlaşma? ABD Tayvan'la resmi bağı  olmamasına rağmen  Tayvan'ın kendisini savunması gereken durumlarda yardım etmesinin hukuken önünü açan bir  mutabakatı zaman zaman gündeme taşıyor. 

Biden ekibi böylelikle Washington'ın uzun süredir kabul ettiği "Tek Çin" politikasına bağlı kalacaklarını ortaya koymuş oldu. Bu anlaşmayla ABD, Tayvan'ı bağımsız bir ülke olarak tanımak yerine  Pekin merkezli Çin'in pozisyonuna yakın duruyor. Biden'in referans gösterdiği Tayvan Anlaşması aynı zamanda Washington'ın Tayvan'la "sağlam ve gayrıresmi" bir ilişki sürdürmesine de olanak sağlıyor. ABD, Tayvan'a, savunmasına yardımcı olmayı hedefleyen "Tayvan'la İlişkiler Kanunu" uyarınca silah ve mühimmat da satıyor. Biden ve Şi'nin  gündeme getirdiği düşünülen "Tek Çin" politikası, ABD-Çin ilişkilerinin en önemli köşe taşlarından biri.  Ancak Çin'in kendi parçası olduğunu savunduğu tüm toprakların bu ülkeye ait olduğu ilkesinden farklılaşan bir politika.

Çin ise Tayvan'ın, Çin'in vazgeçilemez bir parçası olduğu ve bir gün anakaraya tamamen bağlanacağı konusunda ısrarcı. Şimdilik her iki taraf bir diğerinin sırtını kaşıyarak muhatabını rahatlatıyor.

Tayvan Ekonomisi

 Diplomatik izolasyonuna rağmen Tayvan, Asya'nın en büyük ekonomik oyuncularından biri ve dünyanın en iyi bilgisayar teknolojisi üreticilerinden biri haline  nasıl geldi? Baştan söyleyeyim bu Tayvan mucizesi falan değil Amerikan işi. Çin’den başlayarak Tayvan’a yerleştikten sonra burada sanayileşme ve ekonomik kalkınmayı üstlenen Chiang Kai-shek milliyetçi bir bakışla teknokratların kontrolünde bir sanayileşme hamlesini başarıyla gerçekleştirdi. 

Tayvan, Doğu Asya Pasifik Bölgesi’nin, 20. Yüzyılda kazandığı önem çerçevesinde, bu bölgede dikkat çeken ülkelerden biri konumunda. Çoğu devlet tarafından tanınmamasına rağmen, uyguladığı istikrarlı ekonomi politikaları sayesinde, yüksek büyüme performansı gösteren Tayvan, bilgi teknolojisi konusunda oldukça başarılı.  Hiç şüphesiz Tayvan’ın bu etkin konuma gelmesinde, hükümetin emek yoğun sektörlere ve eğitim hizmetlerine verdiği destek ile  esnek uzmanlaşma gibi faktörlerin etkin olduğu söylenebilir. 

Tayvan 50 yıl boyunca, halkın kolektif katkısı ve devletin güçlü ekonomik politikaları sayesinde, istikrarlı fiyatlar ve göreceli olarak eşit bir gelir dağılımıyla da desteklenen ekonomik büyüme rekorları kırıyor. Tayvan hükümeti, geleneksel olarak çok uluslu yabancı şirketlerin Tayvan'daki doğrudan yatırımları üzerinde sıkı kontrol uyguladığı gibi ancak stratejik açıdan yararlı olan ve yüksek teknoloji transferi vadeden şirketleri teşvik ediyor.  Doğal kaynakları sınırlı olan Tayvan, hammadde ve ara mal ithal ederek nihai mal ihraç etme stratejisinde uzmanlaştı. Bundan dolayı hem ithalatta hem de ihracatta büyük rakamlara ulaştı. 

Birkaç yıl öncesine kadar Tayvan'ın dış ticaretinde ABD ve Japonya en önemli ülkeler olmakla birlikte son yıllarda Çin bu iki ülkeyi geçmeye başladı. Çünkü Çin Halk Cumhuriyeti, Marksist literatüre göre kapitalist bloğun ucuz imalat siparişlerini, ucuz iş gücü ile karşılayan bir açık hava fabrikası hükmünde. Bu üç ülkenin ekonomilerindeki gelişmeler doğrudan Tayvan'ın dış ticaretini etkiliyor. Çin, Tayvan’ın ihracattaki en büyük pazarıdır.

Çin, Tayvan’ın özellikle elektronik ürünlerdeki ihracatında önemli bir rol üstleniyor. Tayvanlı ihracat şirketleri, Çin’deki ucuz maliyetlerden faydalanmak için Çin’de ürettikleri ürünleri re-eksport yoluyla ABD, AB ülkeleri ve Japonya’ya satıyorlar.  Tayvan’ın ihraç malları arasında; elektronik entegre devreler, yarı iletken diskler, petrol yağları, petrol gazları ve telefon cihazları bulunuyor.

Taiwan Semiconductor Manufacturing Company, Limited (TSMC) , merkezi Tayvan'ın Hsinchu kentindeki Hsinchu Bilim ve Endüstri Parkı'nda bulunan, merkezi ve ana faaliyet alanlarıyla dünyanın en büyük bağımsız (yarı saf) yarı iletken üreticisidir. 1987 yılında Tayvan'da kurulan TSMC, dünyanın ilk özel yarı iletken dökümhanesi olmuş ve uzun zamandır kendi alanında lider bir şirket olmuştur. Yarı iletkenlere ek olarak, şirket ayrıca aydınlatma ve güneş enerjisi ile ilgili endüstrilere yatırım yaptı.

Tayvanlı liderler günümüzde temininde zorluk yaşanılan birçok sektörün geleceğini yakından ilgilendiren  lojlstiğin Pekin yönetiminin  saldırgan tutumunun yol açtığı ortamda,  tedarik edemeyeceklerini söylüyorlar.  Düşünsenize otomobillerden akıllı telefonlara, geniş bir ürün yelpazesinin üretiminde kullanılan çiplerin adadan tedarikinin devamının sağlanması açısından Tayvan kilit önemde.

Taiwan Semiconductor Manufacturing Co. (TSMC), çip üretim piyasasında yüzde 53'lük paya sahip ve bu durum, Tayvan Boğazı'ndaki istikrarsızlığın aralarında iPhone üreticisi Apple Inc.'nin de bulunduğu yüzlerce firma tarafından kullanılan bu kilit silikon arzının kesilmesi endişesini artırıyor. Çünkü   Tayvan, küreselleşme zemininde, 30 yıllık çabaları ile birlikte, büyük bir çip imalat ekosisteminin beslenmesine yardımcı oluyor. 

Tüm dünyada ülkelerin Kovid sonrası ekonomik sıçramayı hızlandırmak amacıyla yeterli miktarda çipi güvenceye almak için Tayvan'ın isteklerini dikkate alması gerekiyor. 

Türkiye - Tayvan Siyasi İlişkileri…

 Pekin  ilk kuruluş yılından günümüze Tayvan’ı kendi eyaleti olarak görmekten vazgeçmedi. Etnik olarak ülkenin yüzde 95-97’si Çinli olsa da Tayvanlılar, bağımsızlıklarının tanınmasını istiyorlar. Tayvan’ı diplomatik olarak tanıyan büyük ülke hiç yok, Türkiye de Tayvan’ı tanımıyor. Ama Tayvan’ı diplomatik olarak tanımayan birçok ülke gibi, Türkiye’nin de Tayvan ile kültürel ve ekonomik ilişkileri var, mesela Türkiye’nin Tayvan’da ticari temsilciliği, Tayvan’ın da Türkiye’de Taipei Ekonomi ve Kültür Misyonu adı altında bir temsilciği bulunuyor.

Çin Cumhuriyeti  (Tayvan)  Türkiye temsilciliği 1989 yılında başkent Ankara'da faaliyete geçti. 1993 yılında temsilcilik ofisi Misyona dönüştü. . Aynı sene sonunda Türkiye Cumhuriyeti Tayvan'da Ticaret Ofisini kurdu. İki ülke ekonomi, kültür, turizm, eğitim vb. ilişkiler konusunda işbirliğini geliştiriyor.  Türkiye, Tayvan’ı resmi olarak tanımayan ülkeler arasındadır.

Öte yandan dünyadaki pek çok ülke gibi Türkiye de Tayvan’la ticari ve kültürel diyaloğunu sürdürmektedir. Tayvan’daki ticari işlemler, Taipei’deki Türk Ticaret Ofisi aracılığıyla yapılmakta; elçilik işlemleri ise, Singapur Büyükelçiliği ve Hong Kong Başkonsolosluğu kanalıyla yürütülmektedir.  Taipei’deki Türk temsilciliği olan Dışişleri Bakanlığına bağlı Taipei Türk Ticaret Ofisi, ekonomik, ticari, kültürel ve turizm ilişkilerini geliştirmek amacıyla 1993 yılında faaliyete geçmiştir. Ofis, Türkiye ile iş ve yatırım olanakları hakkında ve turizm hususunda her türlü bilgiyi sağlamaktadır.

Türkiye’ye iş ve turizm amacıyla gideceklere gerekli vize işlemleri ve ayrıca ticari belgelerin tasdik işlemleri de Ofisin ana görev alanları arasındadır.  Türk vatandaşlarına ilişkin işlemler açısından yetkileri sınırlı olmakla beraber, Ofis, bölgesindeki Türk vatandaşları ile ilgilenmekte, onların ihtiyaç ve sorunların giderilmesine yardımcı olmaya çalışmaktadır. Türkiye ve Tayvan arasında vize uygulaması mevcuttur.

Tayvan ise Türkiye’de Tayvan Dış Ticareti Geliştirme Konseyi (TAITRA) bünyesindeki Tayvan Ticaret Merkezi (İstanbul) ve Taipei Ekonomik ve Kültürel Misyonu (Ankara) ile temsil edilmektedir. 15 Mayıs 2013 tarihinde Türk ve Tayvan, umuma mahsus pasaport hamillerine karşılıklı olarak sınırda vize ita edilmesi uygulaması başlattılar. 

ABD, Çin ve Türkiye ilişkilerine farklı bir zaviyeden bakış…

Amerikalı ve Türk sihirbazların kamuoyuna yansıttıkları diplomatik hologramın tersine, ABD ve Türkiye Ortadoğu ve Orta Asya'ya birlikte yürüyor. ABD, İran’a nüfuz ederek, Çin karşısında jeo-stratejik avantajları elde etmek istiyor. 

ABD stratejistlerine göre, bu sayede Afganistan ve Irak ile fiziki irtibatı sağlayarak, Orta Asya’yı yay gibi saracak ve Orta Asya, Hazar havzası ve Ortadoğu’daki bütün enerji ulaşım hatlarını kontrol altında tutabilecektir.  İngiltere, Çin’in “One Belt One Road-Bir Kuşak, Bir Yol” projesini destekliyor. OBOR (One Belt One Road-Bir Kuşak, Bir Yol), Çin’in kurguladığı, 2013 yılında lanse ettiği, koordine ettiği ve fonladığı milyarlarca dolarlık bir projenin çok ötesinde stratejik bir atılım. İki ayağı var. 

Biri; İpek Yolu Ekonomik Kuşağı, İkincisi; Deniz İpek Yolu. “Kuşak (Belt)” kavramı ile Orta Çin’den başlayıp, Orta Asya üzerinden Moskova, Rotterdam ve Venedik’e uzanan karayolu, demiryolu, petrol ve gaz boru hatları ve diğer altyapı projelerinden oluşan bir kara ulaştırma ağının tamamı kastediliyor. İngiltere, Çin’le ekonomik ilişkilerini güçlendirme yolunda adımlar atıyor.

ABD’nin Çin’i küresel değil bölgesel aktör kategorisinde değerlendirdiği bilinmeli… Bunun anlamı şu; Çin, ABD için alt edilebilir, yenilebilir ve yok edilebilir kolay bir lokmadır...

 ABD’ye göre Çin, sadece bölgesel belirleyici aktördür. Çünkü Çin tarihi milli büyüklüğün tarihidir ve kendisini bu milli tarih ve değerlerle sınırlar. Bu açıdan bakıldığında Çin’in kolektif bilinçaltı, ‘Chung-kuo’ yani ‘Orta Krallık’ ile çerçevelendirilmiştir. 

ABD Çin ile savaşmadan kendi potasında eritmenin formülünü bulmak için beyin fırtınasını yapalı neredeyse yarım yüzyıl oldu. ABD Çin’i tek başına tehlikeli görmediği gibi Çin-Rus ve İran koalisyonunun gerçekleşebilir olmasını bazı mevzi taktiksel atraksiyonlar haricinde mümkün bulmuyor. Hatta Çin’in böyle bir misyonu üstlenmesini Avrasya güvenliği açısından desteklenebilir görüyor.  Bu nedenle Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Güneydoğu Asya Uluslar Birliği (ASEAN) gibi teşkilatları içine alacak Avrasya Aşırı Güvenlik Sistemi gibi kapsayıcı bir şemsiyeden yana denilebilir. Büyük bir güç olarak tarih sahnesine çıkmaya hazırlanan Çin’den duyulacak paranoyak korkuların kendi ekmeğine yağ sürdüğünün çok iyi bilincinde. 

Zaten Çin Devlet Konseyi, ülkenin askeri stratejisinde değişiklik yaptı ve ‘White paper’ adı verilen yeni bir “Askeri Strateji Belgesi” belirledi. Çin’in yeni avunma politikasına göre; hegemonyacılığın ve güç iktidarının tüm formlarına karşı duracak ve hiçbir zaman hegemonya ve yayılma politikası gütmeyecek. 

Çin silahlı kuvvetleri dünya barışı sağlamak için uğraşacak. Çin’in ulusal stratejik amacı, Çin Komünist Partisi’nin yüzüncü yılını kutlayacağı 2021 yılında, her bakımdan bir refah toplumu inşa etme amacını tamamlamak ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun yüzüncü yılı olan 2049’da, müreffeh, güçlü, demokratik, kültürel olarak gelişmiş ve uyumlu modern sosyalist bir ülke inşa etmek. 

Çin’in ‘White paper’ adı verilen “Askeri Strateji Belgesi” çok iyi tetkik edildiğinde, ABD’nin kendisine belirlediği yörünge dışına çıkmamaya göre dizayn ettiği söylenebilir.  Dünyanın ekonomik ve stratejik ağırlık merkezi hızlı bir şekilde Asya-Pasifik bölgesine kaydıkça, ABD’nin dengelerin yeniden sağlanması için bir strateji sürdürmeye ve bölgedeki askeri müttefiklerini arttırmaya çalışıyor türünden analizlerin hem doğru hem de yanlış ve yanıltıcı olma ihtimali büyük.

Çünkü Çin’in son dönemde en sık karşı karşıya geldiği ülkeyse Amerika Birleşik Devletleri. ABD’nin; Asya Pasifik bölgesi ekonomisine müdahale edebilme gücü, imkânları ve sektörel araçları, Çin ekonomisindeki manipülasyonları anlamamızı sağlayabilir.  Çünkü Asya-Pasifik bölgesinde ticaret ve yatırımın serbestleştirilmesi, ekonomilerin entegrasyonu için ticari ve teknik işbirliği ile iş bağlantılarının kolaylaştırılması için 1989’da kurulan Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği Forumu (APEC) üyelerinden biri de ABD.

Asya kıtasında 47 ülke var. Asya kıtasının ekonomisi genel olarak göz önüne alındığında Çin, Japonya, Rusya, Tayland, Singapur, Suudi Arabistan, Kuveyt, Katar gibi birçok önemli ülkenin ekonomisinden bahsetmek gerekir. Genel olarak petrole, perakende, teknoloji, tarım gibi sektörlere dayalı olan ekonominin gücü tahmin edilebilir. 

Buna rağmen küresel finansal durgunluğun vermiş olduğu olumsuz etkiler de gözlenmektedir. Japonya, Çin ve Güney Kore Hükümetlerinin ve finansal düzenleyicilerinin kripto para birimleri ve ICO’lar hakkındaki acımasız düzenlemeleri sonrası Asya merkezli büyük kripto para borsalarının faaliyetlerine devam edebilecekleri yeni ülke arayışlarına başlaması Asya/Pasifik merkezli yeni dalga küresel ekonomik krizin habercisi olabilir.  

Çin belki de ABD’nin izin verdiği ölçüde sahneye adım atıyordur. 

O nedenle Türkiye Çin işbirliğini fazla abartmamak lazım. Ortak para birimi, İpek yolu vs. gibi projeleri Türkiye’ye mâl etmek için aceleye gerek yok.  Bilmem anlatabildim mi?